Efe Dikmen
Efe Dikmen

Efe Dikmen ile Müzik Üzerine Sohbet

10 Kasım 2022

Efe Dikmen geçmişte müziğe uzun bir ara vermiş, birikmiş ve son dönemde oldukça etkin bir olarak şarkılarını müzikseverlerle buluşturuyor. Konumuz müzik olduğu için müzik beklentilerini, bağımsız müzisyenlerin yaşadıklarını, yeni projelerini konuştuğumuz söyleşimizi keyifli okumalar dileriz.

“… şarkıyı çıkarmak kolay ama dinletmek zor.”

Efe Dikmen

Müziğe başladıktan sonra verdiğiniz ara ve sonrası geri dönüşünüzden konuşarak başlamak istiyoruz sohbetimize. O süreçte neler yaşandı ve nasıl karar verdiniz geri dönmeye?

O zamanlar bir aile işimiz vardı. Üniversite sonrası onunla ilgilenmem gerekiyordu. Sonrasında batışlar çıkışlar gibi sıkıntılı süreçler geçirdik ve yeniden müziğe dönmek çok zor görünüyordu. Ticaret hayatını tamamen bıraktıktan sonra da kurumsal iş yaşamında devam ettim ve hâlâ devam ediyorum. Pandemi başlamadan bir ay kadar önce ne yapmam gerektiğini hiç bilmeyerek daha önceki grubumla çaldığımız şarkımızı yayımlamaya karar verdim. Bu kararda herhangi bir şeyin etkisi yok. Çok uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim hayalimi yapma fırsatı o döneme denk geldi sadece.

Bıraktığınız ortamla bulduğunuz ortam arasında fark var mıydı?

Benim bırakmak durumunda kaldığım dönemde yanlış hatırlamıyorsam müzik dinleyebileceğimiz tek platform YouTube’tu. Hatta akıllı telefonlar da bugünkü gibi yaygın değildi. O dönemde şarkı yayımlamayı tecrübe etmedim tabii ama müzik yapım şirketlerine ulaşmak daha zormuş gibi geliyor bana. Şimdi ise şarkıyı çıkarmak kolay ama dinletmek zor gibi. Çünkü her şey dijitalleştikçe değeri azalmış gibi hissettiriyor bana.

Bağımsız bir müzisyen olarak yaşadığınız zorluklar ve avantajlar sizce neler?

Ben bağımsız kalmayı seviyorum ve bunun avantajının özgürlük olduğunu düşünüyorum. Müziği de maddi kaygılarla yapmadım hiç. Ama genel olarak dinleyici teveccühünün ve sabrının bağımsız müzisyenlere karşı daha az olduğunu düşünüyorum. Bu yakın çevrelerimiz için bile geçerli. Sanırım olumsuz tarafı sesimizi duyurmanın daha zor olması.

Single çalışmaların dışında bir de özel bir projede yer aldınız: “Aşıklar Gece Ölür – Novel Soundtrack”. Yakın zamanda da İstanbul’da lansman konseri yapıldı. Albümde iki şarkıda imzanızı ve yorumunu görüyoruz. Bu süreci ve bu projenin sizin için önemini dinleyebilir miyiz?

Novel Soundtrack ilk duyurulduğu andan itibaren beni çok heyecanlandıran bir proje oldu. Zaten proje duyurulmadan önce romanı bitirmek üzereydim ve bana da duygular açısından çok tanıdık gelmişti. Süreç içinde albüm içinde yer alan harika müzisyenlerle de dostluk kurma şansına sahip olmak beni çok mutlu etti. Bunun dışında Gülşah Elikbank ile düet yaptığımız ve sözlerini onun yazdığı “Seni Sana Rağmen Seviyorum” var. Bence albüm bütünüyle muhteşem bir güç birliği oluşturdu. Umarım benzer projeler üretilmeye devam edilir.

Müzisyenliğiniz dışında farklı bir mesleği olanlar grubunda yer alıyorsunuz. Zor olmuyor mu, iki farklı dünya çakışıyor mu, yoksa paralel ve dengede mi her şey?

Benim için dengede gidiyor. Hatta iş arkadaşlarımdan inanılmaz destek de görüyorum. Müziği gelecekte asli işim yapabilir miyim bilmiyorum ama bu şekilde biraz daha hobi olarak kalıyor olması arada başka dünyalara kaçış anlamında iyi geliyor. O yüzden işimle müziğin çakışmasına izin vermiyorum.

Yeni çıkan müzikleri takip edebiliyor musunuz? Sizce müzikseverlerin kendi sevecekleri müziğe ulaşma konusunda bunca zengin içerikli ortamlarda bulunmaları şans mı yoksa hâlâ manipüle edilebiliyorlar mı?

Yeni çıkan müzikleri takip etmeye çalışıyorum. Çok beğendiğim tarzlar da var. Kendi şarkılarımda da o karmaşayı yaşıyorum zaten, bazen 2000’lerin başında kalmış bazen de günümüze daha yakın gibi. Aynı zamanda bir dinleyici olarak şöyle düşünüyorum. Eğer aradığım bir sanatçı, şarkı varsa ulaşmak inanılmaz basit. Dijital platformlar bu anlamda hayatı çok kolaylaştırıyor. Hem de dünya üzerinde üretilmiş tüm müziklere ulaşmak için yeterince ucuz. Ama bir müzisyen olarak da platformların sosyal medya algoritması şeklinde çalışmasını anlayamıyorum. Çünkü bu durumda birçok bağımsız müzisyen sadece çevresine müzik yapabiliyor durumda oluyor. Tam işte bu umutsuzluk anında sosyal medya mesaj kutunuza bir dijital platformda dinleyicileri gerçek mi değil mi belli olmayan bir özel listeye para ödeyerek dinlemelerinizi arttırabileceğinizi söyleyen bir mesaj düşüyor 🙂 Bence dijital platformlar dinleyiciyi, bunu fırsat bilenler de müzisyeni manipüle ediyor.

Sosyal medyayı aktif kullanıyor musunuz? Sosyal medyanın şarkılarınızın bilinirliğinin artmasında rolü olduğunu düşünüyor musunuz?

Sosyal medyayı aktif kullansam da nasıl kullanmam gerektiğini çok iyi bilmiyorum 🙂 Şarkı bilinirliği konusunda etkisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü sosyal medyadaki görüntüleme sayıları dijital platformlara yansımıyor. Ama ben yanlış bir yol izliyor da olabilirim 🙂

2022 çok üretken geçmiş, 2023 planlarınız da öyle mi? Yeni yayınınız hakkında bir ön bilgi alabilir miyiz?

Evet, 2022’de çokça hızlandık. 2023’te de üretmeye devam edeceğiz. Bazı sürprizler olabilir ama bunu zamanla göreceğiz. Bu sene içinde de son olarak aralık ayında “Boşluk” adında bir şarkım On Air Music Co. etiketiyle yayımlanacak.

Sohbetimize katıldığınız için teşekkür ederiz, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bağımsız müzisyenler için en büyük motivasyon kaynağı dinlenmek bence. Ve gerçekten hiç adı duyulmamış muhteşem müzisyenler var.

Beni davet ettiğiniz için ben teşekkür ederim.


Efe Dikmen Dijital Müzik Servisleri

Spotify I Apple Music I Fizy I Muud I Deezer I YouTube Music

Sanat Okur

Türkiye'nin En Büyük Kültür Sanat Haber Portalı, Sanat Haberleri, Sergi Rehberi, Sanatçı Portfolyoları, Sanat Üzerine Söyleşiler

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

On İkinci Ev - Melek Ceylan
Önceki

Melek Ceylan ile Oyunculuğu Üzerine Söyleşi // Nil Has

view of central Berlin, looking towards Alexanderplatz and the TV Tower
Sonraki

Çiçeklerini Tanklar Ezen Şehir, Berlin

Kaçırmayın!

Nijat Sirel kimdir?

Ali Nijat Sirel (1898, Amasya – 18 Haziran 1959, İstanbul),
Marcel Duchamp photographed by Henri Cartier-Bresson in 1968, a promised gift of Barbara and Aaron Levine to the Hirshhorn Museum and Sculpture Garden.

Şimdi ve Burada Değişen Estetik

Güzel kelimesi beraberinde aklımıza pek çok kavramı da bir zincir