Anlam yaratmanın en içsel yollarından olan fotoğraf, doğası gereği hakikati avlayarak bağlamını akışkan bir zeminde kurgulayabilen yegane sanat pratiklerindendir. Berger’in deyimiyle, fotoğraf görülmüş olanı kaydederken, daima ve doğası gereği görünmeyene de işaret eder. Sürekliliği olan bir bütünün içinden aldığı bir ânı yalıtır, korumaya alır ve sunar (Berger,2014)*.
Fotoğrafın özerk yaratıcılık denilen kısmı bir karar verme anından ve sınırlılıklardan beslenir. Hakikate ilişkin bu sınırlılığın oluşturduğu bağlam, bir taraftan görüneni inşaa etmede deneysel bir alan oluştururken, öte yandan bakış açısı seçenekleri arasında dolaşmaya olanak tanır.
İbrahim’in fotoğrafla kurduğu ilişki, kendi değimiyle, zihinde çıktığı bir yolculuk olarak anlamlanır. Görüntülerle kurduğu ilişkide sanatçının yarattığı gerçeklik, kendini inşaa etme yolculuğunda bir karar anının ötesine geçerek, bir kabullenme, kendi gerçekliğine doğru bir derinleşme olarak hayata geçer. Bir kuyunun derinlerine indikçe nemlenen toprağa bezettiği bu içsel farkındalık halini, kuyunun dibinde çürümekle, yüzeye çıkmak arasındaki karar verme anları olarak ifade eder.
Sanatçının hakikatle kurduğu bu sürreal ilişki, fotoğraflarına belirsizlikle kesinlik arasında, bir arafta olma hali gibi yansır. İki boyutlu bir yüzeyde varolan görme deneyimin ötesinde, gerçekle yeni bağlar kuran fotoğraflar, koku, nem gibi farklı duyulara alan açarak, fotoğraf gerçekliğine yeni boyutlar ekler. Zamandan ve mekandan bağımsız, akışkan, bulanık, çoğunlukla siyah beyaz bir evrende kurgulanan bu fotoğraflar, görüntüye yakınlaştıkça soyutlaşan, uzaklaştıkça yabancılaşan tekinsiz bir hissiyatla etrafınızı sararak, göğüs boşluğunuza, tam kalbinize oturan bir duyguya, hissin kendisine odaklanır.
İbrahim Karakütük’ün “Göğüs Boşluğunda Zikzaklar” sergisi 08.01.2022’e kadar Galeri Nev Ankara’da izlenebilir.
*John Berger “Bir Fotoğrafı Anlamak” Metis, 2014.