Kalyon Kültür, dijital sanatın en önemli temalarından biri olan doğa ve sanat ilişkisine odaklanan Flora başlıklı karma sergiye 19 Ocak-16 Nisan 2022 tarihleri arasında Nişantaşı Taş Konak’ta ev sahipliği yapıyor. Ceren ve Irmak Arkman küratörlüğünde, dijital sanat alanının öncü isimleri Anna Ridler, Clement Valla, François Quévillon, Mat Collishaw, Mustafa Hulusi, Pascual Sisto, Quayola, Ryoichi Kurokawa, ve Sabrina Ratté’nin işleri Flora sergisinde sanatseverlerle buluşuyor.
Sanatın farklı disiplinlerine alan açan Kalyon Kültür’de gerçekleşen Flora, dijital sanatın çok yakın durduğu doğa teması etrafında düzenlenecek sergi serisinin ilk ayağını oluşturuyor. Serinin bir sonraki etkinliği 17. İstanbul Bienali‘ne paralel olarak Eylül ayında gerçekleşecek, günümüzün en önemli problemlerinden biri olan iklim krizine dikkat çeken ve insanların doğa üzerindeki etkilerine odaklanan İnsan Eli Değmiş (Touched by Mankind) isimli sergi olacak.
Nişantaşı Taş Konak’ın her iki katına yayılan Flora sergisinde, bilgi sistemleri ve veri kümeleri ile çalışan İngiliz sanatçı Anna Ridler, Mozaik Virüsü 2018 – 2019 (Mosaic Virus 2018 – 2019) adlı, 3 ekranlı GAN video enstalasyonunda tarihin farklı noktalarından kapitalizm, değer ve çöküş üzerine fikirleri bir araya getiren bir seriyi sanatseverle buluşturuyor. İsmini lale soğanına zarar veren mozaik virüsünden alan ve 17. yüzyıl lale borsasından yola çıkan eserde, sanatçı doğaya ekonomik bir değer koymaya çalışmanın tuhaflığını vurguluyor. Yarattığı modellerde, virüs gibi davranan ve çiçeğin dış yüzeyinin çizgili veya düz olmasını kontrol eden değer olarak günümüzde bir yatırım aracı olarak resmi para birimlerinden bile daha değerli görünen Bitcoin’deki dalgalanmaları kullanıyor.
Amerikalı sanatçı Clement Valla, Kalyon Kültür’de sergilediği eserlerinde resim yapma, görme ve okuma konusunda insanlarla bilgisayarların giderek daha fazla iç içe olduğu gerçeğine dikkat çekiyor. Kalyon Kültür’de sergilediği Nokta Bulutu Bahçesi adlı eser izleyicilere sanal ortamda yarattığı sonsuz bir bahçede gezme imkanı veriyor. Algoritmalar ve görüntüler arasındaki ilişkiler gibi çağdaş medyayı etkileyen değişimlerin yanı sıra gezegensel değişiklikleri de ele alan Kanadalı sanatçı François Quévillon sergide teknolojinin insan bilişini, kültürü, çevreyi, uzayla, zamanla ve birbirimizle olan ilişkilerimizi nasıl değiştirdiğini araştırıyor. Görsel sanat alanında adından övgüyle söz edilen İngiliz sanatçı Mat Collishaw, Albrecht Dürer’in 1503 yılına ait başyapıtı “Great Piece of Turf”tan ilham alan Whispering Weeds isimli eserinde Dürer’in bu ünlü suluboya çalışmasına hayat veriyor. Dürer’in doğa çalışmalarının başyapıtlarından biri olarak kabul edilen bu eser, esasen Bavyera çayırlarının detaylarını gözlemlemek ve kopyasını çıkartmak için bir araç olarak kullanılıyor ve Dürer’in 16. yüzyıldaki doğa temsilini 21. yüzyıla taşıyan bir düzen ve sakinlik duygusu veriyor.
Çalışmalarında resim, fotoğraf, video ve yerleştirme gibi çeşitli medyalar kullanan Londra merkezli, Kıbrıs-Türk kökenli kavramsal sanatçı Mustafa Hulisi, Flora sergisinde melez kimlikleri araştırıyor ve yerinden edilmiş kendi kültürel geçmişini araştırıyor. Eserlerinde Doğu Akdeniz köklerinden ilham alan sanatçı, Kıbrıs’ın flora ve faunasını sıklıkla kullanıyor.
İspanyol sanatçı Pascual Sisto, En Plein Air isimli eserinde, yaygın olarak benekli defne veya altın tozu bitkisi (Aucuba Japonica ‘Variegata’) olarak bilinen özel bir ev bitkisine özgü organik olarak oluşan işaretleri örnekliyor. Örneklenen altın tozu deseni, arka galeri video enstalasyonunun motifi haline gelerek seçilen bitki örtüsüne benzeyen simüle edilmiş bir sanal ortam yaratıyor. Halı ve koku tasarımlarıyla tamamlanan bu mizansende, doğal düzenin hiyerarşileri, endüstriyel desen tasarımının makine yapımı kökleriyle kaynaştırılıyor. Hepsi bulanıklaştırılarak ve birleştirilerek, orijinali kopyalarından ayırt etmenin zorlaştığı bir noktaya ulaşılıyor.
İngiliz sanatçı Quoyola, Doğa 1-2-3 (Natures 1-2-3) başlıklı serisinde siyah bir fonun önünde dramatik bir şekilde aydınlatılmış ve filme alınmış bitkilerin yakın çekim görüntülerini, dijital alemdeki gerçekçiliğin muğlaklığını irdeleyen bilgisayarda üretilmiş materyallerle birleştiriyor. Kırılgan, narin, romantik çiçek yapraklarının, yaprakların ve gövdelerin hafif bir esintide titreştiğini eserinde izleyici ile buluşturuyor. Tanık olunan hareket son derece tanıdık, sunumu ise tamamen soyut: video görüntüleri, hareketlendirilmiş bir 17. yüzyıl Hollanda natürmortunu andırıyor ve meditatif bir izlenim veriyor.
Japonyalı sanatçı Ryoichi Kurokawa Ittrans isimli sessiz, iki kanallı video yerleştirmesinde, hareket ve durağanlık arasındaki zıtlık ve yakınlığa odaklanıyor. Son olarak Kanadalı sanatçı Sabrina Ratté; Donna J. Haraway, Ursula K. Le Guin ve Greg Egan’ın yazılarından ilham alan Floralia isimli eserinde, izleyiciyi soyu tükenmiş bitki türlerinin örneklerinin korunduğu ve sanal bir arşiv odasında sergilendiği kurgusal bir geleceğe sürüklüyor. Floralia, geçmiş ve geleceğin, şimdinin sürekli bir gerilimi içinde bir arada var olduğu, teknoloji ve organik maddenin kaynaşmasından doğan ekosistemlerin bir simülasyonunu oluşturuyor.
Flora sergisi insanların sanat çerçevesinde doğayı nasıl yorumladığına odaklanırken, bitki tasvirleri özelinde dijital sanatçıların doğaya getirdiği yenilikçi ve değişik yorumlara eğiliyor. Uluslararası 9 sanatçıyı bir araya getiren sergi Kalyon Kültür’ün Nişantaşı Taşkonak binasının her iki katında ziyaret edilebilir.
Kalyon Kültür sosyal medya hesaplarından ve internet sitesi üzerinden sergi ve etkinlik programları ile ilgili detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.