Stefan Zweig – Korku / Nil Has

Günümüz de hala basımı yapılan ve satışları devam edebilen yazarlardan Stefan Zweig’in benim için hep çok daha heyecanlı ve bir sonra ki sayfasında ne gelecek diye merak ettiğim kitabı Korku olmuştur.

Korku nedir?

En çok ne zaman korkarız?

En çok neyden korkarız?

Kaybetmek,

Korkuyu göze alırcasına,

Kaygı yaşarcasına sevmek,

Ama koruyla savaşırcasına sevmek,

Arkaya bakmadan sevmek istemek,

Korkuyla yüzleşircesine.

Kaygı kısaca kaygı, üzüntüdür. Hayatımız boyunca çok şeyden korkarız ve kaygı yaşarız. Kimimiz için büyük şeyler korku yaratırken kimimiz için küçük şeyler. Kimimiz hatalarımızı bildiğimiz ve sonucunda başımıza geleceklerden haberdar olduğumuz ya da tahmin ettiğimiz durumlar için kaygı, korku yaşarız. Kimimizde beklenmedik durumlarda ortaya çıkan olaylar sonucu kendimizi güvende hissetmediğimizden kaygı, korku yaşarız.

Yüzyıllar boyu kadın erkek ilişkilerinde de taraflardan biri aldatan biri de aldatılan taraf olmuştur. İstisnalar hariç. Elbette bunu yapan izini belli etmeden yapacak ya da yapmaya çalışacaktır.

Zweig bize aldatan eş Irene Wagne ve onun sadık eşini anlatıyor.

Irene Wagner ev hanımı, varlıklı 2 çocuk annesi bir kadın. Eşi avukat kendisine sadık ve düşünceli bir adam. Ancak Sevgili Irene para ve bolluğun içinde sıkılmış olacak ki yeni bir yola çıkıyor.

Karşısında genç, piyanist, kendi içinde varlıklı, yetenekli bir adam. Irene çocuklarıyla sürekli ilgilenen ve evde oturan bir kadın değil. Bu yüzden evden ayrılışlarının sebebini kimse merak etmez ve nereye gittiği kimseyi ilgilendirmez. Bu durumunda rahatlığı ile sevgilisinin evine gidip geliyorken bir gün bir kadın tarafından apartman kapısında görüldüğüne ve tanındığına dair tehdit alır. Elbette Irene bu durumdan çok korkar ve durumun eşi ve bir başkaları tarafından fark edilmeden sürüp gitmesini temenni ediyorken işler daha da karmaşıklaşır ve tehditkar kadın Irene’nin durumunun iyi olduğunu düşünerek kendisinden sürekli ve git gide artan paralar talep eder. Her istenen paranın gecesinde ve gündüzünde kendini daha da kötü ve korkmuş hisseden Irene geceleri rahat uyuyamaz olur. Bir gece kötü rüyalarından birinde eşi kendisine açılmasını bekler. Ancak korku yakasını bırakır gibi olcakken kafasında dönen korkunun her çeşidi yüzünden eşine bunu yapamaz. Bu durum her tekrarlandığında verilen paralardan sonraki günler Irene kendini biraz daha sakin hissetse de durum her geçen gün daha da içini kemiriyor oluyor. Bir yandan eşine karşı mahçup hissettiği anlar bir yandan yavaşça ama yüklü gitmeye başlayan paralar…

Elbette rahat düzenin bozulması kimseyi mutlu etmez. Ancak Irene bir süre zor dayandığı bu durumdan her geçen daha da pişmanlıkla geçen günlerin sonunda genç sevgilisinden ayrı yaşamaya başlar. Ve bir gün rüşvetçi kadın kapıya gelir. Bu durum elbette şaşırılacak ve dehşete düşülecek bir durum. İkinci defa gelişinden sonra Irene istenilen paranın yüküne dayanamaz ve yüzüğünü ödünç vermek zorunda kalır. Bu durum Irene’nin en çok zoruna giden ve artık dayanılmaz acılarına son vermek için ölümü tercih eder. Bütün bu olanları yakından takip eden eşi bu haline dayanamaz bu olanların hepsinin kendisinin bir oyunu olduğundan bahseder.

Sonuç yine aldatılan bir iş ve aldatan bir eş.

Her iki durumu yaşayan insanlar için korku var. Çünkü bir taraf kaybetmekten bir taraf yakalanmaktan korkar. Yazar bize günlük hayat içinde sıradan gelen ama hayatları bu denli altüst eden bu olayı, karaktere yedirdiği aşırı duygularla ve samimice veriyor.

Belli korkularla baş etmenin yolu geleceği tahmin etmek ve bile bile yanlışa düşmemek. Irene de görüldüğü gibi.

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.