Vahap Aydoğan ile Sanatı Üzerine Söyleşi

18 Haziran 2021

“Benim tablolarımda kadın ruhunu işlememin en büyük unsurlarından biri kadını cinsiyetçi bir yaklaşımdan farklı olarak ele almamdır.” Vahap Aydoğan, tablolarında kadınları ve ruhlarını işlemesini böyle açıklıyor.

Biyografi çizen ve sürrealist portre sanatçısı olarak kendini tanımlayan Vahap Aydoğan, sorularımızı yanıtladı.

Vahap Aydoğan Sosyal Medya Hesabı

Keyifli okumalar.

Sizi tanımayanlar için kendinizi tanıtır mısınız?

Dünyanın en kadim ve en tarihi coğrafyası Mardin’de dünyaya gözlerimi açtım. İlk ve orta öğrenimi Mardin’de, liseyi Diyarbakır’da okudum. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum. Çocuk yaşlarda ilgi duyduğum resim sanatını bu günlere taşıyarak büyük bir ilgi ve aşkla devam etmekteyim. Kişiye özel yaptığım resim çalışmalarıma son üç yıldır daha yoğunluk vermekteyim.

Kendi pencerenizden sanatı nasıl tanımlarsınız?

Öncelikle sanatı kendi penceremde yorumlarsam; çok yönlü bir iletişim kaynağı diyebilirim. Şaman davulunun imgeleri ile Mezopotamya’nın Erbanesindeki imgelerin dilini bir paydada buluşturmak gibidir. Bir inanç, bir dil, bir ideoloji değildir. Tüm dillerin, inançların ve ideolojilerin ortak penceresiyle dünyaya bakmaktır sanat.

Biyografi çizen bir ressamsınız. Sanatınızı ve kullandığınız tekniği nasıl tanımlıyorsunuz?

Yaptığım çalışmaları bir etiket ya da tanım ile ifade etmek elbette güç. Beslendiğim kaynak insan yaşamı, insan yani. Sınırları ve hatları çizilmemiş bir canlı insan. Konu insan olunca sanat içinde, sanatçı içinde inanılmaz bir kaynağa sahipsiniz. Ben insan hayatını yaşamını izlerini gözlemler, insan hayatının izlerini beyaz tuval ile buluştururum. Çalışma prensibim ise hayatımda hiç görmediğim kişiler ile soru cevap yoluyla imgeleri bulmak. Kişinin doğduğu günden bugüne ve yarınlara olan serüvenini, acılarını sevinçlerini hayatından kesitleri en güzel imgeleri yakalayarak tabloya aktarmak oluyor. Teknik olarak hep spontane çalıştım. Tabloda özellikle materyal kullanırım. Çizdiğim imgelerde mutlaka subliminal mesaj vardır. Bir boya ya da bir tekniğe bağlı değilim aslında, birçok teknik ve materyali bir tabloda kullanıyorum. Ama mitolojik imgeler olmazsa olmazım.

Sürrealist portre sanatçısısınız. Sizi diğer ressamlardan ayıran bu özelliğinizle etkilendiğiniz sanatçılar var mı?

Salvador Dali, büyük bir sanatçı en çok üniversite yıllarımda büyük hayranlık duyduğum sanatçılardan biri. Altı yaşında menenjitten ölen ağabeyinden 9 ay sonra doğmuş ve aynı adı almış. “Doğar doğmaz tapılan bir ölünün ayak izlerinde yürüdüm. Beni severken hâlâ onu seviyorlardı aslında.” Böylesi bir düşünceye sahip olan bir sanatçının realist resim yapması zaten olağan dışı olurdu.

Bir de Juan Miro var çok etkilendiğim sürrealist sanatçılardan. Miro ilk bakışta soyut resim yapan bir ressam olarak görülebilir. Ama tabloların derinliğinde kuşlar, yıldızlar, kadınlar, sürekli tekrarlanır bir şiirin kafiyelerindeki ahengi tablolarında bulabilir insan.

Demem o ki; insan yaşamının izleri doğuştan gelir. Siz çocukken aslında farkında olmadan temeller atılmıştır. Genelleme yapamam elbette, ama bir sanatçı için yaşadığı olaylar hayatındaki yaralar, düş dünyası sanatına işledikleri konuya dem vurmuştur.

Sanatınız üslup yönüyle çok farklı. Bu üslup ne zaman ve nasıl gelişti?

Hangi işi yaparsanız yapın zaman içinde yaptığınız işin ya gerisinde ya da ilerisinde olursunuz. Ama siz varoldukça devinim ve hareket sonsuza dek devam eder. Çalışmalarımda yan halatlar ile tabloya geçirgenliği olan bir özellik var. Son üç yıldır bunu kullanırım. Minimal insan silüetleri, iskambil kağıtlarındaki simgeler, insan yüzündeki deformasyonlar. Bunların tamamını sürreal bir potada birleştirince benim tarzım üslubum tamamlanmış oluyor. Bunlardan ne bir eksik ne bir fazlası tabloda yer almıyor. Zaman içinde bir süzgeçten geçiyor çalışmalar. 22 yıllık bir zaman zarfında üslubun ve çalışmalarımın geldiği nokta bu diyebilirim.

san_artt adlı Instagram hesabınızda yaptığınız işleri paylaştığınızı gördüm. Çokça kadın figüre yer verdiğinizi gördüm. Kadınları önde tutmanızın sebebi nedir? Sanatınız için bir şey ifade ediyor mu?

Birçok kültürde erkek egemenliği deneyim ve perspektifi erk ya da norm olarak kabul görmekte. Buna makul olan olarak da denilebilir aslında. Dünya üzerinde makul olmayanın sizde makul olması başlı başına trajedinin son perdesidir.

Kadın ve erkek arasındaki toplumsal eşitsizliğin en büyük göstergesi; günümüzde kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve çocuk gelinler gibi konuların alışagelmesi. Korkunç olan en büyük gösterge ise suçun ceza karşısındaki çaresizliği ve orantısızlığı. Bu alışma hali toplum üzerinde deformasyona sebebiyet vermekte ve bu endişe verici olayların olağanlaşmasına neden olmaktadır.

Benim tablolarımda kadın ruhunu işlememin en büyük unsurlarından biri kadını cinsiyetçi bir yaklaşımdan farklı olarak ele almamdır. Kadın bir çocuk, bir eş, bir annedir. Çok yönlü olarak daha duygusal, daha derindir. Çizdiğim kadınların birkaç tablo hariç hepsi hayalidir. Anadolu’dur çoğu. Yüzlerdeki çatlamış kabuk tutmuş topraklar gibi. Ama hepsi mücadelecidir, umut dolu bakar. Genel anlamda insanı ehlileştiren en büyük ruhun kadın olgusu olduğunu ve çizdiğim tablolarda toplumun kadına biçmiş olduğu roller karşısında başkaldırıyı ön planda tuttuğumu söyleyebilirim.

“Normalleşme” dediğimiz sürece girdik. Sergi veya farklı bir projeniz var mı?

Elbette projeler var. Ama pandemi her defasında yapılan projeleri bloke edince biraz zamana yaymak istedim. Özellikle İstanbul ve İzmir’de projelerim vardı. Sergi dışında projeler bunlar. Zamanını kestiremediğim için ayrıntıları da vermek pek olası gelmiyor. Doğu medeniyeti ve arkeolojiyle çok ilgileniyorum. Göbeklitepe’de sergi hazırlıklarım var. Pandemi izin verir, şartlar düzelirse kapsamlı bir sergi açmayı planlıyorum.

Sanatınız ve üretimleriniz hakkında neler söylersiniz?

Çalışmalarımda durgunluğu benimsemediğimi söyleyebilirim. Üretmek için çalışmak olmazsa olmazımız aslında. Düşünmeden hayal edilmiyor, hayal kurmadan da üretilemiyor. Her zaman dile getirdiğim bir söz; “İnsan hayalleri bitince ölür.” Hayal kurmayan insan ruhsuzdur bana göre. Çalışmalarımın temeli insan ve hayal gücüne dayanır. Hayat ve zaman elverdikçe üretmeye yarınlara bakmaya devam edeceğim elbette.

Son olarak klasik olacak belki ama sanat gerçekten iyileştirir.

Nil Has

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

Arda Erel ile Son Kitabı Konuşamadığımız Ne Varsa Üzerine Bir Söyleşi

Pervane
Sonraki

Portfolyo: Pervane

Kaçırmayın!

Çisel Atar

Portfolyo: Çisel Atar

Çisel Atar, 1991 yılında Zonguldak’ ta doğdu. 2020 yılında Zonguldak

Erkan Kocaman ile Tiyatro Mahal Üzerine Keyifli Bir Söyleşi

Geçtiğimiz hafta, “İzmir’de Bağımsız Bir Tiyatro Daha Kuruluyor!” olarak duyurduğumuz