"Solo Botter: Nuri İyem" Sergisi Casa Botter'de!
"Solo Botter: Nuri İyem" Sergisi Casa Botter'de!

“Solo Botter: Nuri İyem” Sergisi Üzerine

3 Temmuz 2024

Levent Çalıkoğlu küratörlüğünde gerçekleşen “Botter Sergileri” serisinin ikincisi olan “Solo Botter: Nuri İyem” sergisi İstanbul’un ilk art nouveau yapısı Casa Botter’de 29 Ağustos’a kadar bizleri bekliyor. Anadolulu kadın portreleriyle tanınan ve toplumsal gerçekçi akımın önde gelen isimlerinden ressam Nuri İyem’in kendine özgü sanatçı kişiliğini ve çalışmalarını hatırlatmayı amaçlayan ve İBB Kültür ve İBB Miras ev sahipliğinde düzenlenen bu kapsamlı sergiyi ücretsiz gezebilirsiniz.

Kendine özgü sanatçı kişiliği, resim tekniğindeki özgürlük ve zengin konu çeşitliliği bakımından Nuri İyem’in modern sanat tarihimizde özel bir yeri vardır. 1940lı yılların başında başlayan profesyonel sanat kariyerinin merkezinde keskin bir gözlem gücü ile yaklaştığı insan ve doğa sevgisi bulunmaktadır. Sanatının çıkış noktasını katıksız bir gerçeklik, baskıya dönüşen her türlü otoriter güçle mücadele ve ne olursa olsun kendi ayakları üstünde yükselme kararlılığı oluşturur. Hayatı boyunca gerçek bir sanatçı duruşu sergilemiş olan Nuri İyem, resimlerinde bakar bakmaz duygusal bir yakınlık kurabileceğimiz imgelere odaklanmıştır. İkonik kadın yüzleri, romantik bir atmosfere bürünen manzaraları, köyden kente göçün sembolü haline dönüşen figürlü çalışmaları, yokluklara ve zorluklara rağmen umutlarını yitirmeyen aşıkların portreleri odaklandığı belli başlı temaları oluşturur.

Benim ilk kez bu sergide gördüğüm natürmort ve soyut resimleri de çok etkileyiciydi. 1940lı yılların ortalarında dönemin figürden soyuta geçiş sürecine paralel olarak soyut çalışmalara yönelen sanatçı, soyut resme olan ilgisini bir merak ve araştırma alanı olarak tarif etmiş. 1960lı yıllara geldiğinde ise tam anlamıyla sadece rengin ve dokunun temsil edildiği soyut kompozisyonlara yönelmiş. Bir rengin görsel yoğunluğu, yayabildiği ışık ve doygunluğuyla ilgilenen İyem, tabakalaşıp hacim kazanarak yüzeyden taşan bir kağıt hamuru dokusu yaratmak suretiyle resmini sanki yaşayan, canlı bir organizmaya dönüştürmüş.

Solo Botter: Nuri İyem ( Fotoğraf: İmge Tan )
Solo Botter: Nuri İyem ( Fotoğraf: İmge Tan )

O karakteristik kadın portrelerindeki “gözlerin” ablasından ilhamla ortaya çıktığını da öğreniyoruz sergiyi gezerken. Ailesinin son çocuğu olan sanatçının hayatında ablasının kendisi için yaşlı annesinden çok daha önemli bir kadın figürü olarak öne çıktığını anlıyoruz. Çocukluğunda hastayken nöbet geçirdiğinde bile anne diye değil abla diye bağırdığını anlatan sanatçı uyandığı zamanlarda hep ablasının gözlerini üstünde bulurmuş. İşte genç yaşta kaybettiği ablasına ait o gözler portrelerinin çıkış noktası olarak ölümsüzleşmiş İyem’in sanatında.

Bozkırın çorak dokusu, ormanlık alanlar, Boğaz’a uzanan kıvrımlı bir yol, alacakaranlık bir gecede gökyüzü, Şile’de hırçın Karadeniz dalgalarının kıyıya vuruşu… Doğanın eşsiz güzelliğini her daim sanatının konusu yapan Nuri İyem’in peyzaj çalışmalarının bulunduğu bir bölüm de göreceksiniz sergide. Peyzaj çalışmalarını hiçbir zaman oturarak yapmamış ve kendi çektiği fotoğraflardan da yararlanmamış. Daha çok gidip gördüğü, deneyimlediği doğa ortamı ile ilgili notlar alıp daha sonra resmi yaptığı günkü duruma göre peyzajını oluşturduğunu söylemiş sanatçı.

Anadolu ve Göç de sergide önemli bir tema olarak öne çıkıyor. Köyden kente göçü, bu yer değiştirmenin dramını, dönüşümün sosyo-kültürel ve politik etkilerini gözlemleyen, tüm bu temayı sade ve net imgelerle görselleştiren Nuri İyem, yaşadığı zamandaki sınıfsal çatışmayı ve ekonomik eşitsizliği toplum ve birey ölçeğinde katı bir gerçeklik olarak tarif etmiş. Anadolu kırsalından kente uzanan göç, gecekondularda yaşam, alışılmaya çalışılan yeni şehir hayatı, geçim sıkıntısı gibi konuları çekirdek aile ve etrafında şekillenen varoluş mücadelesini merkeze alarak izleyicisine sunmuş ve ortak bir duygudaşlık yaratmaya çalışmıştır.

Sanatçının uzun sanat kariyeri boyunca sıklıkla tekrar ettiği Sıradan Sevdalar teması da favori bölümlerdendi benim için. Aslında köyden kente göç ile de çok bağlantılı olan bu resimlerde de yaşamın sert koşullarında ayakta kalabilme mücadelesi veren sevgililerin birbirlerine karşı hissettikleri yoğun duyguları içtenlikle yansıtan kompozisyonlar var karşımızda. Sadece bir bakışla, gözlerle, bedenlerin yakınlığıyla, hatta küçük bir jest sayesinde katıksız bir aşkın derinliğini anlatabilmesi sanatçının resimsel ifade gücünü de ortaya koyuyor. Hepsine ayrı ayrı bayıldım diyebilirim.

“Resim yapmadığım günler oluyor, ama inanılmaz, hani Orhan Veli’nin dediği gibi tarif edilmez kederlere bulanıyorum ben o günlerde. Görevini yapamamış bir insan gibi ağlaya sızlaya gider yatarım. Hasta olurum resim yapamazsam. Uyanırım, ilk işim atölyeye gitmek olur. Atölye de hemen yatak odamın yanında. Akşam gün ışığıyla bıraktığım yerden başlarım.”

Kendi ağzından resme olan bu tutkusunu okumamış olsaydık bile yaptığı işlere baktığımızda o tutkunun yansımasını apaçık anlayabilirdik. İyi ki bu dünyadan bir Nuri İyem geçmiş ve bize bu güzellikleri hediye etmiş. Çok geniş bir seçki olarak Beyoğlu’nda görülmeyi bekleyen bu müthiş sergiyi lütfen kaçırmayın.

İyi seyirler.

İmge Tan

İmge Tan, ODTÜ İşletme mezunu olmasına rağmen ağırlıklı olarak yayıncılık sektöründe serbest çalışmıştır. Çeşitli yayınevlerine bağlı olarak çevirisini yaptığı yaklaşık 30 kitap bulunmaktadır. Yıllarca kültür-sanat etkinlikleri, kitaplar ve seyahatler ile ilgili yazılarını paylaştığı kendi bireysel blogu ve çeşitli sosyal medya platformları olmuştur. Son yıllarda ise bu tür paylaşımlarını sosyal medyada kendi hesabında paylaşmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Kaçırmayın!

Soft Analog

“Soft Analog” Avlu Sahnesine Konuk Oluyor

Yapı Kredi bomontiada World Akustik konser serisinde alternatif pop ikilisi
Urban Tales: Şehrin Hikayeleri Gerçeğe Dönüşüyor

Urban Tales: Sokak Sanatçılarından Görsel Hikayeler

Urban Tales, sokak sanatının izlerini iç mekâna taşıyarak, geçicilikten kalıcılığa