Barış Demirel
Barış Demirel

Barış Demirel ile Müzikal Yolculuğu Üzerine

5 Ocak 2025

Dinleyicisini güçlü sözleri ve melodileriyle müzik türleri arasında daimi yolculuklara çıkaran Barış Demirel, sahnedeki doğaçlama yeteneği, yüksek enerjisi, seyircisiyle olan samimi diyolaglarıyla da özgünlüğünü koruyor.

“Müzik yapmak için iyi zaman beklemek, kovalamak bana çok saçma geliyor. Öyle bir zaman yok ki…

Barış Demirel

Bugüne kadar farklı türlerde ve projelerde çok sayıda sanatçıyla çalışan, yenilikçi albümleri, sahne performansları ve Anadolu ezgilerini uyarladığı tarzıyla hem ulusal hem de uluslararası arenada dikkatleri çeken Barış Demirel, kariyerinde 10 yılı geride bıraktı.

Dinlemeye doyamadığım Barış Demirel’ in iç dünyasını keşfetmek, müziği olan tutkusunu ve yaratım sürecinin doğal dağılımını keşfetmek ve ilham kaynaklarını öğrenmek amacıyla merak ettiklerimi sordum.

Kendini en güçlü ifade ettiğin biçim trompettir diye tahmin ediyorum ama trompete ek olarak Barış Demirel’i ifade eden diğer araçlar ya da kaynaklar neler?

Anlatım yollarımı sınırlamayan biriyim. Kafamdaki müziği işlerken eş zamanlı bir sürü yeni fikir peydah oluyor. Notlar, ses kayıtları ile sonradan bakmak üzere kenara koyuyorum. Trompet aklımdakileri en kolay ifade edebilmemi sağlayan bir elçi ama zamanla bir uzva dönüşmüş gibi… Genelde bestelerimi gitarla ve mırıldanmalar ile yapıyorum. Bu mırıldanmalar daha sonra çeşitli enstrümanlar ile çalınarak bir şarkının ana hatlarını ya da en önemli bölümlerini oluşturabiliyor. Mesela daha önceden yaptığım bir ses kaydını dinlerken o an ne hayal ettiğimi, nasıl bi tınısı olacağını hemen hatırlıyorum. Albümlerimin genelinde enstrümanların hepsini -davul dışında- ben çaldığım için ifademi destekleyecek şeyler üzerine çok düşünüyorum.

Söz yazmayı sevmiyorum ama gerçekten beğendiğim şarkı sözlerim de var; Kakülünde Ak Oldum, Bulsam Kendimi gibi… Günün sonunda trompetçiyim, en çok trompet ile mesaim oldu. Belki artık besteleme sürecinde kendisiyle çok vakit geçirmiyorum ama o beste anlatılacağı zaman, sözü söyleyecek esas çocuk trompetimdir.

Caz, Anadolu melodileri, elektronik tınılar gibi çok sayıda unsurları barındıran bir müzik tarzıyla, Türkiye’de çok yönlülüğü en başarılı biçimde icra eden isimlerden birisin. Farklı kategorideki müzikleri trompete uyarlarken, çok yönlü bir kimlikle var olurken seni yönlendiren duygular, deneyimler ilham kaynakların neler oluyor?

Çocukluğumdan beri birbirinden alakasız tarzda çok fazla müzik dinliyorum. Benim gibi insanlarla tanıştım, onlardan beslendim. Bu benim açımdan “müzik yapmak” için de geçerliydi. Sevdiğim şeyleri, duymak istediklerimi arıyorum. İçimde bir süre dinmeyen bir öfke ya da üzüntü sanki ufalanıyor, işleniyor ve müziğim oluyor. Duygularımı bastırsam da yine o borulardan çıkıyor.

Projelerine değinecek olursak hepsinde gördüğümüz sınırları zorlamayı çok seviyor, iddianı koruyarak başarılarına ivme kazandırıyorsun. Bu aşamalarda Barış Demirel nasıl süreçlerden geçiyor?

Müzik yapmak için iyi zaman beklemek, kovalamak bana çok saçma geliyor. Öyle bir zaman yok ki… Devam etmeyi sürdürmek. Kendiliğinden…
Hayal kurabilmek yaptığım şeyi sürdürmemi sağlıyor.

Hem sanatsal hem de kişisel olarak ilhamını besleyen anılardan, mekanlardan, insanlardan örnek verecek olursan neler söylemek istersin?

Kendimi bildim bileli hep dışa dönük biriydim. Ailem de komik, romantik, ilgili ve fevri Karadenizli harika 3 insandan oluşuyor. Evimizde, arabamızda Ortaçgil, Bulutsuzluk Özlemi, Erkan Oğur çalardı ama kemençe de eksik olmazdı. Açık Radyo ve Ömer Madra’nın sesi ile büyüdüm. Eğer açık radyo açık değilse Yön Radyo çalardı. Severdim orada çalanları, evde dinlediklerim gibi değildi. Türküler, deyişler, özgün protest müzik… Henüz 8 – 9 yaşındaydım, 30 yıl öncesi. Hala evde aynı kanallar dinleniyor. Onlar bozulmadı. Nostaljiyi severim. Bazen kaçarım ama bilinçlidir bu, kaybolacağımı bilirim ve bir noktada çıkarım oradan. Geçmişe dair çok notlar tuttum, videolar çektim, ses kayıtları yaptım. Bir gün sevdiğim insanların hepsi yok olacak. O nedenle bazen onları konuştururum, röportaj gibi. Çaktırmadan telefonun kaydını açarım ve anlatırlar 1 saat. Rahmetli babaannemin sesini bir şarkının sonunda hidden track olarak bile kullanmışlığım var. Ada Sahilleri’ni söylüyordu, arkada ailede herkes hayattayken tokuşturulan rakı kadehleri… Ailemden ve oldukları kişilerden ilhamla hep bir ayağım köklerimde oldu. 30 yaşımdan sonra kendimi daha bir tanımaya başladım. Ve onlara ne kadar benzediğimi fark ettim. Bu müziğime de etki etti. İpek isimli şarkım 1 numaram olan kız kardeşime yazılan bir şey. Kayıt sırasında ağlamaktan söyleyememiştim. Bazen sahnede de ağlar gibi oluyorum da toparlıyorum.

İzlediğim filmler mesela. Muhsin Kanadıkırık; Muhsin bey (1987) o karakterin etkisiyle Kanadıkırık isimli bir parçam var. Murat Ertel (Baba Zula) olduğu gibi bana ilham olan bir abim. İmer Demirer mentorum, Murat abi gibi ışığım olan bir diğer değerlim. Fıs çıkan dostluklar da ilham oluyor. Öfkeli olsam da…

Kaydettiğim yeni albüm sürecinde iyi gün dostunun ne kadar önemli olduğunu fark ettim.

Kadebostany, Islandman, Kayra, Kamufle gibi farklı disiplinlerdeki isimlerle de çalışmalara imza attın. Bu deneyimler senin müzikal yolculuğunu nasıl bir noktaya taşıdı?

Kadebostany ile yaptığımız şarkılardan sonra aklımda uçuşan yeni bakış açılarıyla geçen seneki “dans pisti cenazesi” albümümü kaydetmiştim. Elektronik – indie pop öğeleri ile trompetimi birleştirecek bir alan açılmıştı zihnimde, oradan devam eden bir yaratım süreci ile albüm tamamlanmıştı.

Islandman ise çok eski dostlarım ve birlikte müzik yapmaktan aşırı keyif aldığım insanlar. Yalnızca işlerine odaklanıp müzikleriyle dünyayı dolaşıyorlar. Yollarımızın kesişmesine şaşırmıyorum

Kayra, Kamufle gibi isimler ise çok saygı duyduğum, önce müzikleriyle tanıştığım ve birlikte üretmekten keyif aldığım liyakatli rap sanatçıları, aynı zamanda sevdiğim arkadaşlarım. Seneler önce Kamufle ile tanıştıktan sonra yerli rap sahnesinden pek çok isimle tanışma ve çalışma fırsatım oldu. Yoksa hip hop’a dair hiçbir şey bilmiyordum. O minvalde yepyeni bir okyanusa atlamış gibi oldum. Bir 5 sene o müzikle yoğun mesai geçirdim. Şu an sahnemin ya da bazı şarkılarımın yapısı bakımından önemli bir yerde.

Dinleyicilere yaşatmak istediğin duygu ve deneyimler noktasında hangi aşamadasın?

Bir adam var, sahnede hem trompet çalıyor hem şarkı söylüyor, rap yapıyor, efekler ve oyuncaklarıyla sahnede seyircinin onda kalması için türlü numaralar yapıyor, aralara bilindik ama kaliteli şarkıların yorumlarını sıkıştırıyor;  indie pop, hip hop, rock ve deep house ekseninde müzikler sunuyor. Kendisinin zaten 7. Albümünün eli kulağında dolayısıyla o da kendisiyle birlikte olan herkese en az 90 dakikalık duygu geçişleriyle oradan oraya geçen bir deneyim sunuyor.

Konser biletleri çok pahalı. Bir konsere gelen 5 ay gelmiyor. Beni en çok 24-35 yaş arası insanlar dinliyor. Bu insanlar ülkemizde öğrenci ya da işsiz. Ekonomik milyarlarca derdin arasında benim konserime gelmesi inanılmaz bir şey. Bir lüks. Artık böyle şeyler orta sınıf için bile lüks oldu. Onların konser salonlarından mutlu ayrılmalarını önemsiyorum.

Geçtiğimiz haftalarda Zorlu PSM’de bir 10. Yıl konseri gerçekleştirdin. Maalesef katılamadığım ama tüm timelıneımda herkesin ne kadar eğlendiğine şahit olduğum unutulmaz bir deneyim yaşandı. Senin için nasıl bir geceydi?

Hayatımın en iyi konseriydi. En iyi…

İlk albümümü çıkardığımda sene 2014’tü. Harika albümler çıktı o sene. Birçok arkadaşımla solo müzik kariyerimiz aynı yıllara denk gelir.

Bu yıl bir konser ile kutlamak istedim. 2 saat 40 dakika sürdü. Tüm albümlerimden seçmece şarkılar çaldım. Konserlerimde çalmadığım şarkılardan da çaldım. Konuklarım da vardı, AGA B, Can Kazaz ve benim için en özel şarkıcılardan Sibel Alaş.

Mekanı dolduran dinleyicim sanki bana “seni anlıyoruz, seni seviyoruz Barış” diyen yüzlerce kişi. Şarkıları birlikte söylemek, birlikte dertlenip birlikte dans etmek… Seneler sonra ilk defa son yıllarda konserlerimde kitlemin oluşmaya başladığını fark ettim. Birbirimiz için oradayız, çok değil ama tutkulu bir kitlem var.

Hiçbir anını unutmak istemiyorum. O yüzden tüm konser kayıt altına alındı. İleride hem video hem de konser albümü olarak yayınlayacağım o özel geceyi.

10 yıl önceki Barış’la bugünkü Barış neler konuşuyor?

Barış’çım hiç bu tarafa bakma, bildiğin gibi devam et. Çok hırpalanacak, çok dayak yiyeceksin. Günahı ve sevabıyla yontuluyorsun. Sen 10 yıl sonrasını düşünme şimdi kardeşim. Hatalar, egolar, hırslar, başarılar, hep öyle kalacak zannettiğin güzel anlar, yanlış dostlar, yanlış mekanlar, şımarıklıklar, ani kararlar, zararlar, aç kalmak, 4 yıl bitemeyecek majör depresyon… Bunların hepsini yaşamak iyi mi bilmiyorum ama herkes yaşıyor işte. Sen de yaşa. Hadi, uza şimdi…

Eklemek istediklerin…

Üzerinde çok çalıştığım, hayalini kurduğum bir albüm kaydettim. Çok sevdiğim özel konuklarım var. Trompetimle daha çok hasbihal ettiğim bir albüm. Bir süre albüm yapmayı da bırakacağım. Her sene albüm yapıyorum…

Pelin Ateş

Marmara Üniversitesi’nde Radyo Sinema Televizyon eğitimi alan Pelin Ateş, 2012 yılından beri kültür – sanat, mekan, moda, kozmetik ve turizm alanlarında iletişim danışmanlığı yapıyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

İbrahim Özsözgün, İSİMSİZ, 40×50cm, 2021, Kağıt üzerine akrilik boya
Önceki

İbrahim Özsözgün’ün Monodram Adlı Sergisi KAIROS’ta!

Ferahnaz Apdiç, "Rüyada mıyım_", kağıt üzerine karışık teknik, 70x100 cm, 2024
Sonraki

Ferahnaz Apdiç “Bir Çizgi Yürüyüşe Çıkar” Büyükdere35’te

Kaçırmayın!

Öbür: Sonsuza Kadar

“Öbür: Sonsuza Kadar” Oyunu Yeni Sezona 26 Eylül’de Başlıyor!

Proje Difüzyon‘un geçtiğimiz sezon açılan yeni oyunu “Öbür: Sonsuza Kadar”
Seval Taşyaran

Portfolyo: Seval Taşyaran

1985 yılında İstanbul’da doğdum. 2007 İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve