Ata Doğruel’in 40 gün ve 960 saat süren “Işık Kaynağı” adlı performansı Simge Burhanoğlu küratörlüğünde, OMM ve Performistanbul işbirliğiyle 17 Aralık 2022 tarihine kadar OMM’da devam ediyor.
7 Kasım – 17 Aralık 2022 tarihleri arasında, 40 gün boyunca karanlık bir odada vakit geçiren performans sanatçısı Ata Doğruel, “Işık Kaynağı” adlı performansında mumla içeriyi aydınlatan her bir ziyaretçisini de performansına dahil ettiği interaktif bir performansa imza atıyor. “İnsan insanın ışığıdır” fikrinden yola çıkan sanatçı, 40 yaşına doğru Türkiye’de bir müzenin uzun süreli ve kesintisiz olarak ev sahipliği yaptığı ilk performansı da böylece gerçekleştirmiş olarak Türkiye performans sanatı adına arşivlere not edildi.
Ata Doğruel’in 40 yaşına kadar 40 günlük performanslarının ilki olarak hayata geçen “Işık Kaynağı”nın fikirden performansa dönüştüğü süreçlerini Performistanbul kurucu direktörü ve “Işık Kaynağı”nın da küratörü olan Simge Burhanoğlu anlattı.
Buyurunuz…
Ata Doğruel’in 40 gün ve 960 saat süren “Işık Kaynağı” adlı performansından bahseder misin? Ata Doğruel, sana 40 gün boyunca karanlık bir odada yaşama/üretme fikriyle geldiğinde nasıl karşıladın? Sonraki süreç nasıl ilerledi?
Ata, “ben artık 2031 yılına yani 40 yaşıma kadar sadece 40 günlük performanslar yapacağım” fikri ile geldiğinde çok heyecanlandım, her zaman bir sanatçı bir fikir ile geldiğinde onu nasıl en iyi şekilde gerçekleştirebiliriz diye düşünüyorum. “Işık Kaynağı” için de her ne kadar aralıksız 40 günlük bir performansa alan bulmak imkânsız gibi gözükse de inancımı hiç kaybetmeden hayata geçirmek üzere çalışmalara başladım. Ancak buradaki en önemli fark sadece tek bir performans üzerine konuşmak yerine, 12 yıllık uzun süreli bir anlaşma yapmamız. 2019-2031 yılları arasındaki oldukça uzun soluklu ana başlığı 40 olan bir yolculuğun küratörlüğünü üstlenmemi teklif etti, bu bir performanstan öte yaşamı paylaşmak gibi… Dolayısıyla sadece “Işık Kaynağı” değil projenin ana başlığı olan 40 üzerinden düşünüyorum. 40 sayısı da doğu/batı kültürlerinde yer alan kadim tarihine bir referans niteliği taşıyor ve bu sayının performans sanatı üzerinden dönüştürücü özelliğini kullanmayı hedefliyor.
Bu serinin ilk performansı “Işık Kaynağı”, Ata, karanlık bir odada 40 gün / 960 saat boyunca aralıksız kalıyor ve sanatçının tek ışık kaynağı içeriye mum getiren ziyaretçiler. Oda sadece ziyaretçi orada kaldığı sürece aydınlanıyor ve sanatçı, mum getiren her bir katılımcının fotoğrafını çekerek süreci dokümante ediyor. Böylece odayı ziyaret ettiğinizde o güne kadar kaç kişi ya da kimler mum ile gelmiş görebiliyorsunuz.
Performansın hayata geçiş hikâyesi ise 2018 yılında “İhtiyaç:Sen” kapsamında gerçekleşen Ata’nın “Tevazu” performansına OMM’dan sergiler sorumlusu Zeynep Birced’in İdil Tabanca’yı getirmesi ile başladı. Ertesi gün Rana ve Erol Tabanca da performansa katıldılar ve Ata’nın bir sonraki fikri için konuşmaya başladık. 2020 yılında da “Işık Kaynağı” performansının gerçekleştirme hakkı İdil Tabanca’nın koleksiyonuna eklendi. Aslında performans fikir aşamasındayken, kağıt üzerinde yazılı tanımlamasıyla, sözleşme üzerinden İdil Tabanca’nın koleksiyonuna giriyor ve böylece 2022 yılında da canlı performans OMM’da gerçekleştiriliyor.
Ata Doğruel’in gerçekleştirdiği, “Işık Kaynağı” adlı performansın kavramsal alt metnini nasıl okuyabiliriz?
Sanatçının toplumdan izole geçirdiği 3 yıllık süreç içerisinde “insan insanın ışığıdır” fikrinden ortaya çıkan bir performans. Kendisinin yola çıktığı sözü ele alıp, bu cümle üzerinden okumaya devam edersek; çok samimi, ilkel, saf bir yerden insanlara bir çağrı yapılıyor. Sen kıymetlisin, her birimiz bir diğeri için önemli. Birbirimize ihtiyacımız var… Ata her ne kadar mum çağrısında bulunsa da aslında salt insana sesleniyor ve mumsuz gelip benimle karanlığı da paylaşabilirsiniz diyor ki gözlerinin ışığa hassas olduğu dönemde günlüğüne şöyle yazmıştı; “insan varsa odam aydınlansın diyordum ama şimdi muma bakamıyorum bile, Tam olarak karanlığa gömüldüm. Şimdi sadece insan kaldı” buna baktığımızda zaten mum belki de sadece bir imge ya da araç.
Performans, aynı zamanda soyutlanma, dayanıklılık gibi kavramlar üzerine yoğunlaşarak, bedensel ve zihinsel sınırlarını zorluyor.
“Işık Kaynağı” 40 gün boyunca karanlıkta gerçekleşiyor. Ata Doğruel bu performansa nasıl hazırlandı? Performans bitiminde kendisinde görülebilecek fiziksel ve ruhsal farklılıklar neler olacak? Performansın küratörü olarak seni endişelendiren riskler var mı?
2019 yılından beri 3 yıldan uzun bir süredir Ata, “Işık Kaynağı” performansını gerçekleştirmeyi bekliyor. Süreç yaklaştıkça da artık daha çok fizyolojik tarafa odaklanarak, çeşitli oruçlar inzivalar eşliğinde ve sağlık kontrolleri, tahliller ile karanlıkta kaybedeceği vitaminleri depolama, sağlıklı beslenme ile odaya mümkün olduğunca imün sistemi kuvvetli girmek üzere hazırlandı. Buna karanlığa uyanıp karanlıkta vakit geçirdiği, yalnız kaldığı zamanlar da eşlik etti.
Fizyolojik olarak 7. gün başlayan göz kuruluğu problemi ve bunun beraberinde gelen gözün ışığa hassasiyetinin artması sorununu yaşadık, 12. günde toparlamaya başladı, şimdi gayet iyi. Ancak çıkınca gün ışığına ve ışığa alışma süreci zorlayıcı olabilir. Zihinsel o olarak da 40 gün boyunca zifiri karanlık, konuşmadan bir odada kalıp, gökyüzü, gün ışığı görmemenin ve sadece ışık kaynağı olarak mum ışığı kullanmanın psikolojik etkileri olacaktır. Örneğin günlüğüne şöyle yazmış; “rüyalarımda renkler var, kırmızı sarı yeşil mavi, ama bir uyanıyorum gerçek hayat simsiyah, karanlık”. Bu durum bile algılarının yer değiştirdiğini, dönüşüm geçirdiğini gösteriyor.
Çıkışını ise gözleri zarar görmeyecek ya da bir anda hızlı bir geçiş yaşayıp herhangi bir rahatsızlığa sebep olmayacak şekilde dikkatli ve temkinli bir şekilde planlıyoruz. Güneş battıktan sonra akşam 19:00’da odadan çıkacağı için ilk etapta güneş ışığı olmayacak ancak yine de güneş gözlüğü kullanacak, müzedeki ışıkları da kapatacağız, otelde kalacağı odada da yine karanlık bir ortam sağlanacak. Bir süre güneş gözlüğü ve göz damlaları kullanacak.
Genel olarak normal hayata ne kadar sürede uyum sağlayacağını birlikte çıkınca görebileceğiz, bunun için her türlü desteği sağlayacağız.
“Işık Kaynağı”na OMM Odunpazarı Modern Müze ev sahipliği yapıyor. Böylece performans, Türkiye’de bir müzenin ev sahipliği yaptığı ilk en uzun süreli ve kesintisiz performans olarak kayıtlara geçti. Peki performansa ev sahipliği yapan OMM ile Performistanbul olarak bu sürece nasıl hazırlandınız? Müzede performans için neler değişti?
Evet, bu gerçekten Türkiye’de değil, dünyada bir ilk ve performans sanatı tarihi için çok önemli bir adım. Bir müzenin 7/24 40 gün boyunca aralıksız kapılarını açık tutuyor olması ise başlı başına bir devrim. OMM’un açtığı bu alan ve sağladığı koşullar ile performans gerçekleşebiliyor. Sürecin aralıksız devamlılığını mümkün kılabilmeleri ile dönüşümü sağlıyor.
Örneği olmadığı için de doğal olarak bu ilki gerçekleştirmenin bilinmezliği oldukça fazlaydı. Ancak süreç öncesinde her detay üzerine Performistanbul ve OMM olarak çok yönlü düşünerek en sağlıklı sonuçlara ulaşmaya çalıştık ve ilk hafta da sistemi anaiz ederek iyileştirmek üzere düzenlemeler yaptık. 30 kişiden fazla bir ekip performansın operasyonu için çalışıyor, yemek, temizlik, güvenlik, gişe, bilet, performans görevlileri…
Kısaca yeni bir sistem kuruldu, ekstra güvenlik 24 saat bilet satışının sağlanması, dolayısıyla vardiyalı bilet görevlilerinin çalışmaları, 7/24 bir müzeyi açık tutmak için sağlanan operasyon, enerji, maddi manevi çok büyük bir yatırım, özveri var.
“Işık Kaynağı”na mekân olan karanlık odadan bahsedelim isterim. Nasıl bir oda? Ziyaretçiler içeriye girdiklerinde performansa dahil oluyorlar mı ve içeride performans sanatçısı Ata Doğruel ile iletişim kuruyorlar mı? “Işık Kaynağı”ndan çıktıklarında nasıl bir deneyim kazanmış oluyorlar?
Oda mümkün olduğunca minimal tasarlandı. Tamamen elzem ihtiyaçlar doğrultusunda bir köşede tek kişilik yatak, ortada etrafında 6 kişinin oturabileceği yere sabit bir masa, bir diğer köşede insanların bir arada yerde oturabileceği birkaç minder bulunuyor. Ayrıca tabii odaya tuvalet inşa edildi, kompost tuvalet ve hijyenini sağlayabilmek adına endüstriyel bir lavabo kuruldu.
Bunun yanı sıra 7/24 izlediğimiz iki kamera bulunuyor, sürekli odaya girmesek de kameradan Ata’yı takip ediyoruz. İhtiyaç dahilinde de görevlileri çağırabilmesi adına hem yatağının başucunda hem de tuvalette acil çağrı butonu mevcut.
Ziyaretçiler performansa kendileri mum getirerek içeriyi aydınlık ya da mumsuz girerek karanlığı deneyimleyebiliyorlar. Ata 40 gün boyunca konuşmuyor, sadece yazı ile iletişim kuruyor, seyirciler ise sözel olarak Ata ile konuşmaya devam ediyorlar. Farklı etkileşimler de oluyor; gitarıyla gelen, müzik yapan, şarkı söyleyenler ya da sessizlikte Ata ile dans eden oldu. Doğum gününü pasta getirip performansta Ata ile beraber kutlayan, haftanın her günü 3 mum ile gelip, uzun süreler kalanlar…
Deneyim konusu ise herkesin kendi algısı, kendi geçmişi ve hafızası doğrultusunda değişkenlik gösteriyor, sabit bir deneyimden bahsetmek mümkün olamaz, sadece seyirci defterine yazılanalardan anladığımız, genel olarak karanlığa yüklenen anlamlar korku, sıkışıklık gibi kötü duygular; ancak performansı deneyimledikten sonra bu algılarının değiştiğini yazıyorlar. Karanlıkla ilişkilenmeleri, karanlık algıları değişiyor.
Performansın OMM’da olmasının hem Eskişehir hem de komşu illerden ziyarete gelenler için farklı bir deneyim olduğunu düşünüyorum. “Işık Kaynağı”nın çevresel etkilerinden bahseder misin? Ekip olarak neler tecrübe ettiniz?
Eskişehir’in öğrenci şehri olması performansı çok dinamik tutuyor. Geç saatlerde genç öğrenci grupları gelip uzun süreler performansı deneyimliyor, Ata’ya performansları hakkında analizler yapıyorlar. Bir gelen bir kere de daha gelebiliyor, bağ kuruyorlar. İstanbul’un hızı ve kaosu yok, insanlar yorgun değiller ve sakince vakit ayırabiliyorlar. Ancak hafta sonu profile bambaşka çevreden günübirlik gelenlerin çoğu performansı yaşamaya değil, tüketmeye geliyorlar sadece. En garip yorumlar da gerçekliği sorgulamak üzere, artık dünyanın geldiği yapay düzende bir sanatçının karanlık bir odada 40 gün aralıksız kaldığına inandırmak da zorlaşıyor.
“Işık Kaynağı”nın hayata geçmesinde OMM ile önemli bir iş birliğinden bahsettik. Peki Performistanbul ve OMM arasında nasıl bir ilişki ve iletişim gerçekleşti. Böylesi bir performansın, müzede bir ilk olması bakımından da her iki taraf için bu iş birliğinin riskleri oldu mu?
En önemlisi bir can teslim almak, her iki kurumun da tek amacı Ata’nın süreci sağlıklı bir şekilde sonlandırması. Tabii ki, iki tarafta çok büyük riskler aldı. Ama bu risk tanımı da doğru değil aslında, risk olarak tanımlanan canlı performansın gereklilikleri, ihtiyaçları. Bir şekilde olması gerektiği gibi performans sanatına alan açıldı demek daha doğru olur ve belki ilerisi için yapıcı bir yaklaşım sağlar.
Hâlâ müzelerde canlı sanatı sergilemek üzere alanlar inşa edilmiyor, eser olarak insan düşünülmüyor. Müzede, insanın ihtiyaçlarına yönelik, özellikle uzun süreli performanslar gerçekleştirebilmek için (ben buna esprili bir şekilde yatıya kalan işler diyorum) yaşam alanları bulunmuyor.
Umarım bu performans dünyada yankı uyandırır. Böylece alışılmış geleneksel sergileme metotlarının ötesine geçebiliriz. Dileğim sanat piyasasını yöneten kurumların da cesaret gösterip sınırları zorlamaları. Bir müze bunu sağlayabildiyse bu bir teşvik, umut olmalı, bu yüzyılda artık canlı sanata alan açılmalı. Dünya performans sanatı tarihi için önemli bir adım olan “Işık Kaynağı”nın, disiplinin gelişimi ve geleceğine yeni bir kapı açması dileğiyle.