Leyla Saz kimdir?

19 Mayıs 2019

Leyla Saz (d. 1850, İstanbul – ö. 6 Aralık 1936, İstanbul), Türk besteci, yazar, şair.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına tanıklık etmiş, bu dönemde yaşanan kültürel geçiş sürecini eserlerine yansıtmış bir sanatçıdır. Osmanlı harem hayatını ve İmparatorluğun son döneminde kadınların yaşamını anlatan anıları değişik dillere çevrilip ilgi görmüştür. Tanınmış mimar Vedat Tek’in ve İstanbul’un işgal yıllarında şehremini (belediye başkanı) olarak görev yapmış Yusuf Razi Bel’in annesidir. “Yaslı gittim şen geldim” dizesiyle başlayan ünlü marşın ve “Seni sevda çiçeğim, tac-ı serim” (hicaz) gibi şarkıların bestecisidir.

Yaşamı

1850 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Nefise Hanım[1]; babası, Osmanlı saray hekimlerinden Hekim İsmail Paşa’dır. Babasının sarayın harem bölümünün özel doktoru olarak görev yapması sonucu Leyla Hanım, ablası ile birlikte sarayda yaşadı; çocukluğunda yedi yılı sarayda geçti. Bu sırada sultan hanımların nedimeliğini yaptı; harem hayatını yakından tanıdı ve iyi bir eğitim gördü. Sarayda kaldığı dönemde Nikoğos Ağa ve Medeni Aziz Efendi’den aldığı dersler ile Klasik Türk müziği alanında kendini geliştirdi, bestekârlık yeteneğini ilerletti; piyano dersi aldı. Sultan Abdülmecit’in ölümü üzerine 11 yaşında eve döndü.

Sultan Abdülmecit’in öldüğü yıl babası Girit’e vali olarak atanmıştı; onunla birlikte Girit’e gitti. Hanya’da geçen ilk gençliği sırasında Fransızca ve Rumca öğrendi; batı kültürünü yakından tanıdı; sarayda başladığı piyano eğitimini geliştirdi. Bir yandan da Giritli Kutbi Efendi’den Osmanlı şiirini öğrendi; ilk şiirini 14 yaşında yazdı.

Aydın’a vali olarak atanan babası ile bu kente giden Leyla Hanım; 19 yaşında iken Sırrı Efendi adlı gençle evlendi. Eşi, daha sonra “Giritli Sırrı Paşa” olarak anılacak bir devlet adamı, şair ve hattattır. 26 yıl süren evliliklerinden Yusuf Razi, Vedat (1873), Nezihe, Ferihe isimli çocukları dünyaya geldi. Eşinin görevleri nedeniyle Anadolu ve Balkanlar’da seyahat etti. Eşinin Bağdat valisi olduğu dönemde bir cariye ile ilişkisi olduğunu öğrenince o devirde bir kadın için boşanma çok zor olsa da padişahın izni ile eşinin yanına gitmedi ve böylece evliliğini bitirdi[1]

1895’te İstanbul’a yerleşti; kendisini müziğe ve şiire adadı. Osmanlı’daki kadın hareketi içinde yer aldı. “Hanımlara Mahsus Gazete”’de yazılar yayımladı. Anılarını kaleme aldı. 70’li yaşlarında iken Bostancı semtinde bulunan köşkünün yanması ile notaları, şiirleri ve hatıra defterlerinin kül olunca eserlerini yeniden toparlama azmini gösterdi. Şiirlerini daha sonra “Solmuş Çiçekler” adlı kitapta bir araya getirdi (1928); anılarını yeniden yazdı.

1934’te Soyadı Kanunu’nun çıkmasından sonra “Saz” soyadını aldı.

Leyla Saz Hanım 6 Aralık 1936’da, İstanbul’da vefat etti. Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.

Besteleri

İki yüze yakın bestesi vardır ancak Leyla Hanım’ın Bostancı’daki köşkü İstanbul’un işgali yıllarında yandığında bütün eşyaları, şiirlerinin çoğu ve hatıra defterleriyle birlikte bu beste notalarının çoğu da yandı. Günümüze 52 eseri gelebildi. Bu eserleri arasında Hicaz makamındaki ‘Seni sevda çiçeğim, tac-ı serim’ şarkısı vardır. Klasik eserlerin yanı sıra Cumhuriyetin ilk yıllarında çok sevilmiş olan “Yaslı Gittim Şen Geldim” marşının da bestecisidir.

Şiirleri

Şiir yazmaya 14 yaşında başlamış olan Leyla Hanım, Fıtnat Hanım ile birlikte dönemin mecmualarında açık imzası görülen ilk kadın şairlerdendir. Divan geleneğini takip ederek yazdığı şiirlerinin toplanabilen kısmı ilk kez 1928’de ‘Solmuş Çiçekler’ ismiyle yayımlanmıştır. Esere ünlü şair Abdülhak Hamit Tarhan bir önsöz yazmıştır. Klasik Osmanlı şiirlerinin yanı sıra sadeleştirilmiş bir Türkçe ile yazılmış şiirler de kaleme almıştır.

Anıları

Leyla Hanım ayrıca Harem ve Saray Adatı Kadimesi ismini verdiği, saray çevresini ve âdetlerini anlatan anılarıyla da ünlenmiştir. Bu anılar önce 1920-1922 yılları arasında Harem-i Hümayun ve Sultan Sarayları başlığı altında Vakit gazetesinde, daha sonra da, 1974 yılında Haremin İçyüzü ismiyle kitap olarak yayımlanmıştır. Bostancı yangınından sonra hafızadan yeniden yazmak zorunda kaldığı bu anılar Türkiye’de ilk yayınlanışlarından kısa bir süre sonra 1925’te, oğlu Yusuf Razi Bel [not 1] tarafından Fransızca’ya çevrilmiş, Claude Farrere’in önsözüyle Fransa’da, daha sonra da İngilizce olarak İngiltere’de yayınlanmıştır. Anılar iki bölümden oluşur. İlk bölümde Osmanlı sarayındaki harem hayatı; ikinci bölümde ise Saz’ın Osmanlı İmparatorluğunda 19. yüzyılda kadın yaşamına ilişkin gözlemleri anlatılır.

Kaynakça

  1. Cemal A. Kalyoncu, Kızıltıoprak’ta Bir köşk ve Onun Renkli Sakini, Chronicle Dergisi, Sayı 2, 2005
Gül Şener
Önceki

Oyuncu, eğitmen Gül Şener ile harika bir söyleşi

Sonraki

Son zamanların en iyi 5 kadın fotoğraf muhabiri // 2. 5’li

Kaçırmayın!

Dünya’nın İlk Pandemi Tiyatrosu’na Sevinmeli Miyiz?

Evet başlık soru soruyor. Dün okuduğum bir paylaşım sonrası kafama
Küratörler Aslı Serbest, Mona Mahall ve Yelta Köm

Küratörleri ve Sanatçıları “Ters Yüz PƎRⱯ”yı Anlatıyor

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin Bauhaus Üniversitesi Weimar