Melek Zeynep Bulut ile Söyleşi

Açık Yapıt: “Mekân değil ve bir mekân. Ses değil ve bir ses. Heykel değil ve bir heykel”

Melek Zeynep Bulut
Melek Zeynep Bulut

Melek Zeynep Bulut’un “Açık Yapıt” adlı yerleştirmesini Londra Tasarım Bienali’nde görüp deneyimleme şansım oldu. Deneysel bir mekân kurgusu olan bu performatif iş rüzgârın şiddet ve yönüne göre uzaktan âdeta ıslık çalarak izleyiciyi yanına çağırıyordu. Somerset House’un arka cephesinden girdiğimde, yerleştirme henüz görünürde yokken, çıkardığı sesleri takip ederek ona doğru ilerledim. Güneşin yönüne göre oluşturduğu gölge boyları, azametiyle boşluğu doldururken nazikçe boş bırakışı ve farklı açılardan içinden öteye bakmaya teşvik edişiyle ismiyle müstesna heyecan verici bir işle karşılaştım. Kavramsal arka planını güçlü bir sadelikle deneyime açan bu işi, yaratıcısı Melek Zeynep Bulut’la konuştum.

Sevgili Melek Zeynep, söyleşi teklifimi kabul ettiğin için teşekkürler… Öncelikle kendinden ve çalışmalarından bahseder misin?

Çok teşekkür ederim sevgili Zeynep, benim için zevk. Ben resim, heykel ve mimarlık okumuş ve bu alanlarda, bu alanları birbirleri ile konuşturarak çok disiplinli üretimler yapan bir ‘oluşturucuyum’. Yazarım, çizerim, mekânlaştırırım, seslendiririm. Birçok disiplin birlikte çalışır zihnimde ve üretimlerimde, böyle bir dille kendimi ifade ediyorum. Çoğunlukla daha varoluşsal temaları çalışmayı seviyorum. Zira her dengenin ‘insanın ayarı’ ile şekillendiği kanısındayım. Çalışmalarımda bazen bir metin, yazı bazen bir ses çalışması bazen bir heykel bazen de bir mekân birbirine dönüşüyor ve bu, kendi içinde bir üslupla, hepsinin bir arada olduğu soyut, tiyatral mekân heykellerine dönüşüyor. Ben de bu süreci herkesle birlikte izliyorum.

Büyük boyutlu işler üreten bir tasarımcı olarak işlerinin ne kadarı stüdyoda, ne kadarı sahada geçiyor?

Paralel ilerliyor, öyle de olmalı diye sanırım. Bir fikir madde boyutuna geçmeye hazırlandığında çeşitli deneme süreçlerine ihtiyaç duyar, son ânda uygulanamaz. Tıpkı bir doğum gibi aşama aşama bir fikri, bir ince bakış açısını cisimleştiriyoruz. Dolayısıyla günümün yarısı atölyede ise, diğer yarısı stüdyoda, sahada, her ân her yerdeyim.

Londra Tasarım Bienali’ne başvuru ve kabul süreci nasıl gelişti?

Londra Tasarım Bienali 2023 edisyonunun temasını ‘Global Game’ olarak belirledi ve bu tema üzerinden sanatçı ve tasarımcılara açık çağrıda bulundu. Biz de projemizi hazırlayıp gönderdik ve ikinci aşama olan jüri sunumuna davet aldık. Jüride işin detaylarını anlattık, çok sevdiler ve oy birliğiyle ve büyük bir destekle, üstelik aynı gün işi kabul ettiler. Sonrasında detaylandırma, strüktürel sistem çözümlemeleri, çeşitli uluslararası yapı prosedürlerini sağlamak ile ilgili süreçleri tamamladık. Bu tür işler ortaya çıkarken teknik detaylardan pek söz edilmez ama işin mühim bir yanıdır, özellikle sanat işlerinde bu gerçekçilik atlanıyor, ben vurgulayayım. Ardından taşıma, kurulum ve buradayız.

“Açık Yapıt”ın çalışma ekibi kimlerden oluşuyor, nasıl bir araya geldiniz ve nasıl bir iş bölümü yaptınız?

“Açık Yapıt” yaklaşık kırk kişinin büyük emek ve özverisi ile hayata geçti. Fikir projeye, proje planlamaya dönüşene dek ben tasarımcı olarak başındaydım. Bir çember, nokta ve ben ile başladı bu iş. Sunum edit’lerken ofisteki ekibim benimleydi. Akustik tasarımımız detaylanma aşamasına geldiğinde ve bunu mimari denebilecek bir eserle entegre etme hususunda desteğe ihtiyaç duyduğumda sevgili Celâleddin Çelik aramıza dâhil oldu. Artık ete kemiğe bürünür olduğunda Mimar Sinan Üniversitesi’nin kıymetli hocaları sevgili Doç. Dr. Mehmet Selim Ökten ve ekibi büyük bir özveri ile strüktür projesini üstlendiler. Uygulama aşamasında Hüseyin Bey; Yeliz Hanım ve ekipleri… Londra ayağında Victoria, Nico, Carolyn, Sophie, Angela, Chris, Laura ve ekibi, birçok insanın emeği var. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. En başta bir iş bölümü gibi algılanır bu ama bir noktadan sonra herkes her işi yapar oldu, özel bir süreçti. En kıymetlisi de herkesin işi son derece sahiplenmesi.

“Açık Yapıt” sanatçı stüdyolarının da bulunduğu geniş bir sanat kompleksi olan Somerset House’un avlusunda yer alıyor. Büyük boyutlu bir yerleştirme olan bu işi sergileneceği alana göre mi tasarladın?

Ben oluşturduğum bağlamı izledim ve iş bu ölçekte bir paviliona dönüştü. Elimizde bu tema için kurgulanmış bir mekân heykeli var ama zemine jüri ve küratör karar verir elbette. Bize iç mekânlar ve nehir terasında da sergilemeyi önerdiler ama bu, ölçeğimizi etkiler gibi oldu. Eseri ön plâna çıkarmayı en başından beri isteyip desteklediler, finalde avluda karşılama alanına koymayı teklif ettiler, biz de memnuniyetle kabul ettik.

Melek Zeynep Bulut "Açık Yapıt" Yerleştirmesi 2023, Somerset House
Melek Zeynep Bulut “Açık Yapıt” Yerleştirmesi 2023, Somerset House

İş birliği, planlama ve tasarım süreçlerini konuştuk ama bu boyuttaki bir işin nakliyesi ve kurulumu da çok zahmetli. Küçük bir kısmını Instagram’da paylaştın, ilgiyle izledim. Bu sürecin genelinden bahseder misin?

Teşekkür ederim. Buna ayrı bir taşıma hikâyesi çektik desem… Otuz dört tonluk bir taşımadan söz ediyoruz. Çok kısa zamanda ve özenle taşınması gerekti. Bir yandan uluslararası standartlara uygun olarak, bir yandan da Somerset House’un dar tarihi kapılarına göre paketlenmeliydi. Tüm bunlar için bir sistem geliştirdik ve işi aslında lego gibi yaptık. Yüzlerce parçadan oluşuyor ve bir metodoloji ile yerinde takılıyor. Taşımak için yöntem olarak çok alternatif yok. Deniz yolu ile olabilir, bu esere zarar verebilir ve uzun zaman alıyor. Bir de hava yolu ile. Türk Hava Yolları taşıma sponsorumuz, eserimiz için bir kargo uçağı kalktı. İnanılmaz bir süreçti. Bunu THY ile birlikte filmleştiriyoruz, yayınlayacağız. Sanat, tasarım değerli ancak hayata geçirmek ne kadar çok detayla ve sorumlulukla uğraşmayı gerektiriyor, ne kadar çok insanı, oluşumu bir arada tutmayı, bunu sürdürmeyi ve finallemeyi getiriyor, buna hep inanırdım ancak bu proje ile de çok güçlü deneyimledim.

Melek Zeynep Bulut ile Söyleşi
“Melek Zeynep Studio”

“Açık Yapıt”ı performatif bir uzam ve teatral bir sunum olarak niteliyorsun. Yerleştirmenin performatif ve teatral yönünü açar mısın?

Aslında bunu tam ifade etmekten kaçınıyorum. Tiyatral, performatif yani fiziki olarak deneyimlememiz için tasarlanmış bir eseri kelimelere dökmek güç. Bunun için bir kitap üzerinde çalışıyoruz, orada da güç. Soyut hislerle hareket ettirilen maddeye dönüşmüş bir kavram var, onun dünyadaki salınımı insanlığın zihnindeki ‘temel anıt’ ve onu yerinden nazikçe oynatıyorsunuz, hafifletiyorsunuz, seslendiriyorsunuz. Buraya kadar ifade edebilirim, ancak bunun performansı, sahneyi algılayışı izleyicide. Birçok disiplin bir arada. Bu tam anlamıyla bir mekân değil ve bir mekân. Ses değil ve bir ses. Heykel değil ve bir heykel. İçinde, etrafında insanlar ve onların tavrı ile hareketleniyor; performansın içeriği tam da o sahnede gelişiyor.

Eşik, geçit, sınır ve toplumsal hiyerarşi kavramlarını tasarımına yansıtırken ne gibi somut karşılıklar üzerinden ilerledin? Fikirlerini tasarımla nasıl buluşturuyorsun?

Çünkü bir eşikteyiz. İnsanlık bir eşikte. Yarın bambaşka şeyler konuşacak ve yapacağız. Gün geçtikçe soyutlaşacak her şey, tüm tanımlarımız değişecek, bu önemli bir eşik ve ben bunun farkındayım, derinden seziyorum, bu sebeple de vurguluyorum. Çok da heyecanlıyım bu geçiş için.

Fikirlerim nasıl tasarımla buluşuyor? Kendiliğinden. Hâlihazırda sürekli hayat ve soyut kavramlar üzerinde düşünen, üreten biriyim. Bu benim doğal ortamım. Benim adım dahi Melek Zeynep. Soyut ve somut birlikteliği. Bir konuyu çalışırken gözümün önünde belirivermiyorsa yapmıyorum zaten. Kendiliğindenlik, fikrin maddede zuhur, kendini bulabilmesi.. İşin bu ‘oluşturuculuğu’ biter bitmez tabir-i caizse doğurur doğurmaz ben o defteri kapatırım. Anında somutlaşır, oldukça teknikleşir, hayata geçirmeye odaklanırım. Fikirler tasarımla ancak böyle buluşuyor. Yaparak.

“Açık Yapıt” aynı zamanda bir ses işi, bir enstrüman. Avluda geçirdiğim süre içinde yapıttan rüzgârın şiddetine ve süresine göre farklı sesler işittim. İstanbul’daki basın lansmanında, neden belirli bir ses kompozisyonu yapmadığın sorulduğunda, kitsch olmaktan kaçındığından bahsetmiştin. Bu tercihini açıklar mısın?

Evet, ses tasarımımızın temelinde rastlantısallık var ve bu da işin deneyselliğinin bir parçası. Rüzgârla, insan hareketi ile tüpler yerinden oynayarak öngörülemez sesler oluşuyor ve bir eyleme dönüşüyor. Yüzlerce yıllık kadim bir formun hafiflediğine, ses çıkardığına şahit oluyoruz. Oraya tasarlanmış bir ses, bir kayıt yerleştirmek bu işin doğasına aykırı olurdu. Ve evet, hâlâ aynı fikirdeyim kitsch bir yaklaşım olurdu. Eserin ‘olmasına’ izin verdik. Tasarımcıyı çektim aldım. Madde ile anlam, soyut olan, tanımsız olan temas ede ede birbirini buldu o yirmi beş günde.

Melek Zeynep Bulut ile Söyleşi
Melek Zeynep Bulut “Açık Yapıt”, Somerset House

Somerset House’un avlusunda yer alan diğer yerleştirme Malta’ya ait “Urban Fabric” (Kent Kumaşı) işi. Kapılardan oluşan “Açık Yapıt” ile ahşap, taş ve kumaş gibi malzemelerle sokakvari bir görünüm sunan Urban Fabric’in çok iyi diyalog kurduğunu düşünüyorum. Ne dersin?

Kesinlikle biz de aynı fikirdeyiz. Hatta Malta ekibi ile bugün bunu konuştuk, planlasak birbirimize bu kadar iyi atıfta bulunamazdık, diye. Birçok kontrast ve aynılık bir arada, ilginç bir diyalog oluyor.

Zeynep Nur Ayanoğlu çevirmen ve kültür girişimcisi. AICA üyesidir.İki sezon boyunca Zilberman Gallery’nin podcast serisi “Podium Zilberman”ı (2020-2022) hazırlayıp sunmuştur. 5harfliler için sanat söyleşileri yapar. On İkinci Ev, Türkland ve Fotoroman Kralı tiyatro oyunlarının iletişim danışmanlığını yürütür. Yurt içi ve yurt dışı kurumsal ve kişisel ilişkilerinde ve metin üretimi konusunda sanatçı ve oyunculara danışmanlık verir. Ulusal ve uluslararası kültür sanat etkinliklerine katılır; iletişim danışmanlığı kapsamında program geliştirir, fonlara başvurur ve fon sürecini yönetir. Sanat galerileri için katalog çevirir, metin yazarlığı ve editörlük yapar.Fotoğraf: Kadir İncesu