Azure Serisi op3 – Roma

Veni, Vidi, Vici.. Julius Caesar’ın m.ö.47’de günümüzde Tokat’a bağlı olan Zile ilçesinde gerçekleşen Zela savaşında Pontuslara karşı kazandığı zaferi, Roma senatosuna iletmek üzere yazdığı mektupta kullandığı kelimeler. Geldim, Gördüm, Yendim. Kökeni Anadolu’ya dayanan bir medeniyetin baba ocağındaki ilk zaferinin özeti.

Roma İmparatorluğu, soyu Anadolulu bir tanrıçanın oğluna dayanan ve 2200 sene hüküm süren bir imparatorluk haline geldikten sonra 1453’te yine Anadolu’da, hikayesinin başladığı yerde son bulan bir medeniyettir. Şöyle ki, Kral Ankhises ve Venüs’ün* oğlu Truvalı Aeneas, hezimetle kaybedilen Truva savaşından sonra, savaşta sağ kalanlarla kaçarak ilk olarak günümüzdeki Altınoluk‘ta toplanırlar. Aeneas aynı zamanda Truvalı Hektor’un da kuzenidir. Daha sonra, sürgündeki Truvalıların da katılımıyla önce Kartaca’ya sığınır, Kartaca Kraliçesinin bizzat misafiri olup, akabinde de Orta İtalya’ya geçerler. Hatta kendisinin Truva şehrinde ‘Palladium’ adıyla bilinen heykeli de beraberinde getirip, ileride kurulacak olan Roma kentinin forumunun bulunduğu yere diktiği söylenir. Aeneas’ın oğullarından Numitor’un kızı olan Rhea Silvia, ağabeyinin öldürülmesi sonucu hakkettiği taht verasetinden uzaklaştırılmak için vesta rahibesi olmaya zorlanır. Vesta rahibeleri genellikle ailelerin küçük kızlarından seçilirdi ve otuz yaşına kadar bekaret yemini ederek kutsal vesta ateşini korurlardı. O dönemde de vesta rahibesi olmak büyük onurdu. Lakin Mars’ın yani Yunan mitolojisindeki adıyla Ares’in kendisine tecavüz ederek hamile bırakmasıyla Remus ve Romulus’u doğurmuş, yeminine ihanet ettiği için de ikizlerin öldürülmesi emri verilmiştir. Aslında mağdur taraf olsa da, güçlünün haklı olduğu bir dünyada yaşamanın sonuçları olarak gayet normaldi bu. Sonrasında yaşananlar ya da anlatılanlar, efsanelere bayılan insanoğlunun kabul ettiği Roma şehrinin kuruluş hikayesini yaratmıştır. Bizler Aeneas’ı, Dante’nin ‘İlahi Komedya’ ‘sının Cehennem bölümünde, Dante’yi orada gezdiren Vergilius’un yazdığı Aeneis isimli şaheserinden biliyoruz.

Aradan geçen yıllar, kurulan ve yıkılan yönetimleri ile Roma; onlarca savaş, ihtiras, sanat ve tabii ki ruhani otoritenin son sözü söylediği dönemleriyle birçok duygunun kalbi ve günümüz İtalya’sının son başkenti olmuştur. Kolezyum, Vatikan, Panteon, Circus Maximus, Konstantin takı, Trevi Çeşmesi ki kendisine dünyada sadece biz “Aşk Çeşmesi”deriz , 2.Vittorio Emanuele abidesi ve onlarca müzesiyle Roma, tüm hisleri ziyaretçilerine yaşatan bir şehir olarak geçmişle gelecek arasındaki bir zaman portalı misali varlığını sürdürmektedir.

Seyahatimize, Azure serisinin ² başlangıç noktası olan Bologna’dan sonra geçtiğimiz Firenze ³’den yaklaşık 1.30 saatlik bir tren yolculuğu ile ulaştığımız, İtalya’nın ve belki de Avrupa tarihinin başkenti Roma’dan devam ediyoruz. Roma’da da Centrale-Tren istasyonu bölgesini konaklamak için seçebiliriz. Roma tren garı, şehir merkezi ve gezilecek noktalara Bologna ve Firenze’deki gibi pek yakın değil. En uzak nokta, yürüyerek 1 saatte ulaşabileceğimiz Vatikan. Geri kalan tüm noktalara yarım saatlik mesafede. Tren ya da otobüs kullanmak da alternatifler arasında lakin bir çok tarihi yerden mahrum kalabilirsiniz.

Vittorio Emanuele Abidesi ( Fotoğraf : Aykut Bildan, 2023 )
Vittorio Emanuele Abidesi ( Fotoğraf : Aykut Bildan, 2023 )

Roma’daki ilk noktamız Kolezyum. Burası, çoğumuzun hafızasında ‘Gladyatör’ filmindeki sahnelerle canlanır. Dünya’nın 7 Harikasından biridir. Asıl adı, yapıldığı dönemin hanedanından dolayı Amphitheatrum Flavium’dur. Taş ocağı, türbe ve askeri kışla gibi birçok amaçla kullanılmıştır. II. Dünya savaşı esnasında Amerikan askerleri tarafından büyük ölçüde zarar görmüştür. Her ne kadar tüm dünya, son yüzyılın en büyük savaşını sona erdirmelerindeki çabalarından dolayı kendilerine minnettarsa da Coniler, Avrupa’ya ve özelinde İtalya’ya alışamadıklarını, espressoyu acı geldiği için içemeyip üzerine su ekleyerek yaptıkları kahveden belli etmişlerdir. Buna da americano denmesi, İtalyanların marifetidir. Bir nevi alay. Neyse ki bu buhranlı seneler sancılı da olsa atlatılır, zayiat tadilatlarla düzeltilerek giderilir. Lakin psikolojinin düzelmesi için bir kaç yıl daha beklemek gerekecektir. Hayat, tüm İtalyanların kabul ettiği biçimde takvimler 1950’yi gösterirken asıl adı Sophia Lazzaro isimli bir hanımın çıkarak Miss Italy’de ‘Bayan Zerafet’ ödülünü alması ile başlar. Tüm çizme aynı gün aynı kadına aşık olmuştur. Bu hanım, hepimizin bildiği ismiyle Sophia Loren’dir.

Kolezyum’un çevresindeki Konstantin takı, Nero heykeli, Domus Aurea ve Bazilikaları gördükten sonra sıradaki durak via dei fori imperiali, yani İmparatorluk yolu güzergahını takiben ulaşacağımız 2. Vittorio Emanuele Abidesi. Yol üzerindeki heykeller ve antik Roma Forumu hakkında gitmeden biraz araştırma yapmanızda fayda var. 2.Vittorio Emanuele, şehir devletler olarak yönetilen İtalya’nın ilk kralıdır. Beyefendi, bu birleşmenin kendi maddi ve manevi yapılarına zarar vereceğini düşünen Vatikan tarafından da aforoz edilmiş bir kraldır aynı zamanda. Anıt yapının üzerinde iki köşeye konmuş quadrigalar, zafer tanrıçası Victoria adına yapılmış olan en görkemli quadrigalar olabilir. Saf mermerden inşa edilen bu yapının girişinde bir de müze bulunmaktadır. Kralın, merdivenlerin ortasında bulunan at üstündeki heykelinin heybeti ise şaşkınlık verici.

Bir sonraki durağımıza giderken enfes bir kahve için Gran Caffè Rione‘ye uğramakta fayda var. Küçük bir not, İtalya’da saat öğlen 12’den sonra cappuccino istediğinizde yüzünüze ters ters bakabilirler. Kapuçino, çizmede sadece sabah saatlerinde içilir. Şayet kahveyi sütlü –Latte– içiyorsanız, öncesinde ‘kahve’ ( it.caffèlatte şeklinde) demeyi unutmayın. Yoksa sadece süt içmek zorunda kalırsınız.

Kahvelerimizi de yudumladıktan sonra sıradaki durak tüm Roma yapıları içinde en iyi korunmuş yapı, Pantheon! ‘Tüm tanrıların tapınağı’ anlamına gelen bu yapıt, içine girdiğiniz andan itibaren sizleri bu dünyadan kısa bir süreliğine soyutlayacak bir mabet. İçerideki mermerlere lütfen dokununuz. Burası aynı zamanda Roma’nın ilk beton kubbeli yapısıdır. Tepesindeki boşlukla alakalı söylenenler ise sadece efsaneden ibaret. Sonraki durağımız ise Treviyani 3 sokak çeşmesi. Az evvel de bahsettiğim gibi sadece biz Türklerin deyimiyle ‘Aşk çeşmesi’. Burası, Poli Sarayı‘nın ön cephesine, 3 sokağın( italyancası ile tre via) birleştiği yere yapılan travertenden su havuzu. Esasında burada, tarihi Roma İmparatorluğuna kadar dayanan bir musluk bulunmaktaymış. Şehir dışından kemerlerle su taşıyan bu musluk 1730 yılında günümüzdeki formuna kavuşmuştur. Havuzun ortasında biri vahşi, diğeri uysal görünümlü iki atın çektiği Neptün yani Poseidon heykeli bulunmaktadır. Mitolojik isimlerden bahsetmişken hatırlatmakta fayda var, Yunan mitolojisindeki Tanrı ve tanrıçaların ismi, Roma mitolojisinde farklı isimlerle anılır*. Bu sebepten, Roma mitolojisindeki isimleri ile kullanmakta fayda var. Bu atları Neptün ile Amphitrite’nin oğulları, belden üstü insan altı balık ve ayakları at ayağına benzeyen iki triton dizginlerken gözükmektedir. Arkadaki kemerlerde de ayaklarının dibinde vazo olan ve biri bolluğu, diğeri sağlığı temsil eden iki heykel bulunmaktadır.. Buraya, via delle Muratte sokağından erişirseniz, güzel bir görüntü yakalayabilirsiniz . Bir de bir anekdot; en güzel poz için havuzun hemen karşısındaki Benetton mağazasının 2. katına çıkabilirsiniz.

Trevi çeşmesinin en ilgi çekici kısmı, burayı inşa edecek kişinin bir yarışmayla seçilmesi fikriydi. Bu yarışmayı Floransalı bir mimar kazanır. Tabii ki o dönemin koşullarında böyle bir şeye izin verilemezdi. Kilise kurallarına karşı gelen Medicilerin evi Floransa, Vatikan’ın dolayısıyla da Roma’nın en büyük rakibiydi. Nitekim öyle de oldu ve işi Romalı Nicola Salvi‘ye devrettiler. Ancak zaman geçtikçe maliyet de artmaya başlamıştı. Papa Clement, çözümü halka zorla loto oynatmakta bularak, biriken parayı çeşmenin tamamlanmasında kullandı. Günümüzde içine günlük ortalama 3000€ atılan havuzun geliri Belediye ile Kilise’nin arasını yıllar sonra yine açmış hatta 2017’de mahkemelik olmuşlardı. Tabii ki kazanan Kilise olmuş ve adalet(!) tecelli etmiştir. Şu anda havuzdan para almak suç! Bu da bir başka hatırlatma. Para atmanın ise adeti vardır. Havuza arkanız dönülür, sağ elinize aldığınız bozukluk sol omuz üzerinden atılır. Bu sırada bozuk paranın rakam yazan kısmının aşağı bakması(tura olması) eskilerden kalan bir adet. Tura gelirse bingo! 3 vakte kadar dileğiniz tamam. Kilise garantili. Bu çeşmeye ‘Aşk Çeşmesi’ dememiz ise dilek olarak sadece aşk beklentisi içinde olduğumuzdan mütevellit.

İlk günümüzün akşamını güzel bir yemekle taçlandırmak isteyenler için her yerde karşımıza çıkan ‘Osteria’ , ‘Trattoria’ ve ‘Ristorante’ farkını belirtmekte fayda var. Osteria, daha çok bar ile özdeşleşen yerler. Peynir tabağı ve atıştırmalıkların bulunduğu yerler. Trattorialar, bir restoran kadar gösterişli olmayıp genellikle mevsime uygun yemekler yiyebileceğiniz yerlerdir. Ristoranteler ise seçkin menüleri olan, gösterişli yerler olarak özetlenebilir. Tercih, tabii ki sizin..

2. günümüzde gideceğimiz noktalar ilk güne göre nispeten daha uzak noktalar. Bu yüzden dilerseniz gidiş ya da dönüş için toplu taşımayı kullanabilirsiniz. Naçizane fikrim gidiş dönüş yürümek. İlk durak Vatikan. Burası, Katolik mezhebini benimsemiş Hristiyanlığın merkezidir. Vatikan, hem yüzölçümü hem de nüfus olarak en küçük ülkedir. Aynı zamanda da en zengin. Vatikan’ın 110 kişilik koruyucu ordusunun tamamının İsviçre’li ve bekar olma zorunluluğu vardır. Şehir, büyük duvarlarla çevrilmiştir ve her hareketiniz kameralarla izlenmektedir. İçerde polis ya da asker bulunmaz. Tek yetkili Papa’dır ve sözleri kanun hükmündedir. Vatikan; avlusu, dönen elips şeklindeki merdiveni, Sistine ve Niccoline Şapelleri, duvarlarında taşıdığı freskleri ve ev sahipliği yaptığı tablolarıyla sanatseverler için gezilmesi, görülmesi gereken bir haç noktası niteliğinde. Benim favorim, Raffaello’nun Apostolik Sarayı’nda sergilenen ‘Atina Okulu’ adlı freski. İnsanlığın hatıra fotoğrafı.

Azure Serisi op3 - Roma
Parantez içindeki isimler, Raffaello’nun benzerlerini resmettiği düşünülen dönemin kişileridir.

Vatikan’dan bir an evvel çıkmak için acele etmeyiniz. Burada karşılaşacağınız eserlerden dolayı zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Sıradaki durağımız Borghese bahçeleri. Borghese müzesinin de bünyesinde olduğu bu alan, gördüklerinden dolayı nefes nefese kalmış turistlerin ve şehirlerindeki kültürel zenginliğin sarhoş edemediği Romalıların buluşma yeri. Burada sizlere, espressoyu su karıştırmadan içen Amerikalı ‘Dean Martin’ ‘in benzersiz yorumundan ‘‘Arrivederci Roma şarkısının sözleriyle sizlere veda etmek istiyorum.

Evden uzaktaki tüm yüzlerden birini bulduğum yerde,
Tekrar buluşana kadar, Roma, güle güle..

Tüm Avrupayı belki 15-20 günde gezmek mümkün. Lakin İtalya, sadece Azure serisinde adı geçen şehirleriyle bu zaman zarfına sığmayacak zenginlikte ve çeşitlilikte. Seri olarak paylaşmaya çalıştığımbu üçlememde sizlere aktarmaya çalıştığım Bologna, Floransa ve Roma, mümkün mertebede herkesçe gezilmesi, görülmesi gereken 3 şehir. Bu üç şehri sıralarken çok düşündüm.

Bologna’yı eğitimi ve dolayısıyla aydınlanması sebebiyle çocukluk,
Floransa’yı yeniden doğuşla bağdaştırarak gençlik
Roma’yı şöhreti ve ölümün yakınlığından dolayı yaşlılık ile bağdaştırdım.
Hayat, bir göz kırpışı kadar kısa. Kırmadan, dökmeden yaşamak önemli.
Stoacı filozof ve Beş İyi Roma İmparatorundan biri olan Marcus Aurelius’un da dediği gibi, “Ölümden değil, bir türlü hayata başlayamamaktan korkun.”

Saygılarımla.


Venüs : Roma mitolojisinde Afrodit’in karşılığı.

Roma Mitolojisi : Genellikle birincil tanrılar yani Zeus-Jupiter, Poseidon-Neptün ve Hades-Plüton, Hermes-Merkür gibi yıldız isimleri ile anılmaktadır.

Aykut Bildan, 1986 Sakarya doğumlu. Şehirleri, o sokakların notaları ve kitaplarıyla keşfetmek isteyenler için kelimelere döker.