Sanatçı Sude Erkoyuncu ile Söyleşi
Sanatçı Sude Erkoyuncu ile Söyleşi

Yakın ve Mesafeli, Kişisel ve Kolektif: Sanatçı Sude Erkoyuncu ile Söyleşi

21 Ağustos 2024

Sude Erkoyuncu bu sene izleyiciyle duy/g/usal temas kuran mutualist işleriyle Mamut Art Project’te ve Zilberman Genç Yeni Farklı’da yer aldı. Sanatçı bir yandan kişiselde kolektifi ararken diğer yandan kolektifte kişiselin biricikliğini yeniden yaratıyor. Karşılıklı beslenmeye dayalı bu süreç onu isimsiz bir kadına ait buluntu bir günlükle buluşturduğu gibi, aile üyeleriyle rüyalar üzerine konuşmaya da götürüyor.

Sanatçı “Amor Fati I” adlı yerleştirmesinde yer alan beyaz üstüne beyaz yazılı günlük sayfaları ile duyusal ve psikolojik kesişimleri kışkırtıyor. Adını Irvin Yalom’un Nietzsche Ağladığında romanındaki bir kesitten alan bu cezbedici iş hayattaki zorunlu içsel ve dışsal yolculukları geçicilikle kalıcılık arasında ince bir ipte yürüyerek işliyor. Romanda Nietzsche psikoterapi seanslarından birinde acılardan ve zorluklardan nasıl kaçılabileceğini soran Dr. Breuer’e şu yanıtı veriyor. “Kaderini sev, Amor Fati! Yaşadıklarının her anını, en acı verici olanları bile tekrar tekrar yaşamak isteyecek kadar sev!” Yarım kalan veya tamamlanan hikâyelerin birbiriyle ne kadar ve nasıl ilişkilendiğini izleyiciyle birlikte incelemeye açan Erkoyuncu’nun işleri tek başına bütüncül bir anlatı sunmanın yanı sıra, art arda bakıldığında ahenkli bir senfoni duyumu da yaratıyor.

2023te Basede tül üzerine fotoğraf baskı işinle, bu sene ise Mamut Art Projectte Amor Fati I” ve Zilberman Genç Yeni Farklı’da Füzyon” işinle yer aldın. İzleyiciyle kurduğun ilişki nasıl?

İşlerimin deneyimlenmesi izleyici ile derinleşen bir bağa dönüşüyor. Bu dönüşüm fiziksel, düşünsel ya da duygusal düzeyde gerçekleşebilir; benim kıymet verdiğim, kişisel deneyimlerin kesişim noktaları oluyor. İnsan ilişkilerindeki içsel ve dışsal dinamikleri sorgulayan bir yaklaşım benimsiyorum.

"Füzyon", Sude Erkoyuncu
“Füzyon”, Sude Erkoyuncu

“Füzyon” işinde iki beyaz balonu cam bir boruyla birleştirerek ruhsal ve tensel birlikteliğin çeşitli boyutlarını sorunsallaştırıyorsun. Piyalepaşa’daki Zilberman Selected’de sergilenen bu işi göz hizasından yukarı yerleştirme tercihini(zi) açar mısın?

“Füzyon”un göz hizasından yukarı yerleştirilmesi küratoryal bir yaklaşım. Hem yerleştirilmesi hem de muhafaza etmesi zor bir iş. Yerleştirdiğimiz konum nedeniyle iş ve izleyici arasında fiziksel ve metaforik bir mesafe oluştu bana göre. Bir noktada izleyici başını kaldırarak içerikteki yükselişe ve gerilime bakmaya zorlandı. Tıpkı ilişkilerdeki yakınlık ve mesafe arasında kaybolma hâli gibi.

Amor Fati I” adlı yerleştirmende buluntu bir günlük üzerinden bir kadının aşk, psikoloji, ekonomik koşullar ve coğrafi şartlar üzerine düşüncelerini ele alıyorsun. Mamutta beyaz tüllerle yarattığın bu alanın hemen önünde bir kaide üzerine günlük pişirilmiş mini somun ekmekler ve üç çeşit reçel yerleştirmiş, öne de Geçmişe dokunmak için tadına bakın” yazmıştın. Bu işi nasıl yarattın ve duyularla nasıl çalışıyorsun?

“Amor Fati” sahafta bulduğum bir günlük sayesinde oluştu. Bu günlük Türkiye’den Irak’a iş için seyahat eden ve bu seyahatin hayatının dönüm noktası olacağını düşünen bir kadın tarafından yazılmıştı. Defterin cilti Irvin Yalom’un Nietzsche Ağladığında romanının görünümüne sahipti. Bu günlüğü ilk bulduğumda elimde uzunca bir süre gezdirdim. Kadın aşk hayatını, acılarını, ekonomik zorluklarını, her şeyini 2012’de yazdığı bu günlüğe dâhil etmişti. Yerleştirmede duyuları merkeze alırken kadının günlüğü ile Nietzsche Ağladığında’nın örtüşen noktalarına değinmeyi amaçladım. Yalom’un kurgusal kitabında geçen Nietzsche ve Breuer arasındaki psikoterapi seanslarının bir benzeri olarak, kadının kişisel yazıları ile izleyici arasında bir köprü oluştu. Sunmuş olduğum kurgusal alan, Yalom’un romanı ve tanımadığımız bir kadının mahremiyeti üç ayrı katmanda iç içe geçerek geçmişle şimdi arasındaki bağlantıları sorgulamaya davet ediyor. Böylece duygulanımlarımız psikolojik bir keşif aracına dönüşüyor.

Amor Fati II, Sude Erkoyuncu
Amor Fati II, Sude Erkoyuncu

“Amor Fati II” işinde izleyicileri birbirleriyle iletişime geçmeye teşvik ediyorsun. Mühürlü zarflarda yer alan günlük sayfaları ancak değiş tokuş edildiklerinde bir bütünü oluşturuyor. Buradaki iş birliği senin için ne ifade ediyor?

İşi oluştururken ilk olarak, sergilendiğinde iyi çalışacak mı, diye düşündüm. Sonuçta bir hikâyeyi izleyiciye parça parça dağıtma, fırlatma gibi bir durum söz konusu. Hikâyeyi birleştirmek ise izleyicinin elinde. Buradaki iş birliği benim için bir hikâye yarım kalsa dahi ne kadar tamamlanabilir ya da tamamlansa dahi ne kadar eksik kalır, gibi soruları gündeme getiriyor. Eksik kaldıkça, iş birliği çalışmadıkça daha da yaşayan bir yapıt olacağına inanıyorum.

Aile bireylerinin rüyalarını anlattığı isimsiz bir video işin de var. Anlatılan rüyaya kurgu görüntüler eşlik ediyor. Rüya ile kurgu arasındaki geçirgenlik üzerine neler söylersin?

Rüyalar çoğu zaman tutarsız imgelerle dolu bir alan. 2020 yılında ürettiğim bu video işimde de gerçeğin ve düşlerin birbirlerine nüfuzunu yansıtıyorum. Bu geçirgenliği sınırların belirsizleşmesi olarak yorumlayabilirim.

İsimsiz, Sude Erkoyuncu
İsimsiz, Sude Erkoyuncu

Fotoğraflarında kıvrılan, katlanan, bükülen, yan yatan bedenler görüyoruz. Birbirlerine değiyor, iç içe geçiyorlar; yer yer uzuvlar karışıyor. Bu katmanlılığın yanı sıra işlerinde şeffaflık vurgusu da hâkim; beyaz renk ve tüller ön planda. Bu birlikteliği hafıza anlatıları içinde nereye konumlandırırsın?

Base’de sergilenen işimde bedenler bir yandan fiziksel olarak bir arada, diğer yandan duygusal olarak iç içe geçmiş durumda. Üç farklı kuşağın romantik ilişkisi, nesiller arası iletişim ve düşünce paylaşımı, hafızanın katmanlı yapısı içerinde yerleşiyor. Tüller ise kuşaklar arası düşüncelerin geçirgenliğini temsil ediyor.

Beyazlık, tüller ve şeffaflık bana mahremiyeti çağrıştırıyor. Bu mahremiyet hafızanın özel ve kişisel alanını simgeliyor.

Son zamanlarda neler okuyor, izliyorsun? Bunlar üretimine nasıl etki ediyor?

Bu sıralar tezim üzerine yoğunlaştığımdan mülkiyet kavramı üzerine okumalar yapıyorum. Bir şeyler izlemek konusunda ise beğendiğim film ve dizileri tekrar tekrar izlemeyi seviyorum. Sanırım bu yaklaşımım kimi zamanlarda bir projeyi uzun süreçlere yaymama veya seriler oluşturmama alan açıyor.

Zeynep Nur Ayanoğlu

Zeynep Nur Ayanoğlu çevirmen ve kültür girişimcisi. AICA üyesidir.

İki sezon boyunca Zilberman Gallery’nin podcast serisi “Podium Zilberman”ı (2020-2022) hazırlayıp sunmuştur. 5harfliler için sanat söyleşileri yapar. On İkinci Ev, Türkland ve Fotoroman Kralı tiyatro oyunlarının iletişim danışmanlığını yürütür. Yurt içi ve yurt dışı kurumsal ve kişisel ilişkilerinde ve metin üretimi konusunda sanatçı ve oyunculara danışmanlık verir. Ulusal ve uluslararası kültür sanat etkinliklerine katılır; iletişim danışmanlığı kapsamında program geliştirir, fonlara başvurur ve fon sürecini yönetir. Sanat galerileri için katalog çevirir, metin yazarlığı ve editörlük yapar.

Fotoğraf: Kadir İncesu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yusuf Atılgan
Önceki

Atılgan: 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar

Tulsa King, Sylvester Stallone
Sonraki

Tulsa King 2. Sezonuyla 22 Eylül’de Sadece TV+’ta

Kaçırmayın!

Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl Sergisi, 2023

Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl Sergisi

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin Türkiye resim sanatında önemli yeri
Ben Var Yazmak

Enis Batur’un Yeni Kitabı “Ben Var Yazmak” Çıktı

Enis Batur‘un yeni kitabı “Ben Var Yazmak” Orlando Art etiketiyle