Oya Denizyaran ile “Düş Uykusu” Kitabı Üzerine…

İnkılâp Kitabevi aracılığıyla Oya Denizyaran’ın ilk romanı geçtiğimiz yıl okurları ile buluştu. Trajikomik bir yapıya sahip olan roman, okuyucularını eğlendirirken toplumsal, kültürel normlar, batıl inançlar, gelenek ve görenekler gibi konuları da ele almaktadır. Güldürürken düşündüren yazarımız ile ilk romanını yazma süreci, romanında birbirinden farklı ve eğlenceli özelliklere sahip olan karakterleri hakkında konuştuk. Keyifli okumalar…

Oya Denizyaran
Oya Denizyaran

İrfan’ın yaşadığı bir sorunun hikâyesini okuyacakmışız gibi başladığımız Düş Uykusu romanınızda birbirinden farklı, orijinal karakterler ve onların yaşamları ile tanışmaktayız. Tüm bu karakterler ve hikâyelerini yazmaya nasıl başladınız? Yazma sürecinizden bahseder misiniz?

Karakterleri ve romanı yazmaya başladığımda çok bulanık bir yolun içindeydim. Ana çerçevede İrfan’ın başına gelen bir tuhaflıktan yola çıkılmış gibi görünse de, İrfan’dan rol çalan birbirinden değişik karakterlerle kesişti yolum. Bu kişilerin her biri, yazma sürecinde kendileriyle ilgili ne kadar derinleşmem gerektiği konusunda bana yol gösterdiler. Kendi olanaklarını kendileri yarattılar diyebilirim. Diğer bir deyişle ben sadece yazılmalarına aracı olmuş gibi hissediyorum kendimi; onları bir sinema filmi gibi önce zihnimde oynatıp sonra sadece kağıda geçirdim diyebilirim.

Düş Uykusu beni son zamanlarda hem eğlendiren hem de olayların trajikliğine dikkatimi çeken romanlardan biri oldu. Toplumun kanayan yarası olarak değerlendirebileceğimiz konuları böyle eğlendirici halde kaleme almayı nasıl başardınız? Oya Denizyaran günlük hayatında da olaylara eğlenceli tarafından bakabilen birisi midir?

Olaylara eğlenceli yönden bakmak değil de aslında; absürdünden bakmak demek belki daha yerinde olur. Ne demek absürdünden bakmak, çok normal görünen şeylerin ardındaki aykırılığı ve bir miktar “deliliği” görmek. İnsanlar ve yaşam o kadar absürd ki sanırım benim algım öncelikle bunu algılıyor. Hayatı böyle gördüğümde önümde açılan sonsuz olanaklar beni büyülüyor. Bu sularda kendimi çok daha iyi ve yaratıcı hissediyorum. Günlük hayatta herkesi kırıp geçiren bir komikliğim yok ama gözüme takılanlarla ince ince eğlendirdiğim olur çokça.

Oya Denizyaran “Düş Uykusu”
Oya Denizyaran “Düş Uykusu

Düş Uykusu’nda karşımıza çıkan İrfan, Naciye, Remziye, Latife, Emirhan, Muzaffer ve diğerleri… Aslında aramızda hep var olan, yaşayan insanlar. Bu coğrafyada yaşayanların sokağa çıkınca karşılaşabileceği, uzaktan yakından tanıyabileceği özelliklere sahip kişiler. Bu karakterler nasıl var oldu? İnsanları gözlemler misiniz?

İnsanları duygusal olarak gözlemliyorum. Birilerinin fiziksel özelliklerini sorsanız bir çırpıda söyleyemeyebilirim. Ancak o kişinin davranışları, duygusal tepkileri hakkında bir dosyam vardır. Birinden bahsedildiğinde fiziksel görüntüsünden çok onu en fazla eşlediğim duygusunun imgesiyle çağrışım yapar. Bu bilinçli yaptığım bir şey değil bu arada. Benim insanlarla kurduğum bağ, ya da onları tanıma şeklim böyle. Hal bu olunca doğal olarak çok fazla da malzeme oluyor elimde. Yazdığım karakterlerin hamurunda da bu gözlemler var bolca.

Naciye ve Remziye’nin hem kendi kendilerine hem de birbirleri ile konuşmaları “sabaha kadar konuşsalar dinlerim” diyebileceğimiz, insanı son derece gülümsetebilen türden. Bu ahretlikleri nasıl böyle konuşturabiliyorsunuz? Sizin iç sesinizde birer Remziye ve Naciye gibi kişiler var mı?

Nasıl konuşuyorlar gerçekten ben de bilmiyorum. Üstelik de çok konuşuyorlar. Bunların ne kadarı benim kendi içsesim, inanın ayırmak çok mümkün değil. Bazen kendimdeki Naciyeliği, Remziyeliği, Latifeliği görüp kıs kıs gülüyorum. İnsanların doğal bir şekilde muhabbet edebildikleri, annelerin çocuklarını çanta gibi her yere götürdükleri, bilgisayar, tabletin olmadığı bir çağda çocukluğunu geçirmiş biriyim. Çocukluklarını benimkine benzer koşullarda yaşayan kişilerin içinde bu kadınlardan olduğunu düşünüyorum.

İsmihan, içinde bulunduğu çevreye adaptasyonu için kendi isteğiyle küçük yaşta düş görmekten bile vazgeçen bir karakter. Aynı zamanda düşlerinin peşinden gidip bir nevi özgürlüğünü de elde ediyor. Herkes hepimiz İsmihan gibi düşlerini takip ederek kendi içsel gezintisine çıkabilir mi?

Hem de nasıl! Hepimiz yapmalıyız. Kadın, erkek hepimiz kendi düşümüzün peşinden gitmenin yollarını bulmalıyız. Başarılı olacak mı olmayacak mı bu başka bir romanın konusu ancak asla denemeden bilemeyiz. Zaten sonuçta güzel olan hep yolculuğun kendisidir değil mi?

Günümüzde toplumsal normlar insanlar tarafından farklı şekillerde ele alınıp inceleniyor ve insanlara sunuluyor. Hatta bu normlar aktarılırken bazen son derece eleştirel olup insanı yorup boğabiliyor. Siz bu toplumsal normları son derece eğlenceli bir üslup ve renkli karakterle ele alarak okuyucularınıza sunup düşünmelerini sağlıyorsunuz. Güldürürken düşündürmenizi neye borçlusunuz?

Bu aslında bir anlatma biçimi, öncesinde de bahsettiğim gibi. Bir şeyi trajik anlatmak yerine ona bambaşka bir yönden bakmaya çalışarak hem komiğini, hem gerçeğini, hem de duygusunu vermeye çabalamak. Yazma amacım arasında insanları güldürmek gibi bir neden yok örneğin, bu anlatımdan çıkan bir sonuç. Daha çok neyi anlattığıma odaklanıyorum, bir derdim oluyor alt metinde. Sanırım bu yüzden de okuyucuyu gülerken düşünmeye sevk ediyor metin.

Edebi türler arasından şiirle ilgilenmiş, tiyatro ve öykü alanında ise çalışmalarınız olmuş. İlk kitabınızı ise roman olarak kaleme almışsınız. Roman sizin kaleminizin aktığı alan oldu diyebilir miyiz? Yoksa diğer alanlarda da çalışmalarınıza devam etme düşünceniz var mı?

Ben kendimi öykücü olarak görürken ortaya bu roman çıktı. Öykü çok farklı dinamikleri olan çarpıcı bir yaratım, hiç hata kaldırmıyor örneğin. Roman yazmak karakterleri ve olayları daha derinlemesine incelemek için güzel fırsatlar sunuyor. Sanırım romanı yazdığım dönemde buna ihtiyacım vardı. Öykü yine yazıyorum, kısmet olursa bir öykü kitabı yapmak çok istiyorum. Oyun ve senaryo da çok ilgi alanımın içinde olan konular. Toplum sağlığı için şiir yazmamam daha hayırlıysa da okuyucu olarak şiirden kopmam mümkün değil. Bunaldıkça şiir okurum ben.

1991 doğumlu, Almanca öğretmeni, Edebiyata tutkun.