Son dönemde ülkemize gelen Arap turist oranında yüzde 28 artış görülmüş. Durum böyle olunca doğal olarak gözlerimin başkalarını aradığı ancak elimizde bolca olan Arap turistlerin içinde de sanatı sevenler var olduğunu görmüş olmanın şaşkınlığını yaşıyorum. Hayır önyargılı değilim. Sadece hiç görmediğim -vitrin fotoğrafı ya da şerbetli tatlı fotoğrafı yerine- bir pazar sabahı, İstanbul Modern’in açılmasını bekleyen insanlar gördüm.
Yeri net hatırlamasam da babamla bir gün gittiğimiz otogar ya da durak gibi bir yerde bir adam böyle bağırıyordu: Taksim Taksim Taksim!
Taksime çıkmam ergenliğimden sonra oldu. Tabi o zamanlar ortada sapıklar, tacizciler çok görünür değildi. Ancak kapkaç çok fazlaydı ve tabi ki ailelerde ki güvensizlik her dönemde olduğu kadardı. Bu yüzden geç tanışıp erken soğuyanlardanım. Bir iki sevdiğim dükkanlar hariç (Fransız Kültür, Noir Pit, Sweedish Coffee Point vs) pek gitmem. Yolum düşmez.
Fakat geçen pazar görevli olduğum bir tiyatroya gitmeden önce havanın güzelliğinden olsa gerek önce Şişhane’de bulunan Noir Pit adlı kafe de kahve içip gidesim geldi. Tabi geç kalmamam da lazımdı. Yolumu uzatmıştım kahve pahasına ama deydi.
Yol üstünde İstiklale çıkana kadar erken saat olmasına rağmen her yer turist kaynıyordu. Özellikle Arap turistler. Alıştım artık onların dükkanların -bize saçma gelen ama onlara güzel ilginç gelen her şeyin- fotoğrafını çekmelerine, yolda sürü halinde zınk diye durup poz vermelerine, bağıra bağıra konuşmalarına, deli gibi alış veriş yapıp gözümü bozmalarına. Ancak bir grup vardı ki erken saatte İstanbul Modern’in kapısında açılmasını bekliyorlardı.
Sanat sever Araplar
Başkalarını bilmiyorum ama ben yolda boş boş gezip dükkan ya da kendisinin birşeylerin önünde duran ya da poz veren halini çeken turistler yerine o şehirin kültür sanatını merak edenleri daha çok tercih ederim. Kendi insanlarımızda da bu böyle. Yani evde sıkıldım, çıkayımda bir iki dükkana girer çıkar, biraz sokaklarda yürürüm diyenlerden çok evde kitabını okuyan, bir iki kültürel aktiviteye katılan, farklılıklara meraklı ya da sahilde kahvesiyle temiz hava almak isteyenleri daha pozitif buluyorum. En azından sıradan olmaktan çıkıp ‘bugün n’aptım?’ sorusuna verecekleri daha dolu cevapları oluyor. Kaldı ki turistler içinde bir şehri tanımak sadece yapıların, yemeklerin ve boğazın fotoğrafını çekmekten daha detaylara bakmaları gerektiğini düşünürüm.Kendim için de bu böyle.
Gelelim turistlere; turistler için gittiği yerin duvarlarından tutunda sokak kokusuna, dükkan renklerine, kapılarına, vitrinlerine, elbette yeme içme kültürlerine, toplu taşımasına kadar bizim gözümüzden kaçması doğal olan her şey onlar için ağızları açık kalacak derecede ilginç gelebiliyor. Hafta sonu bunu düşündüm. Ben ilk defa geçtiğim bir yer dahi olsa çoğu zaman işim için hızlı davranır çarçabuk varmak istediğim yere giderim. Ama turistlik öyle bir şey değil. Ağızlar açık kalacak ve deli gibi fotoğraflar çekilecek. Yoksa gittiğine kimse inanmaz. Elbette bir iki şey de alınacak ki gidemeyenlere hediye edilsin. Ya da evin en güzel köşesi şenlensin. Valla öylesine de hayranım. Bende böylesi istekler yok. Yani fotoğraf çektirmek, hediye almak falan. Sadece en önemlisi gittiğim sergi ve müzelerden baskılar toplarım. Maksat duvarım şenlensin. Onları birine hediye edecek kadar da zengin değilim.
Zaman zaman turist olasım geliyor. Ama ne euro ne de dolar ne de pound buna izin veriyor. Arapları görünce insanların üzerlerinde bollukta görüyorum. İstanbul Modern’e girecek olanlar acaba ‘sizin perşembeniz’ i kaçırmışlar mıdır? Yoksa keyfi seçim midir? Bilemedim. Ben Modern için perşembeyi, Pera için cumayı seçenlerdenim. Bundan neden bahsediyorum çünkü bu insan grubu demek ki İstanbul için sadece avmleri, boğaz gören yerleri, önemli sokakları, caddeleri araştırmamış. Sanatını da merak etmiş. Böylesi daha çok gelsin.
Bunu Arap turistlere bağlamamın nedeni onları sanatın içinde göremediğimden. E elbette altını ucuza bulurlarsa, etin en iyisini tadarlarsa, martı simiti yakalarsa vb sanat kim ola ki.
Bu yazı onları gördüğümde şaşırdığım müslüman kardeşlerime gelsin.