Selver Yıldırım ve Oğulcan Kuş ile “FANTASIA 23” Üzerine Söyleşi

Geometrik ve Flu, Planlı ve Dürtüsel İki Zıt Bakış

Selver Yıldırım ve Oğulcan KuşFANTASIA 23” başlıklı duo sergileriyle 11 Ocak-4 Şubat tarihleri arasında Ambidexter’deydi. Sergide hem bireysel işlerini hem de ortak üretimlerini gösteren Selver ve Oğulcan ile konuştuk.

Selver Yıldırım
purple flower during fire
2023
Acrylic on canvas
80 x 80 cm
Selver Yıldırım
purple flower during fire
2023
Acrylic on canvas
80 x 80 cm

“FANTASIA 23” adı nereden geliyor?

ulcan ve Selver: Sergide işlemek istediğimiz temalardan bahsederken ikimizin de o dönem büyü, gizem, rüyalar gibi konulara ortak bir ilgi duyduğunu fark ettik. Bu temalara yakışır, aynı zamanda izleyiciyle de ilişki kurabileceğimiz bir isim ararken, özellikle bizim kuşağımızın bilinçaltında kuşkusuz bir şekilde yer edinen Disney’in etkisini de göz önünde bulundurarak Fantasia isimli filmden esinlenerek bu ismi koyduk.

Her ikiniz de renkli dünyalar kurgulayan sanatçılarsınız, sanat diliniz birbiriyle nasıl konuşuyor?

ulcan: Aslında Selver’le tarzlarımız oldukça zıt. Ben işlerimi çok planlı ve titiz bir şekilde, bazen neredeyse bir mimar gibi üretiyorum. Selver ise çok daha içgüdüsel ve hızlı çalışıyor. Tarzlarımız çok farklı olmasına rağmen işlediğimiz temalara olan ortak ilgimizden dolayı, özellikle birlikte çalıştığımız süreçte birbirimizin pratiğinden epey etkilendik.

İşlerinizin mekândaki dizilimleri dolayısıyla oluşturduğu kompozisyonun yanı sıra, beraberce ürettiğiniz bir dokuzlu da var, iş birliği sürecinizden söz eder misiniz?

Selver: Oğulcan’ın da belirttiği gibi, aslında çalışma biçimimiz birbirine oldukça zıt. Oğulcan bana göre ölçülü, hesaplı ve sabırlı bir obsesifken, ben Oğulcan’a göre oldukça “random”, bilinç altımı hiç düşünmeden dışa vuran bir dürtüselim. Hatta kendimizi Looney Tunes karakterlerinden Martian ve Tazmanya Canavarına benzetiyoruz. Biçimsel olarak Oğulcan geometrik formları kullanırken ben amorf formları kullanıyorum. Bu zıtlığa rağmen beraber bir hafta boyunca atölyeye kapanıp ürettiğimiz süreç inanılmaz eğlenceli ve verimliydi. Birbirimizle çok iyi uyumlandık. Hatta sergi kurulurken neredeyse karakterlerimizin yer değiştirdiğine bile şahit olduk. Bir enstelasyon üzerine konuşurken Oğulcan sanki dürtüsel bir Selver gibi “Acaba şurayı gerçekten ateşle yaksak mı?” diyordu. Ben de sanki obsesif bir Oğulcan gibi “Saçmalama önce güzelce temizleyip, zımparalayıp, boyamalıyız,” diye karşılık veriyordum. Buna hâlâ çok gülüyorum.

Selver, alternatif kıyamet senaryoları ne açıdan ilgini çekiyor? Burada sanat yoluyla keşfedilecek ne gibi açılımlar buluyorsun?

Selver: Mark Fisher ve Zizek gibi gerçekçi ve karamsar yazarlardan çok etkilendiğim için ahir zamanlarda yaşadığımıza eminim. Yine de bu kıyametin içinde olduğumuz farkındalığı beni karamsar ve depresif yapmak yerine daha da saçma’ya yaklaştırdı ve bir absürdist yaptı. Diyorum ki virüs en iyi seçenekti hep beraber ölmek için. Şimdi iklim, faşizm, savaş, ai, cart curt debeleneceğiz. Bir “millennial” olsam da emo ve goth kültürüne değil, Z jenerasyonunun “Fuck it, we ball” (battı balık yan gider) tavrına daha yakınım. Hatta sergideki işlerimden birinin ismini Albert Camus’nün “Sisifos’u mutlu hayal etmek gerekir” cümlesi olarak seçtim. Hem bu kadar kaotik hem de bu kadar renkli oluşumu buna bağlıyorum.

Peki, yarattığın sürreal mekân kurgularını nasıl oluşturuyorsun?

Selver: Resme profesyonel olarak başladığım yıllarda daha çok soyut çalışıyordum. Kandinsky’nin Sanatta Ruhsallık Üzerine kitabından çok etkilenmiştim. Zamanla bu soyut figürlerimin bir kısmı figüre doğru evrildi. Çünkü resim zaten karşımızda, öylece duruyor ve onu izleyen kişinin resim içinde gezmesini ve birçok maceraya atılmasını istiyorum. Bu durumda da sürreal sahneler/ mekânlar tasarlıyorum. Bir tavşan deliğinden başka bir boyuta geçmek, bir mağaradan çıkmak, çatlaklardan sızmak mekânları yaratırken kullandığım alegoriler.

Oğulcan Kuş Ghost Hayalet 2023 Mixed media 20 x 20 x 19 cm
Oğulcan Kuş
Ghost Hayalet
2023
Mixed media
20 x 20 x 19 cm

Oğulcan, resimlerini üç boyutlu resim-heykellere dönüştürme sürecini anlatır mısın?

ulcan: Her ne kadar resimi çok sevsem de bazen insanların uzun süre üstünde uğraştığım bir resmin önünden onu fark etmeden geçmesi “tuval üstüne boya”nın biraz kısıtlayıcı bir “medium” olduğunu düşündürüyor bana. O yüzden tuvalin ve ikinci boyutun sınırlarını zorlamak, belki biraz da izleyenin dikkatini penetre etmek istedim. Burada bir de sınırlar ilgimi çekiyor; bir şeyin ne zaman “resim” olmaktan çıkıp “heykel” olmaya başladığı ya da bir “sirk çadırı” ile bir “sirk çadırı heykeli”nin arasındaki farklar…

Senin işlerinde de bir arayış ve keşif unsuru var, bu arayışta geometrik şekillerle nasıl ilişkileniyorsun?

ulcan: Üniversiteden sonra sanatçı olmaya karar verdiğimde işlerime sadece geometrik şekillerle başlamıştım. Geometrinin evrenselliği, sonsuzluğu ve tek bir zamana ait olmaması fikri beni hep çok etkilemiştir. Daha sonra da işlerim değişip geliştikçe geometri her zaman pratiğimin merkezinde yer almaya devam etti. Mesela tuval kasnaklarını manipüle edip resimleri üçüncü boyuta ittirirken önce kare ve daire gibi temel formları kullanarak, birbirlerine geçirerek neler yapabileceğimi araştırıyorum. Ortaya çıkan bu objelerle ne yapacağıma, nasıl boyayacağıma daha sonra karar veriyorum.

Zeynep Nur Ayanoğlu çevirmen ve kültür girişimcisi. AICA üyesidir.İki sezon boyunca Zilberman Gallery’nin podcast serisi “Podium Zilberman”ı (2020-2022) hazırlayıp sunmuştur. 5harfliler için sanat söyleşileri yapar. On İkinci Ev, Türkland ve Fotoroman Kralı tiyatro oyunlarının iletişim danışmanlığını yürütür. Yurt içi ve yurt dışı kurumsal ve kişisel ilişkilerinde ve metin üretimi konusunda sanatçı ve oyunculara danışmanlık verir. Ulusal ve uluslararası kültür sanat etkinliklerine katılır; iletişim danışmanlığı kapsamında program geliştirir, fonlara başvurur ve fon sürecini yönetir. Sanat galerileri için katalog çevirir, metin yazarlığı ve editörlük yapar.Fotoğraf: Kadir İncesu