Moskova – Başlarken dinle : Vladimir Troshin – Podmoskovnye Vechera
Disiplin, yapılan iş her ne olursa olsun başarının anahtarıdır. Sistematik gelişim, kendi kendine yetebilme ve çağa ayak uydurma, disiplinin belli başlı kodlarıdır. Geliştirdiğiniz sistemin başarısı, devamlılığıyla ölçülür ve gerçekleştirdiğinizde, o işle özdeşleşmenizi sağlar. Bu yaptıklarınıza sanatı da katınca, huzurlarınızda Moskova. Edebiyat, opera, müzikle iç içe ilerlemiş bir kültür ki, sporu bile sanatla yoğurmaktalar. Rakipleri ise çoğu zaman aynı anne-babadan olma kardeşleri.
Alina ve Evgenia Kabaeva kardeşler iki binli senelerin başında, Dina-Arina-Polina Averina kardeşler ise günümüzde bu rekabetin ve başarının simgelerindendir. Mükemmelliğin yetersiz olduğu bir antrenman sistemiyle, ritmik jimnastik branşında tüm otoriteler tarafından kusursuzlukla özdeşleştirilen bu kardeşler, anlatmak istediğimin en basit örneği.
Kadınlara has bir branş olan ritmik jimnastik, baleyle kombin olarak, bireysel ya da takım performansıyla icra edilen bir müzikli gösteri sporudur. Labut, çember, top, ip ya da kurdele gibi farklı aletlerle de bu gösteri renklendirilir. İlk yarışmacıları, günümüz Rusya’sının –o dönemki ismiyle Sovyetler Birliği– sporcularıydı. Başka toplumlardan sporcu ve takımların da dahil olması sonucu Alman sistemi ve İsveç metodu gibi ince ayarlarla şekillenerek nihai olarak 84 senesinde olimpik programa dahil edildi. Benim için spordan çok bir sanat gösterisi niteliğindedir. Averina kardeşlerin 2021 yılında Varna’da düzenlenen 37. Avrupa Ritmik Jimnastik Şampiyonası’nda altın ve bronz madalya aldıkları performansları, bu spora neden sanat dediğimi kanıtlar niteliktedir diye tahmin ediyorum.
Rus edebiyatı ve özelinde Moskova, tek başına dünyanın geri kalanıyla mücadele edebilecek zenginliğe sahiptir. Yazarları ve eserlerini saymakla bitmez. Bugün bile on tane dünya klasiği saymamız gerekse bunlardan en az üç-dört tanesi Rus edebiyatındandır. Anlaşılabilirliği ya da okunabilirliği belki tartışma konusu lakin bu eserleri, yazıldıkları zamanların koşullarında değerlendirdiğimizde ve anlatmak istedikleri metaforları kavradığımızda bıraktıkları etki, günümüzdeki çoğu eserin yavanlığı karşısında çok değerlidir. Moskova, Rus edebiyatındaki eserlere yahut yazarların tamamına ev sahipliği yapmasa da, her birisine ilham kaynağı olmuştur. Nedeni ise hoşgörü, denetim ve tabii ki ceza mekanizmasının bulunduğu Kremlin Sarayı’nın o dönemlerdeki otokrat moskviçleri*. Günümüzde de sıkça rastladığımız baskı ve sansür, o dönemlerden hatta öncesinden beri sanatın ve sanatçının mücadele ettiği bir golyat*. Gün sonunda hatırlananlar ise buna boyun eğmeyenler. Tabii ki Moskova şehrini sadece edebiyatla sınırlandırmak da ona büyük haksızlık. Opera, bale ve diğer sanat dallarının da hayat bulduğu bir şehirdir Moskova.
Moskova, havalimanına ilk indiğiniz andan itibaren Sovyet ideolojisi gereği herkesin eşit olduğunu gösteren hruşçovkaları* ve gülmeyen yüzlü insanlarıyla ‘bu mu sanat şehri?’ minvalinde hayal kırıklığına sebep olabilir. Hatta burada ne işim var bile dedirtebilir. Üzgünüm ki toplumsal dna’ları bu şekilde. Bir diğer taraftan, güler yüzlü lakin geri kalmış onca toplum da var. Sonuçta kuzeydeyiz, yani alışkın olduğumuz Akdeniz kültüründen epey uzaktayız. İklimlerin insanlar üzerindeki etkisi diyorum ben buna. Şehir merkezine yaklaştıkça şehir mimarisi ve insanları, adeta kontrast ayarı yapılmışçasına renkleniyor; endişelenmeyiniz. Konaklama bölgesi olarak, iki gün içinde gezeceğimiz yerlere yakınlığı ve şehir hayatının içinde kalmamız açısından ‘Mayakovskaya’ uygun bir mahal. Unutmadan şunu da belirtmeliyim ki, mevcut askeri* havadan dolayı uygulanan ambargo neticesinde master ve visa kartlar hiçbir şekilde çalışmamaktadır. Lakin şehirde hiçbir şekilde bu askeri havanın hissedilmediğini de açıkça belirtmek isterim. Gerilimin başladığı günlerin öncesinden hiçbir fark yok. Mutlaka İstanbul havalimanından ya da herhangi bir döviz bürosundan Ruble alın. Eğer ki kalacağınız yeri gelmeden kartla ödeyebilirseniz, iki gün için 5 bin TL’ye denk gelen 16 bin ruble fazlasıyla yeterli. Para, kart kullanılamadığı için gerçek anlamda sıkıntı. Çıktığımız bu seyahatimizde çantamıza koyacağımız kitap, hayatını mücadele ve eşitliğe adamış Tolstoy’dan ‘İnsan ne ile yaşar?’
Rusya, tarih severlerin hafızalarında ekim ayıyla özdeşleşmiş bir ülke. Ekim devrimi, bir milat niteliğinde olup o dönem için sadece kelime olarak kullanılan komünist rejimin tüm dünyaya yayılmasına sebep olmuş ve yirminci yüzyılda dünyayı etkileyen en büyük olaylarından biri kabul edilmiştir. Lakin belirtmeliyim ki, miladi takvime göre kasım ayına denk gelmektedir bu devrim. O dönem Rusya’sında kullanılan Jülyen takvime göre ekime denk geldiği için ekim devrimi olarak anılmaktadır. Ekim ayı tarihe ayrıca, dekorasyon ve iç mimari bakımından dünyanın en güzeli kabul edilen metrosunun takvimler 16 Ekim 1941’i gösterirken, dönemin yöneticileri tarafından şehrin kapılarına dayanmış alman askerlerinin olası işgaline karşı imha emri verilerek kapatılması ile geçmiştir. Yapılırken tüm kötü senaryolar hesaba katılarak inşa edilen bu metro hattı, o gün, yürüyen merdiven hattı dahil sökülerek her an patlatılacak ve içerisine su basılarak olası işgale hemen teslim olmayacaklarını gösterecek şekilde seferlerini durdurur. Neyse ki böyle birşeye gerek kalmaz. Yine o hat ki, rota haritasındaki gamalı haç şeklinden dolayı yapımında Alman casus mühendislerin parmağı olduğu varsayılmış ve ülke içinde yıllarca çözülemeyecek krize sebep olmuştur. Daha sonrasında bu yalanlanmış ama asla açıklığa kavuşturulamamıştır. Rus kaynaklarına göre ise dönemin komünist işçi yapılanması olan Komsomol tarafından yapıldığı söylenmektedir. Yapım tarihleri arasındaki uyuşmazlık da farklı bir paradoks içermektedir. Metro hattının haritasına bakarak siz de bu konu hakkında fikir yürütebilirsiniz. Her şeye rağmen bu metro hattı, istasyonlarında sürekli sergi alanı misali sunduğu sanat eserleriyle her gün milyonlarca yolcu taşımaktadır. Beklediğiniz noktada yapılan anonsa da kulak verirseniz şayet ve eğer erkek sesiyse duyduğunuz, o tren şehre doğru ilerliyor eğer ses bir kadına aitse, o tren şehirden çıkıyor demektir. Ha bir de iki tür vagon var. Biri nuh nebiden yadigar. Diğeri bu yüzyıldan. Bu neden önemli? Nuh nebiden kalanla yaptığınız seyahatten sonra geçici duyma kaybı yaşayabilirsiniz..
Moskova’daki ilk günümüzde konaklayacağımız yere yerleşip eşyalarımızı bıraktıktan sonra, şehrin sembolü, merkezi ve aynı zamanda Kremlin Sarayının da bulunduğu Kızıl Meydan’a doğru yürüyüşe geçelim. Bir dönem Çarların kaldığı yer olan bu saray, günümüzde bünyesinde barındırdığı tiyatro binası, kilisesi ve her biri diğerinden boyut ve mimari olarak farklı kuleleriyle müze olarak kullanılmaktadır. Genel olarak insanlar Aziz Vasil Katedrali ile Kremlin’i karıştırırlar. İkisi, Kızıl Meydan‘ın iki yanında durmaktadır.
Aziz Vasil Katedralinin kuleleri, renkleri ve yapıları farklı mezheplerin ve dini yapılanmalarının temsilleri olduğu kabul edilmektedir. Bunu bilerek incelememiz gerekmektedir. Bir sonraki durağımız Puşkin müzesi. Burada gördüğünüz eserleri, orijinal yerlerinde görmeniz için yüzyıllar arası geçiş yapmanız ve aynı zamanda inanılmaz mesafeler kat etmeniz gerekmektedir. İçinde sizin olduğunuz zaman makinesiyle çağlar arası gezebileceğiniz muazzam bir yolculuk adeta. Dünya sanat tarihini anlatan baş döndürücü bir fragman!
Oturup soluklanmak isteyenler için ‘Vanily – kiril alfabesiyle Vаниль-’ güzel bir mola yeri. Bir şeyler yiyip-içmek için, bulunduğu konum da hesaba katılırsa güzel bir yer. Dinlendiysek ya da doyduysak diyelim, vakit, Bolşoy Tiyatrosu için yola çıkma vaktidir. Yemek yediğimiz yerden Bolşoy’a doğru yürürken bir çok galerinin de önünden geçeceğiz. İkinci gününüz için bunlardan beğendiklerinizi akıl sepetinize atabilirsiniz. Bolşoy Tiyatrosunun sütunlu girişinin üstündeki quadriga*, benzerlerine Berlin ve birçok şehirde daha rastladığımız savaş arabalarının ta kendisidir. Buralara kadar gelmişken, bir performansa denk gelemeseniz bile içeriyi gezmeniz tavsiyemdir.
İkinci günümüzün erken saatlerinde, sabah güneşini de yanımıza alarak Moskova nehri boyunca tekne turu yapmak güzel fikir. Tekneler, yeme ve içme imkanı sunmakla beraber yaklaşık iki saat sürmektedir. Kahvaltımızı suyun üzerinde yapabiliriz. Yürüyerek ulaşamayacağımız ancak görmeden de dönmek istemeyeceğimiz birçok yapının önünden geçeceğiz bu turla. Farklı noktalarda yanaştıkları duraklar var ve gidiş-dönüş planınızı buna göre yapabilirsiniz. Bindiğiniz yerde inmek zorunda değilsiniz yani. Önünden geçeceğimiz yerlerin her biri görmeye değer noktalar. Bunlardan ilki Çar 1.Petro’ya ait ve donanmaya verilen değeri göstermek için yaptıkları 100 metrelik devasa heykel. Her ne kadar Moskovalılar bu heykelden nefret de etse, hatta bir dönem imza toplayıp Leningrad’a* göndermek de isteseler bunda başarılı olamamışlardır. Bir söylentiye göre bu heykelin, 1.Petro’dan ziyade Kristof Kolomb’un, denizlere ilk açılışının beş yüzüncü yılı anısına yapıldığı söylenmektedir. Her halükarda Moskovalılara göre bu yapıt, dünyanın en çirkin heykeli. Tretyakov müzesi, Pertsova evi, Cephanelik müzesi ve Yedi Kız Kardeş kuleleri diğer önünden geçtiğimiz ve görülmesi gereken yerlerdir. Dönüşte tekneyi terkedeceğimiz durak Luzhniki. Buradan, Moskova’nın ünlü simaları ve Nazım Hikmet’in de ebedi istirahatgahı olan ‘Novodeviçi’ mezarlığına doğru yürüyebilir ya da nehrin karşı tarafına geçip Gorky Parkını gezebilirsiniz. Ben ilkinden yana kullandım şansımı ve Nazım’a uğradım. Bir çok mezar taşıyla tanıştım. Kim olduklarını bilmesem de çoğunun hayattayken ne yaptıkları apaçık. Mesleklerine göre inşa edilen mezar taşları, öldükten sonra da hakkettikleri değerle anılmalarına sebep.
Kim olduğumuz, ne yaptığımızdan ziyade dokunduğumuz kalpler kadar değerliyiz şu hayatta. Öldükten sonra bile. Elimizdeki kitapta da dediği gibi, Dünyada barış, insanda iyi niyet olmalı!
Moskova’dan, aklımda güzel cümleler içeren anılarla ayrıldım. Sahi, aklıma gelmişken, insan ne ile yaşar?
moskviç : Moskova’da yaşayan erkekler için kullanılan demonim tabir
golyat : Dini mitolojilerde yaşadığı varsayılan bir dev.
hruşçovka : 1960’lı yılların başlarında, SSCB döneminde, adını Nikita Kruşçev’den alan ve Sovyet Hükûmeti’nin direktifleriyle inşa edilen düşük maliyetli, betonarme veya tuğladan yapılmış üç ile beş katlı apartmanlardır.
mevcut askeri hava : bu yazı yazıldığında -2022 eylül- Rusya, Ukrayna’yı işgal etmişti- Şubat 2022’de başladı-
Quadriga : Latince 4 at anlamına gelen ve yan yana koşulmuş 4 at tarafından çekilen arabaları temsil eder. Genellikle Tanrıların arabası olarak adlandırılır ve zafer alaylarının simgesidir. Birçok şehrin sembol yapılarında benzerlerine rastlanır.
Leningrad : St.Petersburg , Lenin’in şehri anlamında kullanılır.