ZEYNEP ABACI
ZEYNEP ABACI

Portfolyo: Zeynep Abacı

OKU

1990 Beyoğlu doğumluyum. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü mezunuyum. Lisansüstü eğitimime yine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Temel Sanat ve Tasarım Sanatta Yeterlik Programı’nda devam etmekteyim.

Lisans yıllarımdan beri tuval resminin yanında, video art, stop motion, dijital illüstrasyon, fotoğraf gibi farklı medyum ve pratiklerle çalışmayı seviyorum. Her malzeme, farklı bir deneyimin kapılarını aralıyor.

Çalışmalarımın odak noktasını mekan, bellek ve figürle kurduğum ilişkiler ağı oluşturuyor. ‘Hatırlanan şeyler’in imgeleri mekanla ortaya çıkarken, mekan eşzamanlı olarak dönüşüyor, değişiyor ve çok katmanlı kimliği yüzeye çıkıyor.

Kompozisyonlarımdaki kurgu tam da bu dönüşüme odaklanıyor. Figürün mekanla ilişkisi, belleğin mekanla ilişkisiyle koşut ilerlerken, bir hatırlama anı söz konusu oluyor temsilde ve mekanın katmanları gibi figürler de iç içe geçip çoğalıyor.

Instagram: benimbenzeyn
Foundation: @benimbenzeyn

Manifesto

‘False Memory’

’Sahte anılarla gerçek anılar arasındaki fark, mücevherler ile aynıdır: Sahte olanlar her zaman daha gerçek, daha parlak gözükür.’’
S.Dali

Bazen boş bir koltuk, bazen bir ağacın gövdesi, çekmeceye gizlediklerimiz, bir koku ya da ses… bizi anılarımızın mekânına götürür. Belleğin, deneyimleri saklı olduğu yerden ortaya çıkarma sürecinin doğrudan mekânla ilgili olduğu düşünülür. Anıların imgeleri mekânla ortaya çıkarken, hatırlanan ‘şeyler’ kendi evrimi içinde değişime uğrayarak şimdiye doğru akar. Öyle ki Huyssen, belleğin şimdiki zamanda yapılan kültürel bir kurgu olduğundan bahseder.

False Memory için bir çeşit ‘’Oradaydım!’’ demek mümkün. Bize aktarılan hikayelerle oluşturduğumuz kişisel tarihimiz/mitolojimiz ya da hiç hatırlamadığımız o fotoğraf kareleri, belleğimizde ‘Oradaydım!’ diyebileceğimiz birer sahte anıya dönüşebilir ve çoğu zaman bunun farkına bile varmayız. Anının gerçekliğine inanmak için bu kurguları birer mekâna yerleştiririz zihnimizde. Kimi zaman uyandığımda tüm detaylarını hatırladığım fakat hiç görmediğim bir ev/mekânda gezerken bulurum kendimi rüyalarımda… İmgelemden taşan bu yabancı ama tanıdık mekânlar, kurguya dayalı anılarımızın birer fotokopisidir belki de. Donna Bridge’e göre ‘’Bir anı, orijinal âna geri dönüp de yarattığımız eksiksiz bir fotoğraf gibi değildir. O ânın bozuk bir kopyasıdır. Anılarınız onları hatırladıkça zayıflar. Anı ironisinin en ilginç yanı; bir anıyı tekrar tekrar hatırlamaya çalıştığımızda yaptığımız, aslında o anıyı son hatırladığımız ânı hatırlamaktır. Bu nedenle her seferinde bu hatırlama çabalarına sahte anılar dahil olabilir.’’ Hatırlamanın mekânsal olduğu düşünüldüğünde, kurguya dayalı sahte anıların da her defasında mekânı dönüştürdüğünü söylemek mümkün.

Kompozisyonlarımdaki kurgu tam da bu dönüşüme odaklanıyor. Bir tür hatırlama ânı söz konusu oluyor temsilde ve mekânın katmanları gibi figür de çoğalıyor. Perspektif değişiyor, ufuk çizgisi çoğalıyor, bir tekinsizlik hakim oluyor sahnenin geneline. Bu tekinsizliği, figürlerin izleyiciye sırtlarını dönmeleriyle ifade etmek mümkün. Canlı ve parlak renklerle kurguladığım resimler, bu tekinsizlik hissi ile çatışma halini yansıtıyor. Kompozisyonlarımdaki çoğalan figürlerden her biri, unutulmuş bir şimdiki zamanı gözlerken, zaman ve mekan içinde eriyip giden bir atmosferi sunuyor izleyiciye. Figürler ve mekân arasında espas yok denecek kadar az. Bu mesafesizlik, geçmişin şimdiki zamanla yer değiştirmesi şeklinde karşılık bulur. Kompozisyonlarımdaki eriyen figürler ve mekânlar, geçmişin şimdiki zamana doğru olan yolculuğunu temsil ederler.

Hafızanın kurguyla iç içe olduğu fikrine paralel olarak ele aldığım False Memory kavramı, bu serinin ana temasını oluşturuyor. False Memory serisinde otobiyografik belleğin temsilleri ile gerçek ve kurgu birbirine karışıyor. Deneyimlenen mekânlar ile sahte mekânlar/anılar iç içe geçiyor. Anılarımızı hatırlamaya çalıştığımız her an yeniden kurgulamaya başlıyoruz. Dolayısı ile bellekten ayrı düşünülemeyecek mekânı da her defasında dönüştürüyoruz. Bu yeniden hatırlama ve kurgulama anları, zihnimize sahte anılar olarak yansıyabiliyor. Hatırlamaya çalıştığımız her an, otobiyografik belleğimizin mekânlarını yeniden üretiyoruz. False Memory serisi ‘hatırladıklarımızın ne kadarının kurgu ne kadarının gerçek’ olduğuyla ilgili olasılıklar üzerinde dururken izleyiciyi bu sorunun cevabını birlikte bulmaya davet ediyor.

Zeynep Abacı


Önceki

“EVRENDE OLAN HER ŞEY OLMASI GEREKTİĞİ İÇİN OLUR!” ATİYE Dizisi Özel İnceleme

Sonraki

Müzisyen, Fotoğrafçı, Yönetmen Erhan Karaca ile söyleşi

Kaçırmayın!

Pace Gallery

Fuar Tüketiminin Yönünü Şekillendirmek Üzerine

Frize Los Angeles ile ArtExpo New York henüz geride kalmış
Yasunari Kawabata

Kawabata Edebiyatının Özü: Avuç İçi Öyküler Raflarda!

1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen ilk Japon yazar Yasunari