Gökyüzü ve Yer Arasında; Bazı Mümkün Zamanlar Sergisi Üzerine

Nurra Yazıcı
Nurra Yazıcı

Fotoğraf, video ve çoklu medya biçimlerinde çağdaş ve kurgusal eserler üreten Nurra Yazıcı, birbirini tamamlayan farklı ve karmaşık katmanları resimsel anlatımla bir araya getirirken, gerçek ve kurgu arasındaki uçurumu naif bir dille kapatıyor.

Desen, ışık, renk ve malzemenin potansiyelini baskı tekniğindeki yaratıcı ve cesur çalışmalarıyla gün yüzüne çıkaran sanatçı, yüzeyleri ve desenleri katmanlar olarak üst üste basarak veya yerleştirerek hem zaman hem de mekanı, geçici ve göreceli hale getiriyor. Sanatçı, ilk solo sergisi olan ‘Gökyüzü ve Yer Arasında; Bazı Mümkün Zamanlar’ fotoğraflarında gökyüzünü ve yeri, yeni zamanlar ve mekanlar yaratmak için bir araştırma alanı olarak kullanıyor.

Serginin küratörü ve bir sanat yazarı olarak, sergiyi daha keyifle anlatabilmek ve sanatçı ile yazı üzerinden eserleri ve fikirleriyle bir bağ kurabilmeyi desteklemek için kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu yazıyı da söz konusu söyleşiden bir derleme olarak sizlerle paylaşmaktan keyif duyuyorum.

Fotoğrafların ve fotoğraflarının üzerine inşa ettiğin hem teknik hem de düşünsel katmanları keyifle izliyoruz. Sen kendi sanat üretim pratiğin hakkında izleyicilere ve okuyuculara ne söylemek istersin?

Yanından geçip gittiğimiz şeylerin, sıradan olanın ve gündelik karşıma çıkan  nesnelerin üzerine çalışıyorum. Parlak kağıda basılı bir davetiye, güzel kağıtlar, ışıltılı yüzeyler, markette karşıma çıkan yeşil pardesülü bir kadın, rüzgarla değişen bulutlar, taşların yüzeyi, yol boyu çizgiye dönüşen ağaçlar gibi. Bunları fark etmek, ayrıntıları yakalamak, somut olan nesneleri soyutlaştırma ve diğer olasılıklar bir oyun gibi keyif  ve ilham veriyor. Bunları paylaşma arzusu ve heyecanı duyuyorum. Sorularım da bu çerçevede aslında, çevremde olup bitenin, nesnelerin, desenlerin olanakları nedir?

Karar alma sanat üretiminde belki de en sancılı süreçtir. Sen bu süreci nasıl yürütüyorsun? Fotoğraf üretiminde zamanı, süreci ve fikirlerini nasıl sıralıyorsun?

Bu soruların tümüne ‘kendiliğinden’ cevabını verebilirim. Bir şeyleri fark ediyorum, onları fotoğraflıyorum. Yakalıyorum hatta. Yeterince heyecanlanırsam hemen o gece çocuklar uyuyunca fotoğrafı farklı kağıtlara basıyorum. Sonra bastıklarım üzerinden yeni denemeler yapıyorum. Değiştiriyorum. Oynuyorum kısacası. Bununla birlikte, üzerine hemen çalışmadan demlenmeye aldığım fotoğraflar da oluyor. Hatta çoğunlukla böyle oluyor. 10 yıl bekleyen ve yeni üretime dönüşen fotoğraflarım var.  Zamanı yine ‘kendiliğinden’ geliyor. Çoğu kez bir çağrışımla fotoğraflarıma geri dönüyorum.  onları farklı yüzeylerde, kat kat, yerinden ederek görmek, denemek, tamamlamaktan uzakta sürekli üzerine çalışmak üretim sürecimi tam anlamıyla tanımlıyor.

Bir de belki birçok insandan farklı olarak, çalışmak için bir zaman aramıyorum. Çalışmak için boş bir vakit beklentim yok. Genellikle beklerken, bir yerden başka bir yere giderken, çocuklarla oyun odasında oynarken çalışıyorum.  Tüm bu çalışma saati dışındaki zamanlar benim için verimli üretim vakitlerini oluşturuyor. Fikirlerim çoğu kez sıralanmıyor o yüzden, kendine yer buluyor.

Geese on watercolor paper, Nurra Yazıcı
Geese on watercolor paper, Nurra Yazıcı

Sanatsal üretiminde kağıt ve fotoğrafları uyguladığın farklı yüzeyler ön plana çıkıyor. Kağıtlar, yüzeyler ve baskı teknikleri senin sanatsal üretimin için ne ifade ediyor?

Hem analog, hem de dijital fotoğraflar çekiyorum. Öte yandan fotoğraf benim için her zaman kağıt veya benzer bir yüzeye basılmış bir sanat nesnesi. Yani böyle olmalıymış gibi. Kağıtlar ve yüzeyler benim fotoğraflarımın önemli bir parçası. İlgili ve tamamlayıcı bir parçası hem de. Bana yeni fikirler, hisler veren, heyecan verici bir malzeme. Eserin fikri ve nesnesinin bütünlüğü de benim çalışma alanlarından biri. Bir desen bana bazen bir su yüzeyini, bazen bir taş parçasını, ağaç köklerini, bulutların hissettirdiği yumuşaklığı çağrıştırıyor. Bazen de ortaya çıkan kuvvetli zıtlıklar  merak uyandıran sorulara dönüşüyor.  Sorular ve olasılıklar da deneme ve üretme enerjisine. Bana göre kağıtlar bir araç değil fotoğrafın fikirsel bir katmanı, doğurgan ve heyecan verici bir katmanı.

Fotoğrafın hem desen hem de belge niteliklerini kullandığın Şehirler ve Yazarlar Koleksiyonunu oluşturmaya başladığını biliyorum. Yakında izleyici ile de paylaşacaksın sanırım. Hatta proje sanırım bir kitaba dönüşecek. Bu projede şehirler kadar yazarları da yeniden üretecek misin? Bir başka deyişle, kaynaklardan aratıp bulamayacağımız ve/ya daha önce üretilmiş örneklerinden farklı olarak ne vaat ediyor?

Şehirler ve yazarlar arasında kurduğum bağ oldukça kişisel. Diğer çalışmalarımda olduğu gibi hem oldukça sıradan sayılabilecek yüzeyleri, desenleri, hatta anıları yeniden üreterek kullanıyorum. Tabi ki teknik ve bakış açısı yepyeni ama içinde önceden bildiğimiz ya da sezdiğimiz şeyleri olması da çok çekici bana göre. Belki hiç fark edilmeyen, ilgi kuran, yeniden canlandıran. Oldukça heyecan duyuyorum. en çok da izleyici ile paylaşacak olmamdan.

Samimi ve açık cevapların için çok teşekkür ederim. Son olarak okuyucu ve izleyici ile paylaşmak istediğin bir sözün var mı?

‘Gökyüzü ve Yer Arasında; Bazı Mümkün Zamanlar’ isimli ilk solo sergimi fırsatı olan okuyucuların ziyaret etmesini, duygu ve düşüncelerini benimle paylaşmalarını çok isterim.  Herkese şimdiden çok teşekkür ediyorum.

Nurra’ya bu harika röportaj için çok teşekkür ediyorum. Kıraathane 24 Galeri 1’de, 4 Ocak 2024 tarihlerine kadar Pazar hariç her gün ‘Gökyüzü ve Yer Arasında; Bazı Mümkün Zamanlar’ isimli sergiyi ziyaret edebilirsiniz.

Filiz Ağdemir, İstanbul'da doğdu. İstanbul'da yaşıyor. Gökyüzünü unutur, sonra hatırlar. Denizi unutmaz. Küratör, Yazar, Okur.