Simbart Projects 11 Mayıs – 17 Haziran tarihleri arasında galerinin temsiliyetli sanatçılarından Melis Erdem’in ‘Asır ve Sır’ adlı ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçı, sergide tuval üzerine aktardığı boya katmanları ve çeşitli müdahalelerle kendi duygularını izleyiciye yansıtırken, aynı zamanda şekillendirdiği demir gibi endüstriyel malzemelerle ürettiği katı formlarda gerçekliği yeniden inşa ediyor. Sanatçının heykellerindeki zarar görmüş formlar ve resimlerindeki kusurlu desenler seyirciye sanatçının üretim sürecindeki değişim ve dönüşümünü vurgularken aynı zamanda bir ayna gibi izleyiciye kendi deneyim, duygu ve düşüncelerini de yansıtmalarına alan açıyor.
Görünen eğer aynanın parlak yüzeyiyse; sanatçının tasavvuru aynanın arka yüzeyinde saklıdır. Bu yansımanın gerçekleşebilmesi için tüm görevi üstlenen bu ön yüzeye atılan boya/sırrı açıklayan, yaldızlı yüzeyi harekete geçiren esas ‘sır’dır. Bir aynanın sır’ı dökülmüşse yansıma gerçekleşmez. Gösteren aynanın önü değil, aynanın arkasındaki görünmeyendir; sırrı açıklayan sır’ıdır.
Sanatçı sergide aynanın arka yüzünü – yani sırlarını bizlere aktarırken; seçilmiş yalnızlıkla işbirliğinin yaratacağı sessizlikte göz göze gelmenin bize ileteceği imgeleri anımsatmayı önerir. Resim ve heykellerinde kaos içerisindeki dengeyi bulmaya, bozulma/eskime ve çürüme gibi süreçlerin doğal döngüsünü usulca kabul etmeye odaklanır. İstenmeyen ve terk edilmiş malzemeler kullanarak desteklediği üretimlerinde, yeni kompozisyonlara biçim vererek, bu nesneleri günlük hayattaki kullanım alanlarından
ayrıştırarak farklı bir işlev kazanmalarını amaçlar. Bu yapıtlar, dijital dönüşüm çağında hızla evrilen teknolojinin baskısı altında kaybolan insan dokunuşunu ve insana kendini ifade etme arzusunu hatırlatır.
Erdem’in eserlerinde çoğunlukla ikili formlar göze çarpmaktadır. Sanatçı bir taraftan simetri ve asimetri arasindaki dengelerle oynarken, oteki taraftan içsel çatışma, ikiye bölünmüşlük, karşıtlık, denge ve kaos arasındaki diyaloğu ele alır. Birbirinden farkli gibi görünse de aslında birbirini tamamlayan bu zıtlıklar yaratıcılığın, yeniliğin, keşfin ve dönüşümün sembolü olarak eserlerde tekrar doğar.
Melis Erdem’in sergideki eserlerinde bakmak ve işitmek arasında geçen zaman, hem asrın hem sırrın ne olduğuyla ilgili çıkan sessiz gürültüyle karşı tarafa verilmiş bir yanıttır. Artık yapıtlar, galeri uzayında geçici olarak konumlanmış ve zaman algısının varlık/yokluk arasında geçen bir yolculuğun simülasyonu olmuştur.
