İrfan Güney ile Sanat Okur olarak en son 2022’nin sonunda bir araya gelmiştik. O zamandan bu yana üretimlerine ara vermeden devam eden sanatçı, müzikal yolculuğuna yeni eserler eklemeye devam etti. Son çalışması Döngü ise, yaşamın başlangıcını, değişimlerini ve kaçınılmaz dönüşünü müziğin evrensel diliyle anlatan özel bir senfonik eser olarak karşımıza çıkıyor.
Bu söyleşimizde, Döngü’nün yaratım sürecini, eserin ilham kaynaklarını ve sanatçının müziğe dair bakış açısını derinlemesine konuştuk. Senfonik yapının esere nasıl yön verdiğini, felsefi derinliğin müzikle nasıl buluştuğunu ve sanatçının geleceğe dair projelerini dinledik.
İrfan Güney’in müzik ve yaşam üzerine düşündürücü yorumlarını içeren bu sohbeti keyifle okumanızı dileriz!
Bana göre her insan ışığı az veya çok olan birer yıldız gibidir. Yaşam döngüsünü tamamladıklarında ışıkları söner. Bazı insanlar ise ömür içinde yaptıklarıyla anılacak kuyruklu yıldız gibidirler.
İRFAN GÜNEY
Döngü tek bir eserden oluşan bir single olarak yayımlandı. Bu eserin yaratım sürecinde size ilham veren unsurlar nelerdi? Müziğinizin bu kadar derin bir temayı yansıtması, nasıl bir felsefi düşüncenin sonrasında gelişti?
Yaşam tüm canlılar için doğum olarak isimlendirdiğimiz dünyaya gelmekle başlayan, ömür denilen ve her canlı için değişen zaman dilimiyle devam eden ve ömrün bitmesiyle hayatın son bulduğu bir süreçtir. Gençlik yıllarımdan beri Felsefe en sevdiğim konulardan birisi olmuştur. Felsefe düşünmeyi ve sorgulatmayı kazandırır. 18’li yaşlarda Sonbahar isimli bir bestem vardı. “İşte bir yaprak daha düştü dalından, bir hayat daha karıştı toprağa, yaşamakta böyle değil mi insanoğluna, düşün sende bir kez bunu belki doğru belki yalan” şeklinde bir dörtlüğü vardı. Yaşam döngüsünü tamamlayarak toprağa karışan her hayat başka canlıların yaşam döngüsünü devam ettirmektedir. Sonbahar mevsiminde sararan yapraklar dallarından düşer ve toprağa karışarak birçok canlının yaşam döngüsünü devam ettirir. Döngü toprak ana dan gelip tekrar toprak anaya dönüşün, müzikal ifadesidir.
Senfonik bir yapının bu eserdeki rolü büyük. Döngü’de yer alan senfonik öğeler, müzikal ifadenizi daha da zenginleştirmiş. Senfonik düzenlemeyle tek bir eseri bu kadar derinlemesine işlemeyi nasıl başardınız?
Melodik yapısı basit olan eserler akılda kalıcı olmaktadır. Bana göre zor olan akılda kalıcı basit bir melodiyle çok şeyi ifade edebilmektir. Bu noktada senfonik düzenlemeler basit temanın gerek melodik ve gerekse armonik yapısını zenginleştirmede çok etkin olmaktadır. Döngünün ana teması topraktan gelip toprağa dönmek olup, ömür içinde yaşadığımız inişler, çıkışlar ve tüm duygular bu basit melodiyi senfonik düzenlemeyle zenginleştirerek ifade edilmiştir. Başka canlıların yaşam döngüsü de ana melodinin tekrarıyla eser içinde yer almıştır. Döngünün ana temasının sunulmasında eserin senfonik düzenlemesini yapan ülkemizin duayen sanatçılarından, yurt içinde ve yurt dışında birçok çalışmaya imza atmış Turhan Yükseler ’in ve eserin kaydında yer alarak, hissederek çalan filarmoni orkestrasının çok değerli sanatçılarının katkısı büyüktür.
Eserin yaratımında karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Özellikle müziğin içsel derinliğini bu kadar etkili bir şekilde yansıtmak için nasıl bir yaklaşım sergilediniz?
Eserin yaratılmasında karşılaştığım bir zorluk olmadı. Müziğin içsel derinliğinin yıllar içinde kendi yaşam döngümde elde edilen bir birikimin sonucu olduğunu düşünüyorum. Döngü adlı eserimde içsel derinliği yansıtmak için özel bir çabam olmadı. Çok iyi bir gözlemciyim. Doğayı çok seviyorum ve doğadaki canlıları, yaşamı ve insanların davranış biçimlerini gözlemliyorum. Bu gözlemlerin sonucunda da kazandığım içsel derinliği müzikle yansıtmaya çalışıyorum. Gençlik yıllarında bestelediğim ve konserlerde söylediğimiz Sonbahar isimli bestemin sözlerini de bu gözlemler sonucunda yazmıştım. Toprağa karışan bir hayat olan sararmış yaprakları kendi yaşam döngülerini sürdürebilmek için çekiştiren, beslenen börtü, böcek ve bu börtü böcekleri yok eden diğer canlılar , doğa içindeki muhteşem dengeyi gözler önüne sermektedir.
Döngü gibi bir tekli, dinleyicinin farklı bir deneyim yaşamasını sağlıyor gibi… Bu eserle birlikte müziğinizde ne gibi bir dönüşüm yaşadığınızı düşünüyorsunuz?
Diğer senfonik eserlerimde olduğu gibi Döngüde de dinleyicilerin kendi yaşam döngülerini sorgulamasını hedefledim. Felsefi anlamları yüklemek senfonik düzenlemesi yapılan eserlerle daha iyi ifade edilebiliyor. Yaşam döngüsü her insan için farklı sürelerle sınırlanmış bir ömürden ibaret. Bu ömür içinde dinleyicilerin bireysel olarak neler yapabildiğini veya yapamadıklarını kendileri değerlendirebilir. Bana göre her insan ışığı az veya çok olan birer yıldız gibidir. Yaşam döngüsünü tamamladıklarında ışıkları söner. Bazı insanlar ise ömür içinde yaptıklarıyla anılacak kuyruklu yıldız gibidirler. Yaşam döngüsünü tamamlayıp veda ederken de arkalarında iz bırakırlar. İz bırakabilmek için de insanların hırs ve egolarını akıllarının önüne geçirmemesi, başkalarının yaşama haklarına, doğadaki canlılara ve doğaya karşı saygılı olması, yaptıklarıyla içinde yaşadığı topluma katkı sağlaması, yüreklerinde kin ve nefret beslememeleri gerekir.
Müzik kariyerinizdeki tarz çeşitliliği dikkat çekiyor. Döngü ile senfonik yönünüz devam ediyor. Peki, bu yöneliminiz, geriye dönük olarak önceki eserlerinize de bir etki yapıyor mu sizce?
Farklı tarzlarda müzik üretebilmek konusunda bir zorlukla karşılaşmıyorum. Daha önceki yıllarda çalışmış olduğum Ozanlar grubuyla film ve reklam müzikleri de yaptık. Son olarak Oda Tiyatrosunun sahnelediği En Güzel Aşk Şarkılarını Erkekler Yazar isimli müzikal komedinin Ah Şu Kadınlar isimli soundtrack müziğini besteledim. Önceki yıllarda yapmış olduğum bazı eserlerin senfonik düzenlemeleriyle icra edilmesi konusunda çok teşvik edildim. Ancak felsefi boyutu müzikle ifade edebilmek ve dinleyicileri sorgulamaya yöneltmek ayrı bir kulvar olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle her tarzda ayrı, ayrı besteler üretmeye çalışıyorum.
Son yıllarda senfonik müziğe olan ilginizin arttığını görüyoruz. Bu alandaki çalışmalarınızda özellikle öne çıkan bir teknik veya yaklaşım var mı? Senfonik yapıları kendi tarzınızla harmanladığınızı söyleyebilir miyiz?
Üç yıl önce kurulan Filarmoni Orkestrasının ilk konserinde Kelebeğin Dansı isimli eserimin senfonik düzenlemesinin icra edilmesiyle ve dinleyiciler tarafından beğenilmesiyle başlayan süreci devam ettirmek istiyorum. Kelebeğin Dansı isimli eserim hayattaki tercihlerimiz üzerineydi. Yanlış bir tercihle doğru bir hayatı yaşamamız mümkün değildir. Doğada Kelebekler bile kamuflaj için kendi kanatlarının renklerindeki çiçeklere konmaktadırlar. Daha sonra Victor Hugo’nun vicdan insanların içindeki tanrıdır deyişinde de belirttiği gibi vicdan temalı Ufuk Çizgisi ve son olarak da Döngü isimli senfonik eserlerim On Air Music. Co etiketiyle yayımlandı. Çalışmalarımda öncelikle teknik olarak temayı bulup, o felsefi temayı müzikle en sade bir şekilde ifade edebilmeyi öne çıkarıyorum. Doğal olarak kendime özgü tarz da bu melodik ve armonik yapıyla harmanlanıyor.
Akademik kimliğinizle müzik kariyerinizi birleştiriyorsunuz. Müziğinizi, toplumsal sorumluluk projeleri gibi alanlarda nasıl kullanıyorsunuz? Bu yönünüzün eserlerinize yansımasından bahsedebilir misiniz?
Sanatın özellikle müziğin , farklı kültür ve görüşteki kişileri aynı potada bir araya getirme, kaynaştırma ve aynı ortak paydada buluşturma özelliği vardır. Çalışmış olduğum Marmara , Okan ve son olarak da Acıbadem Üniversitelerinde öğrencilerimle ve bazen de öğretim üyeleriyle oluşturduğumuz müzik gruplarıyla değişik sloganlarla Sosyal Sorumluluk projeleri üreterek başkalarının hayatlarına dokunmayı hedefledim. Küçük dokunuşlarla onların büyük adımlar attığını görebilmenin hazzını yaşadım. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birçok okulun kırtasiye, yazı tahtası, bilgisayar laboratuvar araç gereçlerinin yanı sıra öğrencilerin giysi, kıyafet teminini sağladık. Çalışmakta olduğum Acıbadem Üniversitesinde Bir Işık da Acıbadem ‘den, Kitaplar Müziğe Müzik Geleceğe Dönüşüyor, Sessizlerin Çığlığı gibi mottolarla konserler verdik. İMDAT Derneği ve ASUMA merkezimizle kadın ve çocuklara karşı şiddet ve istismara dikkat çekmek için ulusal ve uluslararası konferanslarda müziğin birleştirici gücünden yararlandık. Çocuk Gelinlere Sıfır Tolerans projesinin kamu spotu müziğini besteledim. Ayrıca ulusal ve uluslararası bilimsel toplantılarda konserler vererek, meslektaşlarıma müzikle akademik hayatın bir arada yürütülebileceğinin en güzel örneğini sundum. GEMSTONE Avrupa Birliği projemizde Kıra Döke isimli bestemi projenin sinyal müziği yaptık.

Sözlü, enstrümantal ve senfonik eserlerinizle çeşitliliğe hakim bir diskografiniz var. Müzikal olarak yönelmek istediğiniz başka türler var mı?
Sözlü, enstrümantal müzikler bestelemenin yanı sıra son zamanlarda senfonik eserlere daha çok ağırlık verdim. Belki burada yaş almanın, hayatı ve insanları tanımanın da ciddi bir rolü var. Yaşam hakkında kazandığım bu birikimi yapabildiğim kadarıyla senfonik eserlerle ifade etmeye çalışıyorum. Dinleyicilerin de kendi yaşam döngülerini sorgulamalarını hedefliyorum. Kuruluşunu yaptığımız ve bu günlere getirdiğimiz, ülkemizin gurur abidesi Acıbadem Üniversitesinde 17. Yılımı tamamladım. Bu süre içinde anılarımı topladığım günlükten ayrıca Kampüs isimli bir müzikal oyun yazdım. Yaşanmış gerçek olayların mizahi bir şekilde sahnelenmesini istiyorum. Müziklerini de besteledim. Sadece yasal bazı sorunlar var onları aşabilirsem Kampüs müzikalinin izleyicileri hem güldüreceğine hem de çok düşündüreceğine ve zaman, zaman da çok duygulandırarak gözyaşlarını tutamayacaklarına inanıyorum.
Gelecekteki projelerinizin şekillenmesinde Döngü’nün nasıl bir rol oynayacağı hakkında düşünceleriniz neler?
Duygusal ve her şeyden çabuk etkilenen bir mizacım var. Yaşadığım iniş ve çıkışları da müzikle ifade edebiliyorum. Gelecekte hayata dair iniş ve çıkışları yansıtan felsefi boyutu olan eserlerle devam etmek istiyorum. Ancak söz ve müziği olan besteler yapmaya da devam edeceğim. Stüdyo kaydını yapmadan yıllar içinde yaptığım ve halen daha ürettiğim bestelerimi evdeki amatör imkanlarla kaydedip paylaşıyorum. Bu kayıtlara bazen kızım İdil Güney Şimşek ve eşi Eray Kağan Şimşek de katılıyor. Hayat Arkadaşı, Dünden Kalan son zamanlarda yaptığım bestelerim. Bu eserimin stüdyo kaydını yapmam konusunda da yakın çevremden, sanatçı dostlarımdan çok teşvik alıyorum.
Benimle bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Ayrıca beraber çalışmaktan büyük bir gurur duyduğum On Air Music. Co prodüksiyon kurucusu Sayın Burak Demirsaran’a, On Air Music. Co ailesine, ve özellikle de bütün projelerimize desteğini esirgemeyen proje yöneticisi Sayın Beyza Cumbul’a teşekkür ederek, çok değerli okuyucularınıza ve sanatseverlere saygı ve sevgilerimi sunuyorum.