Melek Ceylan ile Oyunculuğu Üzerine Söyleşi // Nil Has

“Sonra… Ellerim var. Gözlerim, dudaklarım, nefesim var. Şarkılarım var. Sesim var! Yeterli mi?
Değil.”

Sesini bulmaya çalışan bir kadının çıktığı yolda çocukluktan ilk gençliğe, ötekilerin gözünden İstanbul’un seslerine uzanan hikayesi… Burada şehirler, evler, aşklar, şarkılar var. Evlerin arasında gezinirken seyirciyle neşeli bir dil kurgulayan anlatıcı yaşamı boyunca üzerine yüklenen çelişkili kimlikleri anlamaya çalışıyor. Otobiyografik ögelerle yaratılan On İkinci Ev seyirciyle bir diyalog kurma çabası. Sesini arayan herkes için…

Melek Ceylan’ın kendi hayatından yola çıkarak sahneye taşıdığı Rehberli Otobiyografi tekniğiyle hazırlanmış On İkinci Ev oyunu ve oyundaki performansı, sokakla ve seyirciyle kurduğu ilişki dikkat çekici. Geçen sezondan bu yana farklı sahnelerde seyirciyle buluşmaya devam eden Melek Ceylan ve On İkinci Ev oyunu, dikkat çekici unsurlarıyla Afife Tiyatro Ödülleri jürisi için de ilgi çekici oldu ve beğeni aldı.

24. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nde Melek rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne aday gösterilen Melek Ceylan, performansıyla ve Rehberli Otobiyografi türündeki On İkinci Ev oyunuyla bir kez daha tiyatro sanatı alanında radarımıza girdi. Geçen sezondan bu yana başarısını izlediğimiz Melek Ceylan’ı sizlere daha yakından tanıştırmak istedik.

Kolaylaştırıcılığı için Zeynep Nur Ayanoğlu’na ve samimi cevapları için Melek Ceylan’a teşekkür ederiz.

On İkinci Ev
On İkinci Ev (Melek Ceylan) – KOLİ Art Space, Fotoğraf: Büşra Yeşilay

Melek Ceylan ismini yeni duyanlar için kendinden bahseder misin?

Oyuncuyum. 2004’te Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera-Şan bölümünü kazandım. Hep aşina olduğum, kulağıma, sesime yerleşen ezgilerin dışında olan Batı müziğine ve notalara merak salmıştım. Zaten müziğin olduğu bir ailede ve coğrafyada büyüdüm. Eğitimini de almak istedim. Tabii konservatuvar sınavlarına girmek için —bilinen bir hikâye— ailemi ikna etmek zaman aldı.

Yılın ilk yarısından sonra tiyatroya meylettim. Müzikten de vazgeçemezdim. Tekrar sınavlara hazırlanarak aynı üniversitede 2009’da mezun olduğum Tiyatro-Oyunculuk bölümüne geçtim. Mezuniyetimden bu yana İstanbul’da yaşıyorum. Bu süre içinde farklı ekiplerle ve tiyatrolarla çalıştım. 2021 Kasım ayında ise On İkinci Ev süreci başladı ve hâlâ devam ediyor.

Melek Ceylan
Melek Ceylan

24. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nde Melek rolünle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne aday gösterildin. Melek’i bize tanıtır mısın? On İkinci Ev nasıl bir oyun?

On İkinci Ev, otobiyografik bir oyun. Bu yüzden sahnede tabii bir oyunculuk performansı var ama oradaki Melek bilindik anlamda bir “rol kişisi” değil, kendim olarak sahnede var oluyorum. İçerik ve metin danışmanımız Dr. Mürüvet Esra Yıldırım ile birlikte Rehberli Otobiyografi (ROB) tekniğini kullanarak kişisel hikâyemi yazdım. Oyunu çalıştığımız süreçte ise bu metinlerden yola çıkarak imajlara dayalı bir çerçeve ve dramaturjik bir bağlam oluşturduk. Bu kapsam özelinde cevap verecek olursam “camın arkasındaki anlatıcı” sesini duyurmaya, hikâyesini anlatmaya çalışan ve bu zamana kadar sustuklarıyla artık kavga etmek isteyen bir kadın, bir oyuncu.

Alışılmış sahneleme biçimlerinin dışına çıkarak ve kız çocuklarının bastırılmış hislerini yüzümüze vurduğun On İkinci Ev, Afife jürisini de etkilemiş olmalı ki adaylar arasında seni de gördük. Seyirciden nasıl tepkiler alıyorsun? Oyunculuk ve yeni tiyatro biçimleri üzerine de örnek olduğunu düşünüyor musun?

On İkinci Ev ile aday gösterilmek benim için çok anlamlı. Sahneleme biçimi, disiplinlerarası bir metotla çalışılması, içeriğin Rehberli Otobiyografi tekniğiyle oluşması gibi nedenlerle farklı bir örnek. Fakat elbette hem yurt dışında hem Türkiye’de mekân tiyatrosu örnekleriyle karşılaşıyoruz. Benim için oyuncu olarak değişen mekânlara adapte olmak, seyirciyle kurduğum ilişkinin mekâna göre şekillenmesi oyunculuk anlamında çok öğretici. En başta, seyirciyle diyalog kurma çabası üzerinden yola çıktık. Geçen sezondan beri Moda Sahnesi’nde, KOLİ Art Space’te, Küff Kolektif’te, Kadıköy Emek Sahnesi’nde ve Sahne Pasaport’ta, keza Avrupa Birliği Sivil Düşün desteğiyle gerçekleştirdiğimiz Türkiye turnelerimizde birbirinden farklı nitelikte mekânlarda otuzdan fazla kez sahneye çıkıp performans sergiledim. Oyunlardan sonra gerçekleştirdiğimiz söyleşilerde veya başka mecralarda aldığımız yorumlara göre, aradaki engele rağmen, seyircinin bu diyaloğu kurmaya ve sürdürmeye çabaladığını biliyoruz. Yine hemen her oyundan sonra, seyircimizden kendi hikâyelerini sanatsal bir yolla ifade etmeye yönelik şevk duyduklarını duymak ekipçe hepimizi motive ediyor. Böylece dayanışma kurmuş oluyoruz çünkü.

On İkinci Ev - Melek Ceylan
On İkinci Ev – Melek Ceylan

On İkinci Ev’i camekân arkasında sahnelemeye nasıl karar verdiniz? Sahnede tek oyuncu olarak dış etkenlere açık bir atmosferde oynamak zorlayıcı değil mi? Şimdiye kadar oyun esnasında camın arkasında karşılaştığın enteresan durum oldu mu? Oyun esnasında zorlandığın sahnelerle nasıl baş ediyorsun?

Bir oyun çıkarmaya karar verdiğimde başından beri belli olan iki şey vardı: Oyun camekânın arkasında gerçekleşecekti ve ismi On İkinci Ev olacaktı. Camekânla nasıl bir ilişki kurabileceğimizi süreçte araştırdık; camekânın imgesel niteliklerine baktık. Tabii, COVID-19 boyunca geçirdiğimiz karantina süreci, karşılaştığımız engeller, yaşadığımız iletişimsizlik beni camekâna götürdü. Bu, imgesel olarak birçok anlam barındırıyor. Sokağa taşımayı da istediğimiz için mekânla böyle bir ilişki kurmaya karar verdik. Dediğiniz gibi, sokaktaki oyunlar çeşitli nedenlerle zorlayıcı olabiliyor. Sokakta seyirciyle aramdaki tek engel camekân değil nitekim. Sokak yaşayan bir şey olduğu için kendine ait akışı var. Sesler, uğultular, arabalar, gelip geçen insanlar… Seyirciyle karşılıklı olarak daha fazla çaba harcamamız gerekiyor. Bu da aslında yeni bir mücadele alanı yaratıyor. Bunun dışında, oyunda özel olarak zorlandığım bir sahne yok.

On İkinci Ev sahnelenmeye başlandığından bu yana başarıyla ve alkışla yoluna devam ediyor. Arkasında disiplin ve çok çalışma olduğunu bilenler bilir. Bu yüzden övmekten kaçmayacağım. Oyun İstanbul gösterimleri dışında farklı şehirlerde oynadı ve yurt dışı turneleri de olacak. Bunlardan bahseder misin? Turneler devam edecek mi? Planda neler var?

Geçen sezon ilk turnemizi Diyarbakır’da Mordem Sanat’ın düzenlediği Solofest’te yapmıştık. TheatreIST kapsamında, Yeldeğirmeni’ndeki KOLİ Art Space’te uluslararası tiyatro profesyonellerinin karşısına çıktık, özel bir deneyimdi. Daha sonra kendi imkânlarımızla Ankara’da Ka Atölye’de iki kez sahneledik oyunu. Yazın sonuna doğru, Avrupa Birliği Sivil Düşün desteğiyle Ankara (Yermekân), Gökçeada, Bodrum (Gümüşlük Akademisi) ve İzmir (Originn Coworking Space) turnelerimiz oldu. Bu turnelerde her oyundan sonra seyircilerle söyleşiler gerçekleştirdik. 13 ve 15 Kasım tarihlerinde Çanakkale’de Duca Art’ta oynayacağız. Bu sezonda turnelerin farklı şehirlerde de devam etmesini istiyoruz. Henüz resmileşmeyen yurt dışı turnelerimiz de gündemde. Özellikle “Guided Autobiography” adıyla Rehberli Otobiyografi yazı tekniğinin ABD’deki kurucusu olan, gerontoloji (yaşlı bilimi) alanının da kurucularından sayılan James E. Birren’ın (1918-2016) açtığı yolda otobiyografi çalışmaları yürüten ABD’deki Birren Center ile irtibattayız. Fiziksel tiyatronun imkânlarıyla bu yazı tekniğini birleştirmiş olmamızı ilgi çekici buldukları kadar, oyun bu anlamda bir ilk de teşkil ediyor.

İstanbul’daki seyirciler bu oyunu nerelerde izleyebilir? Biletler hangi mecrada?

18 Kasım Cuma akşamı saat 20.30’da Karaköy’deki Sanatorium sanat galerisinin camekânında yine KOLİ Art Space’te olduğu gibi seyirci oturma düzenini sokağa kurarak oynayacağız. 2 ve 4 Aralık Cuma ve Pazar günlerinde ise, Cihangir Atölye Sahnesi’nde (CAS) iç mekânda, normalde kulis olarak kullanılan bölmeli camları kullanarak sahne alacağız. Sanatorium’un sanat galerisi olması, o camekânda daha önce hiç performans gerçekleştirilmemiş olması ve CAS’ta tiyatro öğrencileriyle de bir araya gelecek olmak heyecan verici. Biletlerimiz tiyatrolar.com.tr adresinden alınabilir.

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.