Pop art akımının en önemli temsilcilerinden Andy Warhol’un ikonik eserlerini AKM Çok Amaçlı Salon’da 31 Aralık’a kadar görebilirsiniz. Campbell’s Soup kutuları, Marilyn Monroe portreleri ve Flowers serisi gibi dünya çapında tanınan eserleri kronolojik bir sırayla tanıma olanağı bulacağınız Warhol’un Dünyası – Pop Art’ın İkonu sergisini her gün 10:00-22:00 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.
Andy Warhol, kariyerine 1940’lı yılların sonlarında reklamcılık sektöründe ticari grafik illüstratörü olarak başlamış. 50’lerde ayakkabı üreticisi Israel Miller için tasarımcılık yapmış. 1952’den itibaren sanat galerilerinde ve grup sergilerinde sergilediği erken dönem illüstrasyonları, Warhol’un gündelik yaşam nesnelerini basit ve illüstratif bir şekilde tasvir etmeye olan ilgisini gösteriyor bizlere. Bakınca Warhol olduğunu anlamayacağınız işleri tam da bu dönemlere ait olanlar. 😉
Gündelik yaşam nesnelerini tasvir etmeye olan ilgisini hiç kaybetmeyen Andy Warhol, 1960’lardan itibaren sanatsal çalışmalarına Campbell Çorba Kutusu Serisi gibi bilinen işleriyle devam eder. İlk kez 1962 yılında Times dergisinde yer alan bu çalışmalar yine aynı yıl Hartford’daki Wadsworth Atheneum’da sergilenir. Bu serinin 9 Temmuz 1962’de Los Angeles’taki Feus Gallery’de sergilenmesiyle de Warhol çağdaş sanat dünyasına resmen adım atmış olur. Bu seriyle ticari grafik tasarım estetiğini ve serigrafi baskıları kullanarak ticari sanat ve güzel sanatlar arasındaki bariyeri aşmayı, modern toplumun durumunu ve yeni yaşam tarzını yansıtmayı amaçlayan sanatçı her zaman en çok tartışılan isimlerden biri olmayı da başarmış.
Sanatçı, Marilyn Monroe’nun çarpıtılmış ve yabancılaştırılmış imgelerini yaratmak için yağlıboya ve serigrafiyi birleştirdiği o meşhur seriyi de yine 1962 yılında New York’taki Stable Galerisi’nde sergilemiş ilk kez. Bu çalışmalarını Marilyn Monroe’nun aşırı doz nedeniyle trajik bir şekilde ölümünün ardından yaratmış. Ünlü film yıldızının ilk hit filmi Niagara için çekilen tanıtım fotoğrafından yola çıkan Warhol, Hollywood film endüstrisinin gösterişli dünyası ile çoğu zaman yaşanan acımasız gerçeklik arasındaki ilişkiyi sorgulamak istemiş. Sonraki yıllarda da filmlerden, sanattan, spordan, politikadan ünlülerin portrelerini yapmaya ve onların kamu ve medya imajlarını tartışmaya devam etmiş. Aralarında Michael Jackson, Che Guevera, John Lennon -ve hatta Mickey Mouse 😉- gibi isimlerin bulunduğu bu seriyi hepimiz yakından tanıyoruz.
Uçak ve araba kazaları, intiharlar, kazara ölümler gibi trajik durumları tasvir ettiği Ölüm ve Felaketler Serisi de sergide görecekleriniz arasında. Polis fotoğraf arşivleri ve gazetelere dayanan bu eserler, insan varoluşunun kırılganlığını ve modern yaşamın tehlikelerini ortaya koyarken aynı zamanda insanların medya aracılığıyla ölümü izlemeye duyduğu açlığı da eleştirel bir biçimde açığa çıkarır. Hayat Warhol’un dünyasında bile her zaman rengarenk değil, gördüğünüz gibi. Sanatçının kendi ölümü de son derece trajik. 1987 yılında bir kadın tarafından New York’ta kendi evinde silahla öldürülüyor ve 59 yaşında hayatını kaybediyor.
Popüler kültürün Amerika’da yaratılmış en iyi şey olduğuna inanan Warhol, sanat hayatı boyunca Amerikan popüler kültürünün mitleşmesi için uğraştı. Popüler, seri imal edilen, düşük maliyetli, genç, kolay tüketilen, hileli bir sanat türü yarattı. Çoğaltılabilirlik ve yeniden üretilebilirlik teknikleri ile her şeyi nesne statüsüne indirgeyerek içerik ve formu önemsizleştirdi. Eserlerini beğenir ya da beğenmezsiniz, ama modern sanat dünyasında çığır açan bir efsane olduğu gerçeğini kabul etmemek mümkün değil.
31 Aralık’a kadar AKM’deki mini Warhol seçkisine uğramayı unutmayın.
İyi gezmeler.