Mekin Avras / Söyleşi
Mekin Avras / Söyleşi

Genç Sanatçı Mekin Avras İle Söyleşi

21 Temmuz 2021
Mekin Avras / Söyleşi
Mekin Avras / Söyleşi

Sevgili Mekin seni tanıyabilir miyiz?

1991 yılında Bitlis de doğdum. Yaklaşık 25 yıldır İstanbul’da yaşıyorum. 2021 yılında Marmara Üniversitesi Resim-İş Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. An itibariyle aktif olarak sanatsal faaliyetlerimi kendi atölyemde üretmekte ve sürdürmekteyim.

Çalışmalarını nasıl temellendiriyorsun bahsedebilir misin?

Öncelikle soruna şu noktadan başlamak istiyorum. Henüz çocuk yaşlarım da birtakım travmatik olaylarla karşı karşıya kaldım, birçok kez ölümden döndüm. Bunun sebebi ise doğaya olan merakım, bitmek bilmeyen keşfetme ve kavrama güdülerimdi. Çocukluğumdan beri çevreye olan ilgim genel olarak analiz etme içgüdüsüyle derinleşti. Toplumsal olayları, doğayı, insanları kavramaya çalışıyordum. Çocukluk döneminde bilinçaltım normal şartlarda şekillenmedi. Bunun birden fazla sebebi vardı. Gerek psikolojik gerek politik gerek ekonomik gerekse de kültürel anlamda… Çocukluk dönemime dair en çarpıcı gerçeği fark ettiğimde ilk kez düşüncelerimin elle tutulur bir yanının olduğunu hissetim. O gerçekte şuydu; var olan tüm nesne ve imgelere tersten bakıyor ve çözümlemeleri ister istemez ters bir düzlemde ele alıyordum. Başta sorunun benden kaynaklı olduğunu düşünüyordum. Kendimi sürekli fişliyor ve ikaz ediyordum. Bu gerçeklikle beraber, okulda aldığım eğitim yaratıcı unsurlarımı oluşturduğunu fark ettim ve bu oluşum süreçlerini yavaş yavaş benimsedim. İlkokulda kurtarıcım olan sanat ile yollarımız keşişti ve üniversite eğitimime kadar bu gerçeklik benimle gizemli keşiflere evrildi ve hala evrilmekte. Süreç içerisinde kendimce çözümlemeler yaptım. Daha sonraları analiz serüvenim beni psikolojiyle tanıştırdı. Bu kavram hem sanat alanımda hem de olay ve örgülere karşı, kişisel histerik yaklaşımımım dada etkili bir yapıya sahip oldu. Bu eksenden baktığımda genel olarak sanat dünyamda benimsediğim misyonlar var ihtiraslar oldu. Doğada canlı ve cansız varlıkları anlamaya çalışmak, ortak payda ilişkilerini gözlemlemek ve örgüleri sanatsal mercek ile ele almak ve anlam bütünlüğünü yansıtmak gibi. Şu an belleğimi, en çok insan sorunu ve doğa sorunu meşgul etmekte. Bu durum üzerinden kendime büyük dilimler halinde büyük paydalar biçiyorum. Sanatımla icra halindeyken her gerçeğin somut ve soyut ilişki biçimini yakalamaya çalışıyorum. Soruyu noktalar isek, saf acının ve kayıp giden yaşamların ne kadar güçlü olduğunu, doğada ne gibi sonuçlara vesile olduğuna çocukluğumdan beri bir tanıklık ediyor ve içinde yaşıyorum. Bu gerçeğin dayanakları, çalışmalarımda enteresan bir biçimde filizlenmekte ve kendisiyle beraber çarpıcı sonuçlar doğurmakta.

Bu süreçte kendini de tanıyorsun diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Sanat ve yaratmak bir yaşam biçimidir ister istemez bunun bir parçası oluyorsun. Bu perspektiften baktığımda etrafımı sarmalayan olaylar silsilesinde kendimde yeniliğe dair orgular oluşturuyor ve arıyorum, keza yaşamımın son nefesine kadar kendimle meşgul olacağım için kendimi sürekli tanıma fırsatım doğacak, değişime açık olmaya çalışıyorum.

Mekin Avras
Mekin Avras

Sanatı kendi istekleri doğrultusunda yönlendiren ve sanatını toplumun beğenisine göre şekillendirenler için ne düşünüyorsun?

Bu şekillenme eylemeni zararlı buluyor, sanat ve sanatçı adına iyi şeylerin doğurabileceğini açıkçası düşünemiyorum. Dünyada ve özellikle Türkiye’de süregelen bir gerçeklik olgusu var, sanatın işleyiş biçimini belirli bir kesime teslim olmasıdır. Bunun sebebinin ise güç ve sermaye ilişkisi içinde burjuvazinin yanlış yönlendirilmesi diyebilirim. Bu himayeyi oluşturan kitlelerin altında hayata ve sanata tutunmaya çalışan sanatçılar umutsuzca keşfedilmeyi beklerken çok acı bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Sanatın özünü boşaltıp ikinci plana atıp ilişkiler üzerinden gerçekleşen bu süreç bana biraz düzenbazca geliyor.

Aykırı sanat hakkında ne düşünüyorsun?

Aykırı sanat kendisiyle beraber her zaman yenilikçi bir kapı aralamıştır. Bunun en büyük örneğini Fransız devriminde gördük. Bir toplumu anlamanın en iyi yolu aykırı sanatı ele almaktan geçer. Aykırı sanat, düzensiz ve karma politik toplulukların sorununa inmeyi amaçlar. Burada benimsediği roller toplum nezdinde kanayan yaralara mehlem olmaktır. Aykırı sanat kapalı kapılar ardında gerçekleşen ve sorunsal olaylara yol açan toplumun dinamitlerini zedeleyen, hükümetlere, politikacılara ve dünyada sorun oluşturan her şeye karşı atak belirlemiş bir kesimdir. Aykırı sanatın yeri, bu eksenden bakıldığında kendisine üstlendiği rol korumasız olan sanatın zırhına bürünmektedir. Bir toplumda aykırı sanat olmalı, yoksa başka hangi şekilde toplum kendisini yenilikçi kılabilir ki.
Yaşasın aykırı sanat.

Seni çalışmaların ve izleyici arasında gerçekliği aktaran bir hayalet olarak konumlandırabilir miyiz?

Hayali bir çağda yaşıyoruz, insanlar istekleri doğrultusun da hayali düşüncülerini direkt fiziksel yaşama geçiremiyor olabilirler. Bu durumun sebebi maddiyata dayalı bir döngünün içinde olmalarıdır. Kendimi bildim bileli ruhum özgürce canlı ve cansız varlıkların içinde dolaşıyor. Hal böyleyken bu gerçeğin karşısında misyonlarımı öne sürmekten kaçınmıyorum. Beni onlardan farklı kılan şey sanat yoluyla onları ve kendi yaşantımı nesnelere karşı biçimlendirmemdedir. Nitekim çalışmalarımda hayaletleri gün yüzüne çıkartırken ortak paydalarımızın payı olduğunu da düşünüyorum. Hayalet olgusuna genel bir yargı olarak bakmıyorum benim için hayalet olmak ayrıcalıktır. Kısacası kendimi bir hayalet olarak tanımlayabilirim, izleyicinin ve çalışmaların arasında kalıyor, bu iki tabakayı yan yana getirmekten feyz alıyorum.

Çalışmalarında adaletsizlik teması dışında ölüm temasını işlediğini söyleyebilir miyiz?

Benim için yaşam ve ölüm aynı potadadır. İkisini birbirinden ayırmam neredeyse olanaksız.Başa döner isek yaşayan ölüler olarak betimlediğim bir dünya var. Olumlu veya olumsuz gelişen olayların başlaması yaşama belirtisini, biterken de ölümün belirtisini gösterdiğini düşünüyorum.

Toplumların içinde olaylardan oluşan zincirleme kazalar vardır, bu zincirleme kazalarda genel olarak ölümün soyut ve somut haliyle boy göstermesi dikkatimi çekmekte, bu etkileşimin sonucunda ölümün temasını genel olarak çalışmalarımda perçinleştirmeye çalışıyorum.

Instagram: mekinavras.studio

Ezgi Kızıldağ

1995 yılında İstanbul’da doğdu. 2013 yılında Sakarya Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümü’nü kazandı. Lisans eğitiminin ardından 2017 yılında Sakarya Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümü yüksek lisans eğitimine başladı ve 2020 yılında mezun oldu.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Veera’nın Seyahatnamesi Bölüm 4 – DEJA VU / Şeyda Aydın
Önceki

Veera’nın Seyahatnamesi Bölüm 4 – DEJA VU / Şeyda Aydın

Mehmet Babat
Sonraki

Portfolyo: Mehmet Babat

Kaçırmayın!

Doğan Hızlan

Doğan Hızlan Edebiyat Eleştiri ve İnceleme Ödülü Şerif Eskin’in

Bu yıl Doğan Hızlan Edebiyat Eleştiri ve İnceleme Ödülü, jürinin
William Faulkner

William Faulkner’ın Kaleminden “Mezar Kazanlar” Çıktı

William Faulkner’ın kaleme aldığı “Mezar Kazanlar” romanı YKY Modern Klasikler