Bir Umut Filmi Üzerine Ümit Köreken İle Söyleşi // Nil Has

Ümit Köreken’in ikinci uzun metraj filmi “Bir Umut”u izlemenizi önererek yazıya başlamayı tercih ettim. Kırılganlıklarımız ve yaslarımız üzerine, alt metni derin, Rus edebiyatına gönderme yapan, tiyatro sanatını da gördüğümüz, duygu geçişleri sert olmayan ve açık uçlu olup okumalara alan açan bir film Bir Umut.

Bir Umut, Anton Çehov’un Martı adlı klasik metnine gönderme yaparak, seyirciyi şaşırtan bir sahneyle başlıyor. Devam eden sahnelerde ana karakterimiz Umut (Baran Şükrü Babacan) ve Asiye (Eylem Yıldız) çifti arasında yaşananlara Umut’un annesinin de dahil olmasıyla Umut karakterinin çıkmazları üzerine düşen bir film izlemiş oluyoruz.

Umut, tercihlerimizi düşündürten, kırılganlıklarımıza temas eden, empati kurmayı hatırlatan bir karakter. İzleyiciye, konuşulmasını istemediği konularda hayatla nasıl karşı karşıya geldiğine, nasıl cevaplar üretebileceğine dair okumalar yapacağı birçok sahneyi izlettiriyor. Umut karakterini yargılamak yerine anlamaya, empati kurmaya meyil ediyoruz. Çünkü travmalarıyla yaşayan ve yüzleşen biri olarak karşımızda.

Bir Umut filminin festival süreci devam ediyorken yönetmeni Ümit Köreken, film üzerine yönelttiğim soruları cevapladı.

Buyurunuz…

Ümit Köreken
Ümit Köreken

Sizi Bir Umut filminin hem yönetmeni hem de senaristi olarak tanıyoruz. Sanat Okur’lulara kendinizden biraz daha bahseder misiniz?

Sanatla, özellikle tiyatro ile ilgilenmeye ortaokul yıllarımda başladım. Büyüdüğüm ilçeye çok nadiren tiyatro oyunları geliyordu ve hiçbirini kaçırmıyordum. Daha sonra lise yıllarımda okul tiyatrosunda tiyatro yapmaya başladım. İki oyunda ve bir oratoryoda rol aldım. Liseden sonra tiyatro ile devam ettim. Bir ilçenin belediye tiyatrosunda dört oyunda oyuncu olarak yer aldım. Bir yandan da sürekli öyküler yazıyordum ve bazı dergilerde öykülerim yayınlanıyordu. 2001 yılında Radyo Tiyatrosu yazma yarışması olduğunu öğrendim ve Zeus adında ilk radyo oyunumu yazdım. 2002 yılında radyo oyunum ikincilik ödülü aldı. Böylece oyunculuktan yazarlığa doğru geçişim başladı. 2003 yılına kadar TRT Radyosuna 2 radyo oyunu ve bir de arkası yarın yazdım. Bunların tümü o dönem seslendirildi ve yayınlandı. 2003 yılında Ankara DTCF Tiyatro bölümüne yetenek sınavı ile girdim. Bir yıl sonra özel nedenlerle tiyatro bölümünü bırakıp işletme bölümüne girdim ve işletme bölümünü bitirdim. Bir yandan da yazmaya devam ettim. Pek çok ulusal dergiye öyküler yazdım. 2004 yılında Nursen Çetin Köreken’le tanıştık. Nursen de tanıştığımız dönemde tiyatro oyunculuğu ve oyun yazarlığı ile ilgileniyordu. Sonra bir yol arkadaşlığına başladık ve oyunlarımızı birlikte yazdık. İki radyo oyunu, bir arkası yarın, iki çocuk oyunu (Devlet tiyatroları arşivine alındı ve kitap olarak yayınlandı.), bir gençlik oyunu ve iki yetişkin oyunu yazdık. Oyunlarımızın tümü önemli ödüller aldı. Bir yandan da bir film arşivi yapmaya başladık. 2009 yılında İstanbul’a taşındık ve aklımızda sinema sektörüne girmek vardı. İlk senaryomuz Mavi Bisiklet’i daha önce tiyatro oyunu olarak yazmıştık. Onu senaryolaştırdık ve Sinema Genel Müdürlüğü Senaryo Geliştirme Desteği ile yolculuğumuza başladık. Sektörde hiçbir yönetmene ya da yapımcıya asistanlık yapmadan kendi yolumuzu kendimiz çizdik. İlk filmimiz Mavi Bisiklet’ten önce iki tane kısa film yaptık ve bu sayede tecrübe kazandık. İlk filmimiz için özellikle yapım sürecine gelene kadar çok çaba sarf ettik. Filmde oynayan oyuncu çocuklara iki yıl boyunca eğitim verdik. Filmi Türkiye-Almanya ortak yapımı olarak gerçekleştirdik. Mavi Bisiklet ile dünya prömiyerimizi Berlin film Festivali’nde yaptık, 53. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo ödüllerini kazandık, kırktan fazla ülkede gösterimlerine katıldık. Daha sonra Muhammed Ali adında bir belgesel çektik ve Fransa’da dünya prömiyeri yaptık. 2017 yılında da Bir Umut’un senaryosunu yazmaya başladık. Bu sırada iki farklı sinema filmi projesi ve dijital platform için iki dizi projesi geliştiriyorduk. Bazen geliştirdiğiniz bir hikâye diğerlerinden daha öne çıkar. Bir Umut da bu şekilde öne çıktı ve 2018 yılında fonlama sürecine başladık.

Bir Umut
Bir Umut

Bir Umut filmin başlangıcında Çehov’un Martı adlı metninden bir canlandırma izliyoruz. Sahne etkileyici. Martı oyunu ve Bir Umut filminin buluşması nasıl oldu? Hatırladığım kadarıyla Çehov’un Martı’sında da karakterler gerçek hayatın içindeki insanlardı. Bir Umut filminde Çehov’un etkisinden bahseder misiniz? Çehov’un karakterleriyle Bir Umut filminin karakterleri arasında nasıl bir ilişki kurabiliriz?

Bir Umut’un hikayesi üzerine 2012 yılından bu yana çalışmalar yapıyoruz. Çehov’un öyküleri ve oyunları konusunda da geçmişte yaptığımız bazı çalışmalar vardı. Özellikle Martı oyunu ile ilgili bir çalışma yapmak istiyorduk. Temeline aldığı anne-oğul ilişkisi, sevgisizlik ve bağlanma bozukluğu temaları üzerinden bir yorumla Bir Umut’un hikâyesinin temeline Martı oyununu koyduk.

Yaratıcı işlerde işin arka planıyla ilgilenen az insan olur. Pek de ilgi görmez. Ancak benim için üretim süreci sihirli olan kısım. Bu yüzden Bir Umut filminin düşünceden perdeye yansıyan aşamalarından biraz bahseder misiniz? O günleri hatırladığınızda, en az filmin bitmiş hali kadar sizi heyecanlandıran şeyler oldu mu, bunlar nelerdi?

Bitmiş bir şey üzerine sığ bir bilgiyle yorum yapmak en kolayıdır. Ki pek çok insan bunu yapıyor. Onun derinliklerini görmek, yaratım süreci üzerine düşünmek, beslendiği kaynakları görebilmek, yapım ve yapım sonrası süreçlerini değerlendirebilmek ise derinlik ve bilgi birikimi ister. Sığ bir birikimle filmler üzerine yorum yapanlara bir filmin fikir aşamasından dağıtım aşamasına kadar olan süreci deneyimlemelerini tavsiye ederim. Bir film çok uzun bir sürede izleyicinin karşısına çıkabiliyor. Yukarda da bahsetmiştim. Bir Umut’un ilk notlarını 2012 yılında almaya başlamıştık. Başka pek çok projemiz ile birlikte aldığımız notlardan biriydi. Yaşamınızda hangi aşamada olduğunuz ve hangi yollardan geçtiğiniz o anda bazı notlarınızın öne çıkmasına aracılık ediyor. Bir Umut da süreç içinde bizim için yavaş yavaş diğerlerinin önüne çıkmaya başladı. Bir hikayenin fikir aşamasından çekim aşamasına kadar heyecan veren pek çok şey oluyor. Hikâyenin sizin yaşamınızda yaptığı değişimler ve tetiklediği duygular bunların başında geliyor. Biz kendi hikâyelerimizi yazan ve çeken kişileriz. Bu nedenle filmlerimizin kişiliklerimizle ve kendi hikâyelerimizle ortak olan pek çok noktası var. Bu noktaları ve yarattığı değişimleri görmek benim için en heyecan verici yerler oluyor. Bunu biraz zaman geçtiğinde anlayabiliyorsun ve aslında sanat yolculuğunda bir yerden başka bir yere doğru ilerlediğini görüyorsun.

Film Afişi
Film Afişi

Uzun süredir sonuna şaşırdığım film izlememiştim. Biraz şaşırdım. Filmin konusunu okuduğumda duyguların daha keskin tarafını yaşayacağımı sanıyordum. Sonu kadar keskin bir duygu geçişi yaşamadım. Bu benim için iyi. Peki sizin kurguladığınızla bizim izlediğimiz duygular aynı mı? Düşündüğünüzden perdeye farklı yansıyan şeyler oldu mu?

Filmin sonu açık uçlu bir son. Ben tüm hikayelerimde daha gri yerlerde durmaya özen gösteriyorum. Benim için keskinlik yargı bildirmeyi ifade ediyor. Ben karakterlerimi yargılamak yerine onları anlamaya ve anlatmaya çaba gösteriyorum. Çünkü onlar yaşıyorlar ve her an her yerde benzerleri ile karşılaşabilirsiniz. Sokakta garip bir halde koşan birini görebilirsiniz ve bu size bir duygu verir. Salt o duyguyla yetinirseniz orada yargı başlar. O duygunun alt metinlerine bakmaya, o karakterin nedenlerini düşünmeye başlarsanız o zaman anlamaya da başlarsınız ve bu sizi yargılamaktan alıkoyar. Ben izleyicinin gördüklerini ya da hissettiklerini dizayn edemem. Bir paylaşım yapmayı ve kendi gördüğüm perspektifi onlarla paylaşmayı tercih ederim. Bunu yaparken de gri alanlarda kalarak onlarla hikayeyi yeniden yorumlamayı isterim. İşte bu noktada düşündüğün değil perdeye yansıyanın izleyicide bulduğu karşılık devreye giriyor. Onlarla hikayeyi yeniden ele alıyorsun. İncelikle çalıştığın bazı noktaların izleyici tarafından görülmesi ve yorumlanması film yapmanın en heyecan verici yönlerinden biri benim için. O zaman seyirciyle gerçek bir bağ kurduğumu hissediyorum.

Türk yapımlarında kadın karakter ezilen, zor durumda bırakılan taraf olarak karşımıza çıkarken Bir Umut filminde bu durumda genç bir erkeği izliyoruz. Umut karakterini yaratırken aklınızda neler vardı? İzleyicinin Umut ile nasıl bir empati kurmasını bekliyorsunuz?

Pek çoğumuz geçmişin travmaları ile yaşamaya devam ediyoruz. Pek azımız bu travmaların yaşamımızda nelere yol açtığını görebiliyoruz. Yaşamın temposu çoğu zaman buna izin vermiyor. İnsanlar sürekli içinde bulundukları durumlardan şikâyet ediyorlar. Maddi yetersizlikler, beslenme şekilleri, partner ilişkileri, iletişim biçimleri gibi pek çok konu var şikayet edilen. Bizi şekillendiren tüm alışkanlıklarımız bilinç dışımıza henüz çocuk yaşlardayken işlenmeye başlıyor. Burada aile ilişkilerinin önemi çok büyük. Çünkü bizim üstümüzde en fazla etkisi olan kişiler belli bir döneme kadar birincil derecede akrabalarımız olan anne-baba-kardeşler. Onlarla kurduğumuz ilişkiler yaşamımızın şekillenmesinde temeli oluşturuyor. Bu temel sağlıklı, özenli, şefkatli ve sevgi dolu bir zemindeyse üzerine bizi huzurlu edecek bir yapı inşa edebiliriz. Sağlıksız, özensiz, şefkatsiz ve sevgisizse veya bunlardan bazıları eksikse o zaman biz de sağlıklı bir temel üzerinde istediğimiz gibi yükselmeyi başaramayabiliyoruz. Aslında sürekli yükseliş halinde olmak bizim doğamızda var. İnsan sürekli ileri giden ve bilinç olarak yükselen bir varlıktır. Bu noktada bizi en fazla etkileyen şey ise az önce bahsettiğim çocukluk ve gençlik dönemi aile ilişkileri oluyor. Oradan kalmış ve çözülememiş bir travma veya kuvvetli bir his varsa bununla başa çıkmadığımız sürece peşimizi bırakmıyor. Bu travmaların üstesinden gelmek için emek vermek, acı çekmek gerekiyor. O acı eşiği sizi olgunlaşmaya götüren yolun da başlangıcı. İnsan travmaları ile yaşadığı sürece ergen bilincinden çıkması çok zor. Filmin baş karakteri Umut da annesi ile yaşadığı travmayı içinde tutmaya ve ondan beslenmeye devam ediyor. Bir yandan da ondan sürekli kaçıyor. Kaçtığımız şey bir süre sonra farkında olmadan bizi farklı formlarda kuşatmış olabilir. Umut’ta da durum böyle. Tam bir kısır döngü. İşte o noktada travmanın sebebi olarak gördüğü ve yirmi yıldır görüşmediği annesi çıkıp geliyor. Onlarınki fiziksel bir ayrılık. Toplumumuzda bir arada olup yıllardır gerçek bir iletişim kurmamış milyonlarca insan var. Böyle de yaşayıp gidiyorlar. Yaşamınızın bir yerinde bununla yüzleşmek zorundasınızdır aslında. Olgunlaşmanın yolu buradan geçer. Dolayısıyla Bir Umut pek çoğumuzun hikayesidir. Hayat bizi tercihler yapmaya zorlar ve bu tercihlerde gideceğimiz yolu belirler. Seyirci Umut ile empati kurabilir ya da tam tersi olabilir. Her iki durumda da konuşulacak ve üzerinde düşünülebilecek pek çok nokta olacaktır.

Bir Umut filminin festival süreci devam ediyor. Gelecek festivaller neler, film nerelerde gösteriliyor ve yarışıyor? Bize gelecekten bahseder misiniz?

Moskova Uluslararası Film Festivali Ana Yarışma’da dünya prömiyeri yaparak başladığımız süreç, Antalya Altın Portakal Film Festivali Ana Yarışma ve Boğaziçi Film Festivali Ana Yarışma gösterimleri ile devam etti. Önümüzdeki süreçte 21. Dakha Uluslararası Film Festivali’nde gösterilecek. Daha sonra Avrupa’da bazı festivallerle gösterimler devam edecek. Mart veya Nisan ayı gibi de vizyonda izleyici ile buluşacak. Biz de film ekibi olarak vizyon sürecinde izleyici ile buluşmaya devam edeceğiz. Bir yandan da yeni projelerimizi geliştirmeye devam ediyoruz. Dijital platforma yapmak istediğimiz dizi projelerimiz var ve uzunca zamandır üzerinde çalıştığım üçüncü uzun metrajlı filmimin hikayesi var.

Dijital platforma yazdığımız hikayelerimizden biri de insanlar arasındaki görünmez bağlar üzerine… İlk sinema filmimde haddinden fazla sorumluluk alan, erken büyümüş bir çocuk vardı. İkinci filmimde sorumluluk alamamış, büyüyememiş bir adam vardı. Üçüncü filmimde ise kendi doğasını aşmak için sorumluluk alan, arayan, meydan okuyan, olgunlaşma yolundaki bir annenin hikayesi olacak.

Bir Umut Fragman

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.