Gala, 26 Ağustos 1894’te Rusya’da doğdu. Sürrealist sanatçılardan şair Paul Eluard ile tedavi için yatırıldığı sanatoryumda tanıştı ve uzun süre aşk yaşadıktan sonra evlendiler. Bir kızları oldu. Bu evlilik esnasında kısa bir süre Max Ernst ile bir beraberliği oldu. Dalí, 1929 yazında Eluard ve Gala’yı İspanya’ya davet etti. Bu ziyarete René ve Georgette Magritte ve Camille Goemans’da eşlik ettik.
Dali ve Gala ilk kez 1929’da bu ziyaret esnasında tanıştılar. O zamanlar Dali, otuz dört yaşında Gala ise kırk dört yaşındaydı. İlk başta, Gala Dalí’nin garip tavırlarından ve uzun kahkaha krizlerine girme alışkanlığından pek hoşlanmadı. Ancak, ikili birlikte yürüyüşe çıktılar ve yalnız vakit geçirmeye başladılar. Beraber geçirdikleri zamanların ardından Gala, Dali’nin tavırlarının kabalıktan çok sosyal beceriksizlikten kaynaklandığını keşfetti ve ikisi de aralarındaki güçlü çekimi kabul etti. Dalí’nin 1929 tarihli Arzunun Gizemi isimli tablosunun, doğrudan çiftin birlikte yaptığı ilk yürüyüşten esinlendiği düşünülür.
Cadaqués’in kayaları ve koruları arasındaki bu yürüyüşler Eylül ayının sonuna kadar devam eder. Çevredeki uçurumlar boyunca yapılan özel bir yürüyüşte Dalí, Gala’ya ondan ne istediğini sorar – Gala, “Beni öldürmeni istiyorum” diye yanıtlar. Dalí, bu “sır”ın onu deliliğinden kurtardığını iddia eder. Onun gelişinden önce yaşadığı gülme krizleri ve histeri sona erer.
Dalí’nin otobiyografisi olan The Secret Life’a göre, Gala “Bir şey istiyordu – kendi mitinin gerçekleşmesi olacak bir şey. Ve istediği bu şey, belki de yalnızca benim ona verebileceğimi düşünmeye başladığı bir şeydi.” diye aktarır.
Gala, Éluard’ın ayrılmasından birkaç hafta sonra Cadaqués’te kalır. Dalí ve Galerie Goemans’ta sergilenecek bazı resimleriyle Paris’e döner. Gala, Dalí’nin paranoyak-eleştirel yöntem hakkındaki uzun notlarını kullanarak Breton’u Dalí’nin özgünlüğünün Sürrealist Hareket için önemli bir destek olabileceğine ikna eder.
1934 yılında ise Dalí ve Gala evlenir. Dalí, 1930’ların başlarından itibaren tuvallerini hem kendi hem de Gala’nın adıyla imzalamaya başlar. Dalí, Gala’yı sanatında ölümsüzleştirir ve 1949’da Papa’nın huzurunda izleyicilerine sunduğu Port Lligat Madonnası’nda Gala’nın azizce tasviriyle doruğa ulaştır.
1937’den itibaren Gala’nın ilişkilerindeki rolü, onun iş yöneticisinin rolüne dönüşür. Paralarının yönetiminden sorumludur ve Dalí’nin çalışmalarıyla ilgili olarak müşteriler ve galerilerle yapılan tüm müzakereleri yürütür. Gala ayrıca günlük hayatın ayrıntılarını organize etmekten de sorumludur ve Dalí’nin resim yapmasına olanak tanır. Sanatsal işleri, en iyi boyaları, vernikleri ve fırçaları seçmek ve araştırmaktan, resimlerini sergilemek için güzel eski çerçeveler bulmaya kadar uzanır.
Bazı sanat tarihi eleştirmenleri Gala’yı para avcısı olmakla suçlar ancak Paul Eluard’ı terk ettiği dönmede Eluard’a büyük bir miras kalmıştı. Dali ise henüz varlıklı bir sanatçı değildi. Gala’nın Dalí ile birlikte olmak için yaptığı fedakârlıkları hafife alamayız. Paraya olan sevgisine rağmen, Paris’teki zengin ailesini terk ederek, lüks bir daireyi sahildeki bir kulübe ile değiştirdi. Akan suları, elektrikleri, ısıtmaları ve sobaları yoktu. Gala’nın görevi, Dalí’nin moralini korumak, ona poz vermek, onu giydirmek, onu rahatlatmak ve teselli etmek ve pazarda çürük meyveler için pazarlık yapmak, birkaç kuruşlarını idare etmekti. İlerleyen dönemde Dali’nin mali işlerinin kontrolünü eline almış ve muazzam bir hırsa kapılmış olabilir lakin ilk yıllarda bunun için gerçekten müthiş bir çaba göstermiştir.
Dalí ve Gala Amerika Birleşik Devletleri’nde ikamet ettikleri yedi yıl boyunca yazları Kaliforniya’ya seyahat eder ve Pebble Beach’teki Del Monte Oteli’nde veya Dalí’nin resim yapabileceği Monterey’deki bir stüdyoda kalırlardı. Gala, Dalí’nin taleplerinden biraz olsun uzaklaşmak için sık sık bir Cadillac ile Kaliforniya kıyı şeridi boyunca seyahat ederdi. Kışın iş yapmak için New York’taki St. Regis’e geri dönerlerdi.
1953’lü yıllar Dalí ve Gala’nın birlikteliklerinde yeni bir dönemdir. Aralarındaki mesafenin artmasıyla birlikte ilişkileri evrimleşmeye başlamıştır. Gala, Dalí çalışırken genç erkek arkadaşlarıyla Cape Creus’un koylarına ve körfezlerine günlük geziler yapmaya başlamış. Dalí ise yıllar önce resim yaparken Gala’nın ona kitap okumakla meşgul olduğu stüdyodaki varlığına alışmıştı. Dalí onsuz, giderek artan bir kişisel yalnızlık içerisine girmişti.
Gala, Dalí’nin katıldığı birçok sosyal etkinlikte onun yanından ayrılmaya başlar. Gala’nın bu kısa, hatta hiç var olmayan görünümleri eski dostlar tarafından da fark edilir. Leonor Fini, “O bir şahsiyet haline gelmişti ve bunu bir zırh gibi giyiyordu, kendi içine çok kapalıydı.” demiştir.
1958 yılında tüm bu soğukluk ve uzaklaşmaya rağmen Dalí ve Gala, İspanya’nın Girona kentindeki la Capella de la Mare de Deu dels Angels’da dini bir törenle tekrar evlendiler. Bu ikinci evliliğin nedeni finansal olarak Gala’nın daha çok hakkı sahip olması idi.
1960’lı yıllardan sonra Gala, Dalí’nin gençliğini hatırlatan William Rotlein adında yirmili yaşlarındaki genç bir adama aşık olur. Kısa bir süre aşk yaşalar.
1969’da ise yetmişli yaşlarındaki Gala, ayrı bir hayat istiyor ve Dalí’ye bakmaktan yoruluyor. Girona yakınlarındaki Púbol’da bulunan küçük bir ortaçağ kalesi olan mükemmel bir sığınak buluyor. Dalí kaleyi restore ettiriyor ve karısı için güzel tavan resimleri ve trompe l’oeil kapılar çiziyor. Dalí’nin ziyaretine yalnızca Gala’nın yazılı davetiyle izin veriliyor. Dalí’nin “iç mekânı özellikle karısı için dekore ettiğini, tavanların bazılarını onun onuruna bir ‘G’ arması ile kapladığını” anlatıyor. Dalí, 1973’te Söylenemez İtiraflar adlı eserinde şöyle yazmıştır : “Ona bir köşk verdim […] orada mutlak bir hükümdar gibi hüküm sürecekti, ta ki onu ancak onun el yazısıyla yazdığı bir davetle ziyaret edebildiğim noktaya kadar. Kendimi tavanlarını dekore etme zevkiyle sınırladım, böylece gözlerini kaldırdığında beni her zaman gökyüzünde bulacaktı.”
Salvador ve Gala
1973 yılında ise Gala, rock operası Jesus Christ Superstar’da başrol oynayan şarkıcı-oyuncu Jeff Fenholt’la bir ilişkiye başlar. Bazı araştırmacılar Dalí’nin gizlice Gala’yı aşıklarıyla birlikteyken izlediğini not eder. Ne kadar cesur bir eylem!
Gala’nın hayatındaki diğer ilişkilerinin nedeni olarak Dalí’nin cinsel temastan hoşlanmaması gösteriliyor. Dalí çocukken abisinin vefat etmesi ve anne – babasının tutarsız davranışları gelişimini olumsuz etkilemiştir. Gala’ya olan aşkı sadece ruhini boyutlarla sınırlı kalmıştır.
Gala, yirminci yüzyılın en önemli hareketlerinden birinin profilini yükseltmede hayati bir rol oynamıştır. İlk eşi Paul Éluard aracılığıyla sanat dünyasına erişim sağladıktan sonra, yazılarında ona ilham vermiş ve onu desteklemiştir. Diğer Sürrealist grup üyeleri, özellikle de Max Ernst için ilham kaynağı olmuştur. Ancak, sanat dünyasında en büyük etkisini Salvador Dalí ile ilişkisine başladığında göstermiştir. Bunu kendisi de fark etmiş ve bir keresinde; “Bakın, Ernst’i küçümsemekle iyi etmedim mi? O pek bir şey olmayacak, Dalí ise elime aldıktan sonra – ne büyük başarı!” demiştir.
Dalí Gala’nın aşkı mı? Yoksa projesi miydi? Aşkın sınırları ya da tanımı herkese göre bu kadar değişebilir miydi? Kaç ruhluk bir yer vardı aşk içerisinde. Gala aşık bir kadın olduğu için mi Dalí’ye bakmış, ilham olmuş, yanında durmuştu yoksa “Büyük başarı” yarıda kalmasın diye çıktığı yolda emin adımlarla mı yürümüştü! Bu soruların hiçbirinin tam cevabı yok lakin bu tehlikeli tutku Dalí’yi inkar edilmez bir biçimde var etmiş.