Son bir buçuk yıldır seslerini yetkili mercilere duyurmaya çalışan müzisyenleri görmeye ve duyurmaya devam ediyoruz. Etmek zorunda olduğumuzu da hissediyorum. Bu amaçla müzisyen, yorumcu, MÜYORBİR başkanı Burhan Şeşen müzisyenlerin durumları hakkındaki sorularımı cevapladı.
Keyifli okumalar.
Nasılsınız? Günleriniz nasıl geçiyor?
Teşekkür ederim iyiyim demek isterdim ama hiç de iyi değilim. Tüm müzisyenlerin de benimle aynı görüşte olduğunu düşünüyorum. Günlerim olana bitene şaşırmakla, kızmakla geçiyor. Hep bir devlet baba’dan söz edilir ama bu baba sadece holdinglerin, müteahhitlerin, maden şirketlerinin kısacası zenginlerin babasıymış…
Müzisyen ve yorumcular için sürecin maddi ve manevi olarak çok zor olduğunun farkındayız. Bugün görüyoruz ki pandemi öncesi aktif sahne alabilen bir müzisyen şu sıralar -şanslı olanlar- alanın dışında, sırf aç kalmamak için sanat üretiminden uzak bir alanda çalışıyor. Bu durum da yavaş yavaş o kişinin üretimine yansıyacaktır. Yarını nasıl görüyorsunuz, nasıl yorumlarsınız?
Bu pandemi süreci birçok yetenekli müzisyenin başka alanlara kaymasına neden oldu. Zira bu krizde gördüler ki vatandaş olarak sadece TC Kimlik numaraları var. Birçoğu kayıt dışı olduğu için SSK’ları yok, emeklilikleri yok, sağlık sigortaları yok, günübirlik yevmiye usulüyle çalıştıkları için maaşları yok. Dolayısıyla bankalardan kredi çekme şansları da yok. Bu yüzden resmen hayatta kalma mücadelesi veriyor müzisyenler. Bu süreç ortaya bence çok daha gerçekçi ve sert şarkıların ortaya çıkmasına neden olacak. Üvey babaya karşı hayırsız evlat’lara hazır olsunlar.
Nisan ayı sonunda MÜYORBİR’in Genel Kurul toplantısını gerçekleştirecektiniz. Şartlar nedeniyle ertelendiğini biliyoruz. Fiziksel olmasa da online olarak gerçekleşmesi mümkün değil miydi? Son durum nedir?
Evet 28 Nisan’da MÜYORBİR Genel Kurulu için hazırlıklara başlamıştık ama hem pandeminin tırmanış süreci hem de Kültür Bakanlığı’ndan gelen “genel kurulların ağustos ayı sonuna kadar ertelenebileceği” yazısı bizi bu yönde karar almaya yöneltti.
Online bir seçim yapma şansımız maalesef mevzuat gereği mümkün değil.
Şartlar elverdiği zaman geniş katılımın sağlanabileceği bir tarihte genel kurulumuzu yapacağız.
Müzik piyasasının merkezinde olan biri olarak siz neler duyuyor, görüyor, yaşıyorsunuz?
Yani bir seneyi aşkın bir süredir bizim sektörde çalışan arkadaşlarımızdan haklı olarak maalesef hep dert dinledik. Birçoğu meslek birliklerinin görevlerini tam olarak bilmediklerinden devletin, sendikaların yapmadığını bizden beklediler. Ama bizler 5846 sayılı yasayla kurulmuş ve Kültür Bakanlığı’nın idari ve mali denetimine bağlı yarı özerk kurumlarız. Asıl görevimiz lisanslama ve sonrasında tahsilat yapıp bu hak edişi dağıtım yönergemize göre üyelerimize dağıtmak. Bağış yapamıyoruz. Olağanüstü haller için ayırabildiğimiz bir fon da yok. Kültür Bakanlığı’nın Ocak ayından bu güne -başvurusu kabul edilen müzisyenlere yaptığı- aylık 1.000 TL’nin dışında en ufak bir yardım görmedik. Şu rakamı belirtmekte fayda var; mevcut iktidar şirketlere 240 milyar destek sağlarken 8.4 milyon insana 8.4 milyarlık bir yardım yaptı. Bu sanırım her şeyi anlatıyor.
Son zamanlarda özellikle genç müzisyenler arasında tekli yayınlayan sayısının çok fazla olduğunu görüyoruz. Bunda hızlı tüketimin, iletişim araçlarının, maliyetlerin etkili olduğunu düşünüyorum. Siz ülkemizdeki genç yorumcuları, yeni medyayı kullanış biçimlerini, üretim ve yayma çabalarını nasıl görüyorsunuz? Üretim açısından müzik piyasası ne durumda?
Yani bu tekli yayınlamanın o kadar çok sebebi var ki. Ama tek ve asla dile getirilmeyen gerçek şu “Ya Tutarsa”. Bunun için üstünde fazla düşünülmeyen sözler, birbirinin tekrarı armoniler, benzer soundlar, benzer sesler aldı başını gidiyor.
Bunda en büyük kusur bence Türkiye’de müzik prodüktörlerinin çok çok az olması.
Müzik yapımcılarının bir çoğunun vizyonu yok, müzik kulağı yok, cesareti yok, bir çoğunun da sektörden kazandıkları paraya sektöre katma kaygıları yok. Belki adresleri değişti ama hâlâ Unkapanı mantığı devam ediyor. Genç müzisyenler ise bilinen şarkıları söylemekle bir yerlere geleceklerini sanarak büyük bir yanılgı içinde. Bir dönem popüler olabilirler ama bu yöntemle kalıcı olmazlar. Onlara tavsiyem kendi şarkılarını yazmaları. Bu çağ dijital bir çağ. Bu yüzden tanıtım şekillerini ve tanıtım araçlarını doğru buluyorum.
Evinizde sürekli müzik ve tiyatro konuşulduğunu düşünüyorum. Peki diğer sanat dallarıyla ne kadar ilgilisiniz, merak ediyorum.
Hayır ya öyle şey olur mu?:-) Çok sıkıcı bir ev olmaz mıydı sürekli müzik ve tiyatro konuşulan bir ev. Bizim eşimle ortak noktamız kitaplar ve filmler. Tabii ki kendi alanlarımızla ilgili bir ölüm sessizliği yok ama sürekli içinde olduğumuz müzik ve tiyatroyu da sürekli gündeme almak doğru gelmiyor bana…
Yeni projeler var mı? Hayatınız ve mesleğiniz için yeni kararlar aldınız mı? “Normale” döndüğümüzde yapmayı planladığınız şey(ler) nedir?
Hayatım için yeni kararlar alacak kadar genç değilim. Sadece işimi daha iyi yapmak için çalışıyorum. Bu dönemde piyanoya başladım, kurgu programı öğrendim, fotoğrafçılığımı geliştirdim ve de Birgün de haftalık yazılar yazmaya başladım.
Daha minimalist yaşamayı öğrendim. Hayat normale döndüğünde “Gündoğarken Tribute” albümü yapacağız büyük ihtimalle. Onun dışında da çok eski, 70’lerde yaptığımız şarkılar ve de tiyatro müziklerini de kayıt altına almayı düşünüyoruz.
Tabii telif mücadelesine de devam…