Ödenmeyecek Ödemiyoruz
Ödenmeyecek Ödemiyoruz

Cihangir Atölye Sahnesi’nin “Ödenmeyecek Ödemiyoruz” Oyunu Üzerine

Ödenecek mi, ödüyor muyuz?
8 Nisan 2024

Arzu Gamze Kılınç’ın yönettiği Ödenmeyecek Ödemiyoruz oyunu Cihangir Atölye Sahnesi’nde (pandemi arasıyla birlikte) beş senedir sahneleniyor. Serpil Göral, Antonia rolüyle İsmet Küntay En İyi Kadın Oyuncu ödülünü ve Üstün Akmen 2019-2022 Tiyatro Ödülleri Yılın Komedi Kadın Oyuncusu ödülünü kazanmış.

Oyun 1974’te Milano’da geçiyor. Fiat fabrikasında çalışan bir işçinin karısı varoşlardaki yüzlerce kadınla birlikte bir süpermarketi talan ediyor. Eve ekmek getiren erkekler fabrikada çalışıp aylık kazançlarını eşlerine teslim ederek kıt kanaat geçinmeye, hatta aç kalmaya razıyken ocağın kaynamasından mesul olan kadınlar umulmadık biçimde radikal birer eylemciye dönüşüyor.

Berfin Karatay, Serpil Göral
Berfin Karatay, Serpil Göral

Durgun zekâlı kocalar aracılığıyla hanelere dağıtılan sistemin eli

Ödenmeyecek Ödemiyoruz İtalyan politik tarihinde autoriduzioni olarak bilinen, kimi zaman fiyatı sıfıra indirmeyi yani “çalmayı” da içeren bir fiyat kırım hikâyesiyle açılıyor.  İlk sahnede Antonia ve Margherita ellerinde onlarca market poşetiyle eve giriyor. Bir kısmını dilediği fiyattan satın aldığını diğer bir kısmını ise çaldığını (ama bunu çalmaktan saymadığını) sebepleriyle anlatan Antonia taklitleri sayesinde izleyiciyi protesto alanına dönüşen süpermarkete götürüyor. Böylece ilk andan itibaren evin politik bir alan olarak kurulmasına, sokakla iç içe geçmesine tanıklık ediyoruz. (Ç)aldığı poşetleri önce erdem taslayan komünist kocasından, sonra da arama yapan polislerden saklaması gerekiyor.

Oyun fiyat kırımının yanı sıra Margherita’nın kocası Luigi’nin içgüdüsel militanlığını da öne çıkarıyor; Luigi karakteri, hayat kavgası denen şeyin küstüğünde bir dolabın içine saklanarak kitap okuyan Giovanni’nin kafasının içinde gerçekleşen etik çarpışmalardan ibaret olamayacağını gösteriyor. Dolayısıyla hedef tahtasındaki asıl odak Antonia’nın kocası Giovanni. Bir yandan kilisenin kibirli ikiyüzlülüğünü ve politikacıların ve polis memurlarının kirli iş birliğini hicveden Fo öte yandan kemer sıkmanın onurunu, işçi olmanın gururunu diline dolayan işçi sınıfı mensuplarını da taşlıyor. Giovanni her ağzını açtığında, varlığının özüne yerleştirdiği bu sahte onur ve gururun hangi ağızlarla senkronize olduğunu dinliyoruz. İşçilere yapılan reel ücret artışlarını zamlar yoluyla geri alma planına karşı kitlesel bir halk hareketi olarak uygulanan fiyat kırımı sayesinde, açlık karşısında insanlık onurunun ve ahlakın nereye konumlandığını sorguluyor, tam kavradık sanırken elimizden nasıl kaçıverdiğine tekrar tekrar hayret ediyoruz.

Oyunun komedisi ve dramatik gerilimi, Antonia’nın yasa dışı faaliyetlerini devlet yasalarına ve belirli bir etik anlayışa sıkı sıkıya bağlı komünist kocasından gizleme çabasında yatıyor. Antonia’nın giderek daha da saçmalaşan açıklama ve davranışları, sistemin elini kocalar aracılığıyla hanelere dağıtan devlet karşısında büyük bir başkaldırışa, demir leblebiye dönüşüyor. Bu direniş hafif tabirle temkinli, kaba tabirle korkak ve durgun zekâlı kocalarından çok daha aktif, nüktedan ve yaratıcı iki kadının, Antonia ve Margherita’nın gündelik iş birliğiyle sahnede eşsiz bir parmak izi bırakıyor. Yer yer kavga da etseler kocalarıyla kurdukları aile bağından çok daha güçlü bir dayanışma içinde olduklarını görüyoruz. Yoldaş erkeklerin giderek küçük düştüğü olaylar silsilesinde, bu sağlam kız kardeşlik Serpil Göral (Antonia) ile Berfin Karatay (Margherita) arasındaki güçlü kimyayla taçlanıyor.

Kahkaha uçar radikalizm kalır

Çaldıkları eşyaları saklamak için hamile numarası yapan kadınlar, olmadık bir anda dolaptan düşen sahte ölüler, farkında olmadan hayvan yemiyle çorba yapan, doğum suyunun salamura koktuğuna kendini şıp diye ikna edebilen, açlıkla boğuşurken konservedeki kedi köpek mamasını veya karısının “doğurduğu” zeytini yiyen kocalar… Fo’nun sanatı, sahnede gördüğümüz her şey, uçucu nitelikteki güldürüye (ve kandırıya) karşı radikal sol fikirlerin kalıcılığını ve geçerliliğini ortaya koyuyor. Fo’nun kararlılıkla ses verdiği işçi sınıfı söz konusu tezat içinde müesses nizam korosundan çok daha yüksek duyuluyor. Mizahtan yoksun solcu klişesini yıkmanın yanı sıra aşırı sol fikirlerin gündelik hayat içinde nasıl yaşamsal bir plana oturduğunu gösteriyor.[1]

Oyun sahnelerken birinci önceliğinin “yazarın düşüncesini ve derdini seyirciye en doğru ve net biçimde aktarmak”[2] olduğunu belirten yönetmen Kılınç’ın Fo’nun gayelerine hizmet edecek dramaturjik araçlardan faydalandığını görüyoruz. Oyunda kullanılan atmosferik ışıklandırma duygusal nüansları ifade etmek ve seyirciyi harekete geçirmek için iyi bir yöntem; öyle ki insan oyundan çıktığında autoriduzioni pratik edecek seviyeye geliyor. Ayrıca evden sokağa geçişi bir perdeyle bölerek vermek sahne alanını daha sembolik bir boyuta taşıyarak komik unsurları pekiştiriyor. “Yazarın önüne geçebilecek hiçbir reji numarası ya da yaratım üslubuna meydan vermemeye çalıştığını” belirten Kılınç neredeyse kendiliğinden denebilecek doğallıkta, akıcı bir rejiyle, oyuncuların da sahnede devleşmesiyle, metnin güldürü potansiyelini bütünüyle ortaya çıkarıyor.

Tökezlemek, tempo tutturmak, düşmek, ayağa kalkmak

Ödenmeyecek Ödemiyoruz gündelik yaşamın içinde sivil itaatsizliğin ve direnişin imkânlarını araştıran bir oyun. İşçiler politik kimliklerini patronla ilişkileri üzerinden değil eşleriyle ilişkileri üzerinden dile getiriyor. Oyun iş yerinde değil, çoğunlukla evde, yer yer de sokakta geçiyor. Ezen ve ezilen rolleri arasında dans eden işçilerin kimi zaman tökezlemesine, sonra tempo tutturmasına, bazen düşmesine ama sonra ayağa kalkmasına tanıklık ediyoruz. “Yazdığım her şeyin temelinde trajedi var, kahkaha sadece seyirciyi sorunla yüzleştirmenin bir aracıdır,”[3] diyen Fo, kahkahalara boğduğu izleyicinin aksine, trajedinin bedelini oyunu izleyebilecek halk düşmanlarına ödetiyor.

Serpil Göral, Kıvanç Kılınç
Serpil Göral, Kıvanç Kılınç

Ödenecek mi, ödüyor muyuz?

Fo’nun İngiltere’de en büyük popülarite kazandığı dönem Thatcherizmin varlığını hissettirdiği ve Londra, Liverpool, Birmingham ve Hull’da ayaklanmaların patlak verdiği 1981 yılına tekabül ediyor.[4] “İtalya gibi %40 enflasyonla karşı karşıya kalmasa da, en azından artan işten çıkarmaları ve sosyal adaletsizliği” anlayabilen İngiltere seyircisine karşı, %40 enflasyon bugün Türkiye’de mumla aradığımız bir oran. Bebek mamalarının kilitli paketlerde satıldığı bir ülkede yaşıyoruz.[5] Oyunun zamansızlığı, “daha dün yazılmış gibi”[6] olması çoktan kurtulmuş olmak isteyeceğimiz acı bir güncellik taşıyor.

Fo daha iyi bir toplumun parlamentodan çıkan yasalarla değil, kitlesel mücadeleyle yaratılacağına inanıyor. Nobel Ödülü kazanması üzerine “Beni en çok duygulandıran telefonlar Türkiye, Afganistan ve Arjantin’den geldi, hepsi de oyunlarımdan bazılarını sahneledikleri için hapse giren insanlardan. Bu, onların da ödülü,” diyor.[7] 2016’da hayatını yitiren Fo’nun günümüz Türkiye’si için her zamankinden daha geçerli olan oyunu bize ister istemez “Ödenecek mi, ödüyor muyuz?” diye sorduruyor.

Yazan: Dario Fo
Çeviren: Füsun Demirel
Yöneten: Arzu Gamze Kılınç
Dekor Tasarımı: Osman Özcan
Işık Tasarımı: Onur Alagöz
Oyuncular: Alper İrvan, Berfin Karatay, Kıvanç Kılınç, Osman Onur Can, Serpil Göral


[1] Catherine Love, “They Don’t Pay? We Won’t Pay! review – Dario Fo’s food-looting farce updated” https://www.theguardian.com/stage/2018/oct/11/they-dont-pay-we-wont-pay-review-dario-fo-northern-broadsides Yayımlanma Tarihi: 11 Ekim 2018. Erişim Tarihi: 2 Nisan 2024.
[2] Günsu Özkarar, “Seyircinin gülmesini önemsedim” Yönetmen Arzu Gamze Kılınç ile Söyleşi. https://www.sanatatak.com/view/seyircinin-gulmesini-onemsedim Yayımlanma Tarihi: 12 Nisan 2019. Erişim Tarihi: 2 Nisan 2024.
[3] Michael Billington, agy.
[4] Michael Billington, “Dario Fo: a theatrical jester who made us laugh in the face of tragedy”. https://www.theguardian.com/stage/2016/oct/13/dario-fo-theatrical-jester-dies-aged-90 Yayımlanma Tarihi: 13 Ekim 2016. Erişim Tarihi: 2 Nisan 2024.
[5] “Fiyatlar 200 liraya dayandı: Bebek mamaları kilitli satılıyor!” https://haber.sol.org.tr/haber/fiyatlar-200-liraya-dayandi-bebek-mamalari-kilitli-satiliyor-23928 Yayımlanma Tarihi: 15 Ocak 2021. Erişim Tarihi: 2 Nisan 2024.
[6] Günsu Özkarar, agy.
[7] Tom Behan, Dario Fo: Revolutionary Theatre. Pluto Press, 2000, s. 4.

Zeynep Nur Ayanoğlu

Zeynep Nur Ayanoğlu çevirmen ve kültür girişimcisi. AICA üyesidir.

İki sezon boyunca Zilberman Gallery’nin podcast serisi “Podium Zilberman”ı (2020-2022) hazırlayıp sunmuştur. 5harfliler için sanat söyleşileri yapar. On İkinci Ev, Türkland ve Fotoroman Kralı tiyatro oyunlarının iletişim danışmanlığını yürütür. Yurt içi ve yurt dışı kurumsal ve kişisel ilişkilerinde ve metin üretimi konusunda sanatçı ve oyunculara danışmanlık verir. Ulusal ve uluslararası kültür sanat etkinliklerine katılır; iletişim danışmanlığı kapsamında program geliştirir, fonlara başvurur ve fon sürecini yönetir. Sanat galerileri için katalog çevirir, metin yazarlığı ve editörlük yapar.

Fotoğraf: Kadir İncesu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Orhan Umut'un "Gece Görüşü" İsimli Sergisi DG Art Project'te
Önceki

Orhan Umut’un “Gece Görüşü” İsimli Sergisi DG Art Project’te

Kroma
Sonraki

Kroma’nın Yeni Teklisi “Jeopolitik Fantazya” Yayında!

Kaçırmayın!

Anke Eilergerhard İle Akışkan Heykelleri Üzerine Keyifli Bir Söyleşi

Gerçeküstü ve tüm duyularımızı harekete geçiren, tekrarlanan hareketler, canlı renkler,
William Shakespeare

William Shakespeare’in En Güzel Sözleri

William Shakespeare (doğum tarihi bilinmemekle birlikte 26 Nisan 1564’te vaftiz