Performans sanatçısı Ebru Sargın L. , Can Akgümüş küratörlüğünde, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde ziyarete açılan “Büyücü ve Bahçe” adlı karma sergisi kapsamında, 25-26 Eylül tarihlerinde sergiye özel hazırladığı İmgelerin Seremonisi başlıklı bir performans gerçekleştirdi. Ebru Sargın L. ’e İmgelerin Seremonisi başlıklı performansına dair sorularımızı yönelttik.
Keyifli okumalar…
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde ziyarete açılan “Büyücü ve Bahçe” sergisi kapsamında İmgelerin Seremonisi başlıklı bir performans sergilediniz. İzleyiciler nasıl bir performans izledi?
Merhaba, bu performansın özellikle en çok üzerinde durduğum noktası izleyicilerdi. İnsanlar müzeye girip bahçede performansı gördükleri andan itibaren bir parçası olmaya başladılar. Terasa çıktıkları ilk anda 10 metrelik eskitilmiş bir kâğıtla bir sürü mürekkep ve fırçaya rastladılar. Aralıksız kâğıdın üzerinde duran ve kendi dünyasına kapanmış bir beden ile de karşılaşınca hâliyle daha çok merak duydular. Kimisi kağıdın etrafında dolanarak, kimisi yazıları çözmeye çalışarak, kimisi de eyleme katılarak sürece ortak oldu. Bu performans özellikle kolektif bir ruhla gerçekleşsin istedim. Nitekim performansın doğasında da organik bir davet olması ve insanların kendiliğinden gelip aktif olmayı istemesi oldukça güzel bir gelişmeye dönüştü. İstedikleri şekilde katılabildikleri, hem kendi içlerinden geçene hem de tek bir parçaya gönüllü olarak dahil olabildikleri bir performanstı.
Büyü ve sanat, ikisinin de temelinde inançlar yatıyor. Her ikisi için inanmadan harekete geçmek yok. Peki sizin için bu iki kavram ne ifade ediyor? Büyü ile ne tür bir bağ kurdunuz?
Sizin de dediğiniz gibi özünde inancı barındırıyor her iki kavram da. Büyü ve sanatın pek çok ortak noktası var. En temel ortak özellik inanç olsa da sonrasında eyleme geçtiğin anda da bu ortak özellikler devam ediyor. Bir şeye inanıyorsun, hayal ediyorsun ve sonra o hayal olan şey tamamen somut bir boyut kazanmaya başlıyor. O eylemlerin her birini somut olarak gerçekleştirsen de arkası yine inançla gelmeye devam ediyor. Bu projede büyü ile kurduğum bağ, hem sanat ile kurduğum bağdan hem de insanlığın inanış tarihiyle olan ilişkisinden geliyor.
İmgelerin Seremonisi’ne dair yazılı metinde sembol, imge ve işaretleri kapsayan çizim eyleminden bahsediliyor. Ortaya nasıl bir çizim çıktı?
Açıkçası tüm kâğıt hayalini kurduğumdan ve ön gördüğümden çok daha farklı ve dinamik bir çizim olarak tamamlandı. Performansın başlangıcında kâğıdın ortasına büyük bir göz işareti çizdim. Bu biraz daha bizim gönül gözümüz gibiydi. Dünyaya baktığında gördüklerinin daha ötesinde ancak inançla var olabileceğin, içeriden bakan gözdü benim için. Daha sonrasında M. Ö. çok uzun yıllar öncesine kadar uzanan bir inanışın temsili olarak Antik Yunan alfabesinden alınmış harflerle içinde sadece iyi dilekleri barındıran ve okunamayan kelimeler döküldü kâğıda. Başka harfler, farklı imgeler hepsi kâğıt yüzeyinde yerini bulurken gelen izleyiciler dileklerini içeren simgelerle kâğıdın etrafını sarmaya başladı. Bedenim orada sadece iyileşmeye olan inancın aracı gibiydi. Ortaya çıkan çizimler hepimizin ellerinden çıktı.
Büyü ile sanatı aynı cümlede görmek beni biraz ürküttü. Büyünün yaşadığımız evrende yeri yok gibi. Konu üzerine performans sergilemiş bir sanatçı olarak büyü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ürkütmesi çok doğal, çünkü bilinmeyen ve oldukça soyut bir şeyden bahsediyoruz. İnsanlığın en çok korktuğu şeylerden biri de bu “bilinmeyen”ler. Zamanla dışlanan, ve yasaklanan olması da bundan geliyor diye düşünüyorum. Hele ki günümüz toplumu için bu tarz şeyler gittikçe uzaklaşılan kavramlar. Bugün daha çok maneviyattan kopmaya yatkın ve maddilik üzerinden kurduğumuz hayatlara sahibiz. Bu tarz şeyler pek ilgi alanımıza girmiyor. Fakat yine aynı noktaya varıyoruz, neye inanacağımızı biz seçiyoruz. Neye inanmak istiyorsak hayatımızı da ona göre şekillendiriyoruz. Kara büyüler hakkında korkunç hikâyeler duyduysak elbette onun kötü olduğuna inanırız, çekiniriz hatta uzak durmaya çalışırız. Fakat bunun iyi versiyonları da var. Mesela hâlâ çoğumuzun evlerinde asılı duran, üzerimizde taşıdığımız nazar boncukları çok iyi bir örnek. Benim seçtiğim taraf da bu. Ben “iyiye” inanmayı seçiyorum. Hem kendim için hem de bunca sıkıntıyı çok yoğun yaşayan bir toplum olarak buna inanmanın kıymetli olduğunu düşündüğüm için.
Sanatçı ve büyücüyü arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi? Bu nasıl bir ilişki olabilir?
Tarihsel olarak çok daha öncesinde büyücünün ve sanatçının neredeyse aynı anlama geldiğini biliyoruz. Artık isimleri gittikçe ayrışmış olsa da iç dünya olarak ve sonrasında bunu dış dünyaya aktarım konusunda çok benzer olduklarını düşünüyorum. “Sanatın büyüsü” dediğimiz ve bize hiç yabancı gelmeyen kelime oyunu boşa söylenmiş değil. Her ikisi de yanındaki insanları etkileme, somut dünyaya geçişte aracılık rolü oynama konusunda çok benzer.
Uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul ile çalışıyorsunuz. Bu deneyimden bahsedebilir misiniz?
Kurulduğu yıldan beri Performistanbul’un sanatçısı olmak benim için oldukça gurur verici. Her ne kadar çağdaş sanatın içinde daha bireysel çalışıyor olsak da ben birlikten kuvvet doğmasına inanıyorum. Performistanbul’un performans sanatçılarını bir çatı altında tutmasının yanı sıra performans sanatının bir disiplin olarak daha ciddiye alınması gerektiği mesajını çok iyi verdiğini görüyorum. Bu platformun bir parçası olmak beni mutlu ediyor.
Gelecek projeleriniz arasında neler yer alıyor?
Uzun zamandır üzerine çalıştığım Troya’ya özel hazırlanmış bir performans projem var. Grup performansı olduğu için solo performansa göre hazırlanması ve organize etmesi çok daha uzun sürüyor elbette. Özellikle pandeminin araya girmesi bu süreyi biraz daha uzattı. Diliyorum ki gerçekleşmesi için uygun zamana yaklaşıyoruz artık. Bir de elbette İmgelerin Seremonisi’nin benim için oldukça yoğun geçen 2 günlük bir perfomans olması sebebiyle hâlâ ruhum ve kafam onunla yoğruluyor. Biraz daha durumun içerisinden çıktıktan sonra başka hangi projelere daha kapı açacağını ben de heyecanla bekliyorum. Şimdilik yapabileceğim en güzel şey kendimi sürece teslim etmek ve bunu izlemek.
Künye:
2021, Ebru Sargın L., İmgelerin Seremonisi, Performans, 2 gün / günde 5 saat, “Büyücü ve Bahçe” sergisi kapsamında, Küratör: Can Akgümüş, Performistanbul ile, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, Ankara, Türkiye
“Büyücü ve Bahçe” haberi için tıklayınız.