Vuslat Doğan Sabancı‘nın geçen sene Baksı Müzesi‘nde açılan Emanet [1] sergisi şu an İstanbul’da gezilmeyi bekliyor. Sergi, Ebru Yetişkin küratörlüğünde tarihi Tophane-i Amire binasının Beş Kubbe Salonu’nda 30 Haziran‘a kadar görülebilir.
Eserleriyle güven, bağlılık, derin bir sadakat ve koruyuculuğun değerini ifade eden “emanet” kavramının tezahürlerini keşfetmeye davet ediyor sanatçı. Girer girmez kağıt ya da tuval üzerine yerel toprak ve taşlardan üretilmiş yumuşak pastel ve doğal pigmentlerle karıştırılmış füzen çalışmalarından örnekler sizi karşılıyor. “Her şey serçenin emanet ettiği bir dikenle başladı” cümlesini görüyorsunuz girişteki duvarda. Sanatçının anneannesinin o serçe ile ilgili anlattığı hikayeyi de kulaklıklardan dinleyebilirsiniz.
Daha sonra “Yaşamın Göbek Bağı” isimli yetmiş metrelik büyüleyici yerleştirme önünüze çıkıyor. Anneannesinin ölümünden birkaç ay evvel kendisine verdiği altın zincirden ilhamla yapılmış bu eser. Yapımı altı ay sürmüş olan bu iş yaşamın da emanet olduğunu hatırlatıyor bize. Ki zaten Vuslat’da “En büyük emanet yaşamın kendisi” diyor bir söyleşisinde.
“Affetmek bir erdemse unutmamak da bir erdemdir” adlı işi kırık dökük bir yerleştirme aslında. Biraz da hayatta her şeyin bizim elimizde olmadığını anlatıyor. Daha sonra gümüş kaplama sığır kuyruğu bitkileri ve birçok toplumda benimsenen bir kültürel ritüel ve geleneksel şifa aracı olarak kullanılan muskaları göreceksiniz.
Ardından gelen kafesin içinde sergiyi gezenlerin “Siz en çok neyi kime emanet etmek isterdiniz?” sorusuna verdikleri yanıtlar yer alıyor. Sahi kendinize sorduğunuzda nasıl bir cevap alıyorsunuz bu soruya? Emanet kavramını düşündüğünüzde sizce bireysel ve toplumsal olarak neler bu kapsama girer? Emanet alan ve emanet eden tarafların ayrı ayrı sorumlulukları nelerdir? Bu erken zihninizde sürekli buna benzer soruların uyandığını fark edebilirsiniz.
Vuslat’ın Fatih Altaylı ile sergi üzerine yaptığı söyleşide [2] söylediği gibi emanet kavramı aslında “sahip olmadan sahip çıkmayı” anlatıyor. Kökü de “emn”den, yani “emin”den yani anlam olarak güvenden geliyor. Bunları da dikkate alarak baktığımızda yukarıdaki soruları bir kez daha değerlendirebiliriz belki. Doğayı, tarihi ve kültürel mirası, sokak hayvanlarını, arkadaşımızın çocuğunu, atalarımızın hikayelerini emanet almak nasıl bir duygu ve sorumluluk yükler bize? Kedimizi, çocuğumuzu, sırlarımızı, kimi zaman ruhumuzu emanet etmek nasıl bir histir?
Sergideki işleri kendi sesinden ve küratörden dinleyebileceğimiz kulaklıklar bulunuyor bu serginin çok yakıştığı bu tarihi mekanda. Haziran sonuna kadar programınıza almayı unutmayın.
Şimdiden iyi seyirler.
Kaynaklar
[1] Vuslat’ın “Emanet” Adlı Sergisi 22 Mayıs’ta! – https://sanatokur.com/vuslatin-emanet-adli-sergisi-22-mayista/
[2] Fatih Altaylı ile Pazar Sohbeti: “Hayalim bu serginin başka yerlere gitmesi” / Vuslat Doğan Sabancı – https://youtu.be/Inlu11gKw7U?si=JcCKQltsVXRKeWbg