İtalyan sanatçı, tasarımcı, yazar ve eğitmen Bruno Munari (1907-1998), gerek çok yönlü kişiliği gerekse farklı disiplinlerde gerçekleştirdiği çalışmalarla ön plana çıkan özel bir figür/isim. Birçok farklı disiplinde üretim gerçekleştiren, buna karşılık özellikle “grafik tasarım”, “endüstriyel tasarım”, “resim”, “heykel”, “kitap tasarımı” ve “çocuk edebiyatı” gibi başlıklara gösterdiği ilgiyle dikkat çeken Munari, kendisine has bir dil ve sanat yaklaşımı geliştiren sıra dışı bir kişilik olarak değerlendirilebilir.
Özellikle Batı kanonu sanat eleştirisinde modernist tasarım hareketinin önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilen Bruno Munari, kariyeri boyunca minimalist bir yaklaşım benimsemiş, “işlevsel tasarım” ile “estetik” arasında yeni ve sıra dışı bir denge geliştirmeye özen göstermiştir. Çoğu zaman estetik, işlevsellik ve kullanılabilirlik arasında bir sentez geliştirme düşüncesiyle hareket eden yazar, gerek yenilikçi yaklaşımı gerekse tasarıma atfettiği değer ile ön plana çıkmıştır. Munari’nin bu çok yönlü ve birçok farklı kavramı/meseleyi kendi içerisinde birleştiren tavrı, onu çağının olduğu kadar bugünün de öncü isimlerinden biri kılmıştır.
Hem İtalya’da hem de uluslararası alanda geniş bir etki yaratmış olan çok yönlü bir sanatçı ve tasarımcı olarak tanımlayabileceğimiz Munari’nin Kare Daire Üçgen başlıklı kitabı geçtiğimiz günlerde Ketebe tarafından yayımlandı. Bengisu Bayrak tarafından Türkçeye çevrilen eser, Munari’nin tasarımıyla ön plana çıkan eserlerinin Türkiye’de daha yakından tanınması bakımından da özel bir anlam ifade ediyor. Seçil Alten tarafından yayına hazırlanan kitabın dizi editörlüğünü Hümeyra Çalışkan, tasarım uygulamasını ise Nilgün Sönmez üstleniyor. Munari’nin modernist tavrının birçok yönüyle vücut bulduğu kitap, öte taraftan ele aldığı meseleler ve tasarımıyla da özel bir yerde duruyor.
Kare Daire Üçgen, her şeyden önce bir “tasarım kitabı” olarak ön plana çıkar. Ketebe’nin “Tasarım” serisinin ilk kitabı olarak okuyucuyla buluşması da bu bakımdan kıymetli. Eser, başlığına yaraşır bir biçimde farklı geometrik şekilleri bir araya getirmesi ve bunu salt içerik olarak değil, bir tasarım/form olarak ortaya koymasıyla da farklı bir yerde durur. Kare formundaki kitap sayfalar boyunca şeritler, yuvarlaklar, köşeler ile kendisine özgü bir biçimsel yenilik geliştirir. Tam da bu konunun Munari estetiğini ortaya koyan temel mesele olduğu söylenebilir.
Bir tasarımcı olarak Munari’nin sanata/yayıncılığa yaklaşımı Kare Daire Üçgen’de kendisini gösterir. Her bir satırı, sayfası, bölümü özel olarak tasarlanan ve kendi sınırları içerisinde yeni ve farklı anlamlar üreten kitap, okuru da yeni bir okuma deneyimiyle karşı karşıya bırakır. Bir tasarım kitabını okumak/takip etmek, onun üzerine düşünmek, salt bir metin ile karşı karşıya olmaktan farklı bir deneyimi beraberinde getirir. Burada okur için okunması gereken düz bir metinden farklı bir şey söz konusudur. Ortada anlaşılması gereken bir tasarım, bu tasarıma paralel ve uygun bir şekilde okunması gereken bir kitap söz konusudur. Yazarın/tasarımcının amacı/gayesi budur. Salt alışılagelmiş okuma biçimlerini, buna paralel bir şekilde okuma tasarımlarını da yeniden elden/gözden geçirmek gerekir. Tam da bu nedenle Kare Daire Üçgen, bir tasarım kitabı olarak ön plana çıkar ve okura farklı bir deneyim sunar.
1960’lı yıllar, Bruno Munari’nin “şekiller” üzerine düşünmeye/çalışmaya başladığı ve kendi sanat anlayışını da biçimlendiren tarihsel bir süreci beraberinde getirmiştir. Sırasıyla önce Daire, ardından Kare ve Üçgen, bu tarihsel sürecin bir ürünüdür. Geometrik şekilleri hem tarihsel yönleri/anlamları/süreçleri, hem de günümüzde ifade ettiği anlamlar/değerler ile birlikte ele alan Munari, geçmişten bugüne, kendi içerisinde bir devamlılığı da olan farklı bir akışın peşinden gider. Çalışmasına öncelikle Antik Yunan ve Mısır’ı inceleyerek başlayan yazar, bu ebedî formların anlamları üzerinde durur. Her bir şeklin/formun ifade ettiği anlam, bu anlamın zaman içerisindeki dönüşümü ve içerdiği sembolik değer, ona yol gösteren temel haritaya işaret eder. Ardından zamanla yeni örnekler, yeni çağlar ve yeni tarihsel dönemeçler onu yönlendirir. Öyle ki Antik Yunan ve Mısır ile başlayan yaklaşım ve tarihsel süreç zamanla içerisine Buckminster Fuller, Le Corbusier ve Alvar Aalto gibi isimlerin eserlerini de dâhil eder.
Kitap boyunca ele aldığı her bir formu kendi anlam dünyası içerisinde işleyen Bruno Munari, tüm bu şekillere çeşitli anlamlar yüklemekten de geri durmaz. Onlara anlam yüklemek veya zaman içerisinde onlara yüklenen anlamları ortaya koymak/çıkarmak, onun için yeni bir düşünce silsilesinin de ilk adımını atmak demektir. Bu noktada Munari çeşitli formüllerin peşinden gider. Sözgelimi onun için “daire, ilahidir”, “kare, güven ile ilgilidir”, “üçgen ise bağlayıcı/bütünleştirici” bir değer ifade eder. Her bir form kendi anlam dünyasını beraberinde getirir ve insanoğlu asırlar süren kendi kişisel deneyim süreci boyunca onları yeniden ve yeniden, sayısız kere anlamlandırır. Munari, kitap boyunca bu tür çıkarımlardan hareket ederken bu yaklaşımını birtakım sanat eserleri, mimari örnekleri ve metinsel karşılıklarla ortaya koymaya çalışır. Tam da bu noktada yazarın farklı bir kimliği devreye girer: bir eğitmen ve araştırmacı olarak yazar/sanatçı/tasarımcı.
Başta resim, heykel, tasarım ve fotoğrafçılık olmak üzere birçok sanat dalıyla yakından ilgilenen Munari’nin Kare Daire Üçgen gibi çalışmaları yazarın İkinci Dünya Savaşı sonrasında odaklandığı tasarımcılık düşüncesinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. 1907 doğumlu yazar peş peşe gelen dünya savaşları ile yıpranmış bir Avrupa’da doğup yetişmiş, birçok acıya yaşamı boyunca tanık olmuştur. Gerek çevresindeki sanat muhiti gerekse sosyal sınıf, zaman içerisinde değişmiş, o da kendi yolunu bulurken birçok durakta/noktada soluklanmıştır. Bu nedenle Kare Daire Üçgen’e Munari’nin birçok farklı yönünü iç içe geçiren, bütünlüklü bir kitap olarak yaklaşmak da mümkündür. Munari’nin sanatçı ve tasarımcı kimliğine paralel bir şekilde araştırmacı ve eğitmen kimliği de bu noktada kendisini göstermiştir.
Munari, kitap boyunca bir tasarımcı olarak hareket ederken ele aldığı geometrik formların zaman içerisinde nasıl kullanıldığını da metinsel olarak ortaya koyar. Yazar, bunu yaparken hem tarihsel süreçten hem de bir tasarım tarihinden söz eder. Her bir formun sanatsal serüven içerisinde üstlendiği belirli anlamlar/misyonlar/görevler vardır. Bunu her biri zaman zaman salt kendi içerisinde zaman zamansa farklı formlarla iç içe geçerek yapar. Kare, bazen sadece karedir; bazen ise üçgen veya daire gibi farklı geometrik biçimlerle iç içe geçerek ortaya farklı formlar çıkarır. Nihayetinde yalnız olmak da başka geometrik şekillerle iç içe geçmek de bu formların doğasında vardır. Munari kitap boyunca bu düşüncenin altını çizerken bunu sanat ve tasarım tarihinden farklı örneklerle ortaya koymaya çalışır. Bütün bir kitabın yönelimi ortaya koyan temel düşünce de budur. Geometri, her şeyin merkezinde yer alan temel başlıklardan biri olarak sanatın, tasarımın, güncelin içinde de kendisine özel bir alan inşa etmiştir ve bu alan, Munari’nin düşüncesiyle açıkça ortaya konulmalıdır.
Bruno Munari’nin geçtiğimiz günlerde Türkçe yayımlanan Kare Daire Üçgen başlıklı kitabı, gerek kitabın bir tasarım nesnesi olarak nasıl farklı bir değere bürünebileceğini, gerekse farklı okuma biçimlerinin de olabileceğini okura hatırlatan özel ve sıra dışı bir kitap olarak değerlendirilebilir.