UNDONE / PERİŞAN / Evreni Bükebilen Kadınlara Selam Olsun!

29 Ekim 2019
ŞEYDA AYDIN

“Yaşamaktan çok sıkıldım. Her sabah aynı yatakta, aynı insanın yanında uyanıyorum. Duş alıyorum, dişimi fırçalıyorum, giyiniyorum. Aynı kahvaltıyı ediyorum, aynı araçla işe gidiyorum. 28 yaşındayım ve her şey bundan ibaret diye ödüm kopuyor,” diyen kahramanımız Alma’nın iç sesleri eşliğinde hayatı sorgulaması ile başlıyor dizi ekranda. Tabii bu sahnenin hemen öncesinde, yani dizinin ilk sahnesinde bir trafik kazası oluyor ve zamanda kaymalarla başlıyor Undone dizisi bize kendini anlatmaya. Ya da Türkçe’deki adıyla Perişan dizisi…

Evet, size bu hafta, spoiler vermeden, henüz izlememiş olanın keyfini kaçırmadan Undone/Perişan’ı anlatacağım biraz. Çevremde kendim dışında izleyen sadece bir kişiye rastladım. “Ama neden böyle oldu şimdi? Neden kimse bu derinlikli, büyük emek harcanmış diziyi keşfetmedi?” diye mırıldanıp durmalarım sonucunda kendimi bir anda bilgisayar başında yazarken buldum. Öyleyse siz de ezberbozan yeni diziler arayışında biri olarak hazırsanız başlıyorum anlatmaya.

Undone yetişkinlere hitap eden bir animasyon dizisi, ama var olmayan oyuncuların baştan aşağıya yaratıldığı bir animasyon değil; aslında gerçek oyuncuların, gerçekten tanıdığımız oyuncuların sahnelerinde oynadığı; oyuncuların ve sahnelerin üzerine efektlerle animasyon kılıfı giydirilerek görsel açıdan zenginleştirilmiş ezberbozan bir dizi… Netflix’in rakiplerinden olan Amazon kanalında Eylül 2019’da yayınlandı ve tabii ki bizim gibi yabancı dizi takipçilerinin de gözünden kaçmadı. Malumunuz; internetin ulaşabildiği her noktada artık her şeyin izlenebildiğini de düşünürsek yayın tarihinden hemen sonra izlendi, tatmin edici bulunarak güzel de puan verildi. Türü, Fantastik-Bilimkurgu Dram; toplam 8 bölümden oluşuyor ve her bölümün süresi 20 ile 25 dakika arasında… Başrolünde Alita: Savaş Meleği filminden tanıyacağınız Rosa Salazar var; sizi bilmem ama bu kadının diyaloglarındaki konuşma stili, ses tonu ve kelimelere vurguları diziyi izlerken sizi içine çekiyor. Oyunculuğundaki ifadeleri, enerjisi ve doğallığı, sanki içimizden biriymiş gibi hissettiriyor. Bu yüzden diziden kopmuyorsunuz. Diğer başrol oyuncumuza gelecek olursak; Breaking Bad ve Better Call Saul dizilerinden iyi tanıdığımız Bob Odenkirk var diğer kahramanımız olarak. Aslında her şey, iki kişi arasındaki bağ ve yarım yamalak kalmış bir baba-kız ilişkisi hakkında… Geçmişte ölmüş bilim insanı bir baba ve onun trafik kazası geçirerek hayatı bir anda değişen anaokulu öğretmeni kızının arasında fantastik bir evrene sürükleniveriyor bir anda tüm konu. Geçirdiği trafik kazasıyla, başına aldığı darbeyle Alma’nın üçüncü gözü de açılıyor aslında; çünkü dünyayı, evreni farklı görmeye başlıyor; babasının bir anda çıkıp karşısında belirmesiyle başlıyor bu. Evreni daha farklı algılıyor ve dünyayı herkesin gördüğü şekliyle değil de, bambaşka görüyor artık; ötesini görüyor. İlk başta anlam veremiyor, her şeyi ailesinde kalıtsal olan şizofreni hastalığına bağlıyor, ancak çözülmemiş, neticeye bağlanmamış bir olay var; geçmişte babasına layığıyla veda edememiş, idealleri olan babası tarafından ikinci plana itildiğini düşünen bir kız evlat var her şeyin merkezinde. Bu kız evladın çocukluğundan beri içinde tutup büyüttükleri aslında bir nevi sevgilisinden uzaklaşmasına, özel hayatında sorunlara bile neden oluyor. Mesela diyor ki sevgilisine, “O sıkıcı çiftlerden biri olmayacağımıza söz verir misin?”. Onu çok seven sevgilisi dâhil sanki hiçbir şey yetmiyor Alma’ya, hiçbir şey zevk vermiyor, tüm hayat onu boğuyor… Kızkardeşi, annesi ve sevgilisi ile ilişkilerini sorguluyor. İzleyici olarak dedim ki, “Bunların hepsi psikolojideki kaçıngan bağlanma yüzünden, bu kadının çözmesi gereken bir sorunu var, perişanlığı da bu yüzden. Yerine oturmamış, tamamlanmamış şeyler var, hemen izleyip öğrenmeliyim.”

Geçirdiği kaza ile birlikte bir anda beliriveren babasının söyledikleri ise onu allak bullak edecek cinsten. “Bana yardım etmen gerek Alma, zamanda yolculuk ederek ölümümü engellemelisin, sana zamanda yolculuk etmeyi öğreteceğim,” diyor özetle ifade etmek gerekirse. İşte tam bu noktada, hayatı sıradan gibi görünen Anaokulu Öğretmeni Alma’nın kendini bulma ve babasının ölümünü araştırma hikâyesi başlıyor. Zaman ve mekân kavramını siz de onunla birlikte yitirmeye başlıyorsunuz, “Bunların hepsi rüya mı, yoksa gerçek mi?” diye sormaya başlıyorsunuz. Tabii bu anlattıklarımın hepsini sadece ilk bölümü izleyerek anlamanız zor. İlk bölüm belki biraz sıkıcı ve ağır gelebilir sizlere, lakin önyargıları bir kenara bırakıp izlemekten vazgeçmeden birkaç bölüm arka arkaya izleyin derim ben öneri olarak, çünkü ancak o zaman dizinin içinde kaybolabilirsiniz. Zaten ilk bölümün sonunda bölüm başındaki trafik kazasının bile neden olduğunu anlıyorsunuz; çünkü bir şey görüyor Alma, birini görüyor ve şoke oluyor; orada, yol kenarında olmaması gereken birini…

Bazı insanlar evreni diğerlerinden farklı görürler, çünkü potansiyelleri diğerlerinden farklıdır, gözleri önünde onları engelleyen perdeleri yoktur. Çoğunluğa göre böyle insanlar fantastiktir, oysa çoğunluk bilmez ki, tüm bunların aslında bilgeliği ve üretkenliği beslediğini, insanın potansiyelini arttırdığını… Gerçeklik nedir? Senin bildiğin mi, yoksa benimki mi? Undone dizisi bunun için yapılmış, bunu anlatmak için… Undone, sadece fantastik bilimkurgu dizisi değil, içinde dramatik ve psikolojik öğeler barındıran, zamanda yolculukların anlatıldığı; baba ve kızı arasında geçmişe takılı kalan o edilememiş vedanın evrenlerin kurallarını bozarak neticeye bağlanması hakkında yetişkinlere özel bir dizi. Trafik kazası sonrası yaşadığı travma ile zaman ve mekân kavramını yitiren, lineer bir döngüye giren, hatta bir bakıma evreni bükebilen Alma’nın rüya ile gerçek arasındaki insan bilincini özgürleştirici yolculuğunu ve dünyevi ilişkilerini anlatan UNDONE dizisini, evreni bükerek kendi özünü ve hayatını otopsi yaparcasına incelemekten korkmayan herkese tavsiye ederim.

İyi filmler, diziler, kitaplar, müzikler; kısaca sanatla dolup taşan, boşa harcamadığınız zamanlarınız olsun. Sevgiler.

Şeyda Aydın

ŞEYDA AYDIN ya da yurt dışında bilinen adıyla Sheida Aiden, 1981 İzmir doğumlu yazardır ve Dokuz Eylül Üniversitesi mezunudur. Aynı zamanda Türkiye'nin ilk Siberpunk/Solarpunk Queer yani Kuir Bilim-Kurgu romanlarının/hikâyelerinin yazarıdır. Queer Aşk, Ütopya, Distopya ve Paralel Evrenleri esas alan ve yayınlanmış olan eserleri sırasıyla şöyledir: “Diğer Evrenin Senaristi”, “Diğer Evrendeki Kadın”, “Parçalanmış Yansımalar” ve bir spin-off özelliği taşıyan "Kadınların Öldüğü Yer"
Nisan 2021'den itibaren SANAT OKUR platformunda yayınlanan ve başka bir spin-off olan "Veera'nın Seyahatnamesi" adlı edebiyat/hikaye dizisini ayda bir bölüm olmak üzere yazmakta/okurlarla buluşturmaktadır. İsim benzerleri ile karıştırılmadan güncel bilgiler almak için resmi internet sitesine seydaaydin.net adresinden erişebilirsiniz. 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

ÜTOPYALARI TERK EDİP GİDENLER, Ursula Kroeber Le Guin Anısına

Sonraki

İki zıt dünya: Netta ve Valmundur Cumhuriyeti

Kaçırmayın!

Maria Andaloro-Bizans Kapadokyası

15. Arkeoloji Sempozyumu 4 Ekim’de Gerçekleşecek!

İtalyan Kültür Merkezi’nin bu yıl ilk kez İstanbul Üniversitesi ile
Tales From The Loop

“Döngü” İle Başım Büyük Dertte

Dizi/film platformların aşırı popüler yapımlarından ziyade, raflarında tozlanmaya bırakılan, gözden