Arter, Leed Yeşil Bina Sertifikası Sahibi Oldu

Arter, Leed Yeşil Bina Sertifikası Sahibi Oldu
Arter

Bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olan Arter’in 2019 yılında taşındığı Dolapdere’deki binası, Amerikan Yeşil Bina Konseyi (USGBC) tarafından verilen LEED Altın Sertifika’nın (LEED NC 2009 Gold Certification) sahibi oldu. İngiliz mimarlık ofisi Grimshaw Architects liderliğinde tasarlanan Arter binası, sürdürülebilir malzemelerin tercih edilmesi, çevreye duyarlı inşaat tekniklerinin kullanılması, elektrik ve su tüketiminin minimize edilmesi, erişilebilirlik ilkelerine özen gösterilmesi, atık kontrolü gibi yeşil bina kriterlerini karşılaması sebebiyle sertifikayı almaya hak kazandı.

Vehbi Koç Vakfı’na bağlı bir kurum olarak 2010 yılında açılan Arter, vakfın 50. kuruluş yıldönümünü kutladığı 2019 yılında Dolapdere’deki binasına taşındı. İngiliz mimarlık ofisi Grimshaw Architects imzasını taşıyan bina, kısa sürede şehrin ve dünyanın önemli kültür yapıları arasında yerini aldı. Arter herkes için erişilebilir, canlı ve sürdürülebilir bir kültür ve yaşam platformu olarak tasarlanan binasında sanata daha fazla alan açıyor.

Toplam 18.000 m2 kapalı alana sahip olan Arter binasının tasarım sürecinden itibaren, enerji tasarrufu, su tüketimi, malzeme seçimi ve iç mekân hava kalitesi performanslarını iyileştirerek çevresel etkilerini azaltan binalara USGBC tarafından verilen LEED Altın Sertifika için gerekli kriterlere uygun hareket edildi. Ahşap duvar kaplamaları, ahşap yer döşemesi, cam, doğal taş gibi sürdürülebilir malzeme seçimlerinden inşaat tekniklerine, enerji tüketiminden erişilebilirliğe kadar her alanda “yeşil bina” kriterleri gözetilerek hayata geçirilen Arter binası, 2022’de başlayan değerlendirme sürecinin sonucunda LEED Altın Sertifika’nın sahibi oldu.

ARTER BİNASI HAKKINDA

Arter’in Dolapdere’deki binasının tasarımı için 2013 yılında açılan proje yarışmasını birçok ülkede ödüllü projelere imza atan, dünyanın önde gelen mimarlık firmalarından Grimshaw Architects kazanmıştı. Thornton Tomasetti, Max Fordham ve Neill Woodger Acoustics’in de tasarım sürecine katkı sağladığı binanın 2015 yılında başlayan inşaatı 2019’da tamamlandı.

Tamamı Vehbi Koç Vakfı tarafından karşılanan bir yatırımla hayata geçirilen yapının mimari projesi için sanatı keşfetmek, sanattan keyif almak, sanatla yakın ilişki kurabilmek üzere açıklık ve akışkanlık kavramlarından yola çıkıldı ve çok yönlü bir mekân oluşturuldu. Arter dışadönük bir yaklaşımla, etrafıyla bağlar kuran sanatsal ve sosyal bir buluşma noktası olarak tasarlandı.

Ziyaretçilerine, şehirle olan bağlantılarını koparmaksızın farklı mekânsal ve sanatsal deneyimler sunan bina, keyifli vakit geçirmek için dinamik bir “mekânlar dizisi” olarak planlandı. Grimshaw Architects’ten Kirsten Lees, Arter’i şöyle tanımlıyor: “İzleyicinin bakış açısına göre sürekli değişkenlik gösterebilen, çok katmanlı, iç içe geçmiş, disiplinler arası bir kamusal yapı. Müzenin zengin programı ise çeşitli sanat dalları arasında yeni sinerjilerin geliştirilmesi ve yaşatılmasının yanı sıra çağdaş sanatla fiziksel ve entelektüel ilişkilendirmelerin yapılması için bir odak noktası oluşturuyor.”

DİNAMİK BİR “MEKÂNLAR DİZİSİ”

Farklı sanatsal disiplinleri bir araya getiren, yaratıcılığı tetikleyen, herkese açık, dinamik ve çokdisiplinli bir programlama yapısına olanak sağlamak üzere inşa edilen Arter, görsel ve fiziksel olarak birbirlerine açılarak bağlanan mekânlardan oluşuyor. Toplam 18.000 m2 kapalı alana sahip olan Arter’in ana fonksiyon alanları binanın kalbi durumundaki merkezi bir atrium etrafında toplanıyor. 6 kata yayılan 6 galeri ve teras yaklaşık 5.000 m2’lik sergileme alanı oluşturuyor.

Arter’de iki adet performans salonu da bulunuyor. Sevgi Gönül Oditoryumu, teleskopik koltuk sistemiyle Arter’in konuşmalarına, söyleşilere ve performans sanatından örneklere; “esnek zeminli” yapısı ve aynaya dönüşen duvar panelleriyle dans ve devinim çalışmalarına ve küçük akustik dinletilere ev sahipliği yapabiliyor. Tamamen esnek bir oturma yapısına sahip, tam teşekküllü bir “Black Box” olan Karbon ise en üst teknik özelliklerle donatılmış olmasının yanı sıra salon içerisinden bakan seyircinin ilk bakışta göremeyeceği kadar ince ve sağlam çelik gergi telleriyle dokunmuş kalıcı bir tavan sistemine sahip. Bu sistem sayesinde tavanda herhangi bir noktadan, herhangi bir açıyla ses ve ışık ekipmanı, dekor veya bir eser asmak mümkün olurken gösteriler arasındaki teknik değişiklikler de çok kısa bir zamanda yapılabiliyor. Her iki salonda da çift dil tercümeye olanak sağlayan simultane çeviri sistemi bulunuyor. Koltukların etkinliklerin gereksinimine göre çeşitli konfigürasyonlarda yerleştirilebildiği veya tamamen kaldırılabildiği “düz ayak” kullanımın da mümkün olduğu salonlar, büyük ölçekli yerleştirmeler veya çok kanallı panoramik projeksiyon gerektiren projeler için de kullanılabiliyor.

Öğrenme odaklı süreçlerin ana mekânı olan Atölye, farklı kullanımlar için özelleşmiş dört bölümden oluşuyor. Atölye, mekânda kullanılan modüler sistemler sayesinde buluşma, konuşma, atölye çalışması gibi farklı formatlardaki her tür etkinlik için esnek bir kullanım alanı sağlıyor; ayrıca içerdiği “yapım atölyesi” bölümü, sanatçıları ve ziyaretçileri Arter’de üretim yapmaya davet ediyor. Arter Kütüphanesi’nde ise çağdaş sanat alanında temel kaynaklara, Arter’in programları bağlamında sürekli güncellenen içeriklere ve süreli yayınlara yer veriliyor. Kütüphane küçük okuma grupları, konuşma ve dinleti gibi etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.

Binada ayrıca yurt içinden ve yurt dışından sanat yayınlarına odaklanan Arter Kitabevi, Bistro by Divan ve açıkhava etkinliklerine ev sahipliği yapan bir Arka Bahçe de bulunuyor.

GÜNEŞLE ETKİLEŞEN CEPHE TASARIMI

Yeşil alan, yükseltili havuz ve bankları içine alan peyzaj özellikleriyle ziyaretçileri karşılayan Arter’in cephesi, cam takviyeli betondan yapılmış düzlemlerden oluşuyor. Üçboyutlu dışbükey ve içbükey baklava biçimli panellerden oluşan düzlemler, el yapımı sırlı seramik yüzeylerle tamamlanıyor. Güneş gün boyu hareket ettikçe ışık ve gölge her bir düzlemin farklı yüzeylerinde toplanıyor ve seramik yüzeylerden gökyüzünü yansıtıyor. Uzaktan bakıldığında ise bina, yansıtıcı yüzeyler sayesinde zengin bir ışık, renk ve doku paleti şeklinde görülüyor. Böylece binanın tasarımı katmanlı yapısıyla bir yandan çağdaş mimariyle diğer yandan da içinde bulunduğu şehrin mimari gelenekleriyle sıkı bir diyalog kuruyor.

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.