Yeni nesil çağdaş sanatçı POLVO ile toplumsal cinsiyet rollerine gönderme yaptığı muz ve elma formlarındaki eserlerinden oluşan “Why So?” başlıklı ilk kişisel heykel sergisini konuştuk. Sergiyi BBprojecTT’in Teşvikiye’de bulunan butik galerisinde 1 Nisan tarihine kadar ziyaret edebilirsiniz.
İlk kişisel heykel serginiz “Why So?”nun hikayesi nasıl başladı?
Kağıt üzerine çizdiğim bir elmayla başladı. Fişeği ateşleyen şey ise üzerimize atfedilmiş toplumsal rol ve kalıplarla kişisel olarak yüzleşmem oldu. Toplumun aynılaştırma çabası, kişisel yas hikayeme dahi sirayet ediyordu. Aynı olmaya ve aynı davranmaya neden bu kadar gönüllü olduğumuzu düşünmeye başladım. Buradan toplumsal roller ve kimlik kuramlarına ulaştım ve devamı bir şekilde aktı.
Eserleriniz kanıksanmış toplumsal cinsiyet rollerine gönderme yapıyor. Toplumsal cinsiyet ile çalışmalarınız arasında nasıl bir ilişki söz konusu?
Toplum hepimizi yatayda ve dikeyde, kurum ve yapıları ile aynılaştırmaya çalışıyor. Tek tipleşmenin toplum yaşantısında en kristalize olduğu yerlerden birisi de cinsiyet kuramları. Kadın ve erkek bireylere atanmış roller var. Bu normlar sizin nasıl davranacağınıza, ne hissedeceğinize karar veriyor. Duygusal ve fiziksel olarak aynılaşan kadın ve erkek rollerini elma ve muzlarla metaforik olarak anlatmaya çalıştım.
Sergideki eserleriniz Muz ve Elma formlarından oluşuyor. Bunun sebebi nedir?
Muz ve elma benim Bariyerler adını verdiğim serimin iki öğesi. Muz, bir fallik obje olarak eril tarafı sembolize ederken, elma teolojik atıfla Havva’nın elmasını hatırlatıyor. Ancak bir farkla; elmanın olağan formu bozulmuş, metalaştırılmış olarak karşımıza çıkıyor. Muz, kendi orijinal formunu korusa da ebat olarak alışkın olduğumuz muzlardan oldukça büyük. Tıpkı erilin gündelik hayat içerisinde kapladığı hacim gibi…
Ayı zamanda heykellerinizin üzerinde çizimler de yer alıyor. Örneğin Celebration of Masculinity adlı işinizde muzun bir hediye kurdelesine sarıldığını görüyoruz. Bu işinizi biraz detaylı anlatmanız mümkün mü?
Heykellerimi bazen çini, kristal taş gibi malzemelerle birleştiriyorum; bazense üzerine bir şey çiziyorum. Aslında tüm bunları vermek istediğim duyguyu pekiştirmek için destekleyici öğe olarak kullanıyorum. ‘Celebration of Masculinity’ adlı işimde, meta contemporary ebatta çalıştığım muzu, hediye kurdelesine sarılmış olarak görüyoruz. Atanmış cinsiyet olarak erkeklik, egemen olmanız, hükmetmeniz için yeterli. Çoğu zaman ekstra bir çabaya, özel bir yeteneğe gerek kalmadan. Sadece dünya ataerkil diye siz de atanmış cinsiyetinizle bu erke sahip oluyorsunuz. Bu eserimde vermek istediğim mesaj; ‘erkekliğiniz Tanrı tarafından bahşedilmiş bir ödül. Kutlayınız!’ oldu ve Mahsa Amini’nin devrimci anısına atfettim bu çalışmayı…
Sizce sergi izleyicinin bilinçaltına nasıl çağrışımlar yapacak?
Ben izleyicinin bir yüzleşme ve sorgulama yaşayacağını düşünüyorum. Ancak ilk etapta muzları tehditkar, elmaları ise şehvetli bulduklarını biliyorum. Bunu kırmak için yeniden bakmalarını rica ediyorum.
İnsanlığın benliğini kaybetmesi, geleneklerin kolektif kabulü ve dışarıdan maruz kaldığı tacize kapılması POLVO’nun başlıca endişeleri.. Siz de bu endişeleri sanat aracılığıyla dile getiriyorsunuz. Bu endişeler sizin için tam olarak ne ifade ediyor?
Kimlik olmadan bir toplumu inşa etmek kolay değil. Tamamen kimliksiz olmak da mümkün değil. Ancak toplum tarafından onaylanan, kabul edilen tüm kimlik ve rollerin sadece bizim muteber gördüğümüz biçimde olabilmesi de fazla dayatmacı. Bu dayatmacı normlar öylesine kanıksanmış ki devamlılığı için bireylerde gönüllü temsiliyet mekanizması oluşturuyor. İşte aidiyet dediğimiz şey de bu. Söylemek istediğim şey, aynılığa kısmi bir eleştiri içerse de asıl olarak daha kapsayıcı bir bakış açısı geliştirmenin de zorunluluğu aslında.
Biraz da yaratım sürecinizden bahsetmek isteriz. Çalışmalarınızda tercih ettiğiniz renklerin, figürlerin özel bir sebebi var mı?
Ben pop art akımından etkileniyorum. Renk kullanımı, bir eserin cıvıl cıvıl olması hoşuma gidiyor. Celebration of Masculinty’de olduğu gibi üzerine çizdiğim grafikler bazen mesajın kendisini oluşturuyor; bazen de Sorry, Interrogable ve An Apple A Day işlerimde kullandığım çiniler bize sosyo-kültürel bir arka plan sunuyor. Ancak bazı işlerimse sadece parodi öğesi taşıyor, yalnızca izleyicin durup eğlenmesine hizmet ediyor.
Gelecekteki projeleriniz nedir?
Geçtiğimiz sene Londra’da bir sergimiz olmuştu. Avrupa için bu sene farklı çalışmalarımız olacak, umarım yakın zamanda bunları duyuracağız. Diğer taraftan yeni bir solo serginin hazırlığı içerisindeyim. Orada da renkli, esprili işler görmeye devam edeceğiz.