Saar, Los Angeles ve California’da büyüdü. California Üniversitesi’nde tasarım eğitim aldı. Baskı resim eğitiminin ardından ilk eserlerini kâğıt üzerine uyguladı. Yumuşak zeminli gravür tekniğini kullanarak, damgaları, şablonları ve bulduğu malzemeleri kalıplarına bastırarak görüntülerini ve dokularını yakaladı. Betye Saar’ın montajları, baskıları ve karışık medya çalışmaları maneviyat, kimlik ve kadınlığın bir araya gelişini sorgular ve siyahiliğin basmakalıp temsillerine meydan okur. Çalışmalarında zaman döngüseldir. Tarih ve deneyimler, duygu ve bilgi zaman içinde ve tekrar geriye doğru seyahat eder, çalışmaları izleyicilerini kendilerinden önceki nesillerle bağlar. Bu, belirli temalara, imgelere ve nesnelere olan bağlılığında ve bunları on yıllar boyunca sürekli yeniden icat etmesinin açık bir tesiridir.
Saar, 1967’de Pasadena Sanat Müzesi’nde Joseph Cornell’in eserlerinden oluşan bir sergiyi ziyaret etti. Bu sergi Saar’ın sanat anlayışını derinden etkiledi. Cornell’in bulunan nesneleri toplama ve montaj kutularına yerleştirme uygulaması, Saar’ı bu metodu uygulamaya yöneltti. İlk olarak Black Girl’s Window isimli eserinde olduğu gibi, kendi baskılarını ve çizimlerini pencere çerçevelerine yerleştirerek bu tekniği uygulamaya başladı. Saar’ın bu eseri, sanatında ırk ve çağdaş olaylara yönelik yeni bir ilgiye işaret eden ikonik bir otobiyografik eseridir.
Dr. Martin Luther King Jr.’ın suikastından sonra, mistik derlemeleri giderek daha radikal hale gelen Saar o zamandan beri çamaşır tahtalarını, mücevher kutularını ve ırkçı ephemera’yı imgeleri ve sanatsal gücü geri almanın bir yolu olarak yeniden kullandı. En bilinen eserlerinden biri olan The Liberation of Aunt Jemima (1972) için Saar, bir Mammy karikatürünü bir tüfek ve bir el bombasıyla donatarak onu yalnızca siyah Amerikalılara uygulanan fiziksel şiddete karşı değil, aynı zamanda aşağılayıcı stereotiplerin ve imgelerin şiddetine karşı da bir savaşçı olarak temsil haline getirdi.
Saar’ın çalışmalarının yakınlığı ve ölçeği, sanatçı ve deneyimiyle kişisel bir bağ kurulmasını teşvik eder. Saar şöyle aktarır; “Bana göre püf noktası izleyiciyi baştan çıkarmaktır. İzleyiciyi bir sanat eserine bakmaya ikna edebilirseniz, o zaman onlara bir tür mesaj verebilirsiniz.”
Saar’ın kolektifi daha kapsayıcı hale getirme çabaları, The Liberation of Aunt Jemima’yı yeniden ürettiği ve onu kadın hareketinin belirli ırksal dinamiklerinin bir sembolü olarak yeniden konumlandırdığı Black Mirror (1973) sergisiyle doruğa ulaştı. 1975’te Saar’ın Batı Yakası başarısı, New York’taki Whitney Amerikan Sanatı Müzesi’nde samimi kolajlar ve montajların yanı sıra bazı büyük ölçekli sunak enstalasyonları sergilediği kişisel bir sergiyle ulusal sahneye çıktı.
Betye Saar’ın yoğun, sembolik derlemeleri Amerikan ırk ilişkilerinin ve kolektif hafızanın sosyal, politik ve ekonomik temellerini yeniden ele alıyor. Tüm çalışmalarına bir mistisizm duygusu aşılayan Saar, çamaşır tahtaları ve kuş kafesleri gibi bulunan nesneleri resim, fotoğrafçılık, çizim ve baskı öğeleriyle birleştiriyor. İkonografisi halk referanslarından kozmolojik sembollere kadar uzanıyor.
Sanatçı ayrıca çalışmalarının kaynağı olarak ailesine ve onların geçmişine gönderme yapar. Bilineni onurlandıran veya eleştiren ve bilinmeyeni ortaya çıkaran işler üreten Saar; “Rüyaların, hafızanın ve deneyimin sanata dönüştüğü gizemli dönüştürücü armağanları başkasına aktarmak mümkün olmayabilir. Ama deneyebileceğimi düşünmek hoşuma gidiyor.” şeklindeki aktarımıyla sanatın kendisinde oluşturduğu hissi özetler.
Saar kendini bir feminist olarak görse de, sanat eserlerinden bu şekilde bahsetmekten kaçınır. Bunun yerine Saar, eserlerinde bulunan kültürlerarasılık ve maneviyat unsurlarını vurgulamayı tercih eder. 1970’lerin başlarında Saar, beyaz feminist sanat hareketinin bağlamında ırkçılıkla mücadele etti. Dönemin Siyah güç politikalarından farklı bir Siyah bilinci teşvik etmeye çalıştı. Bu nedenle, Saar’ın Siyah kadınlığa dair otobiyografik tasvirleri erotik değildir ve bedeni açık bir şekilde temsil etmez. Siyah bedeni imgelemeye karşı direniş örneklendirirler. Bu direniş, beyaz feminizmi ve beyaz feministler tarafından belirlenen ve kadın cinselliğine dayanan “dişil estetiği” reddettiğini gösterir. İkinci dalga feminist ve savaş sonrası siyah milliyetçi estetiğinin öncülerinden olmuştur.
Betye Saar’ın yaklaşımı, montaj ortamının ötesinde diğer Siyah kadın sanatçıları da etkilemiştir. Örneğin, tekstil sanatçısı Bisa Butler, Betye Saar’ın diğer sanatçıların da izlediği bir soy hattı yarattığını aktarır ve “İnsanlar farkında olsun ya da olmasın, Saar’ın peşinden gidiyorlar, işini bilmeseler bile: O yolu kesti,” sözleriyle Saar’ın yarattığı farkındalık dalgasına gönderme yapar.
Saar’ın Siyah koleksiyonluk eşyaları, aile yadigarlarını ve faydacı nesneleri betimlemesi, yıkıcılıkla dönüştürmesi ve Siyahi- kadın hareketine yaptığı öncülük pek çok çağdaş sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Saar, beyaz kavramlara siyah dokunuşlar yapmıştır. Kendi sosyo- kültürel bağları aracılığıyla alışıldık kavram ve temalar için yeni bir betim dili yaratmıştır.