Alper Bıçaklıoğlu

Diorama Sanatçısı Alper Bıçaklıoğlu İle Harika Bir Söyleşi

27 Nisan 2020

Diorama sanatçısı Alper Bıçaklıoğlu, diorama sanatını ve çalışmalarını SanatOkur okuyucuları için anlattı.

Yaptığım iş beni ben yapan var olma sebebim, olmazsa olmazım, benim yaşam biçimim. Ben de varım dediğim…

Alper Bıçaklıoğlu kimdir, kendinizden bahseder misiniz?

1982 Sakarya doğumluyum. Atölye ve üretimle vakit geçiren, boşa geçen zamanlardan keyif almayan, kendini üretime adamış biriyim. 1995 ve 2000 yılları arasında graffiti ve streetart ile ilgilenmeye başladım (tabi o yıllarda graffiti yapmak malzeme ve kültür açısından çok sancılı bir süreçti ya satanist sanılırdık yada siyasi içerikli yazılar yazdığımız düşünülürdü) ve bu benim sanat yolculuğumun temelini oluşturmaya başladı.

Ardından 2000 ve 2007 yılları arasında birçok farklı disiplinden sanatçıların asistanlığını yapmaya başladım İzmir ve İstanbul arasında, bu da benim farklı malzemelerle tanışmama ve çalışmama olanak sağladı. 2010 yılında Nişantaşı ve Sanat Galerisi’nde ilk sergim olan “Otomorfoz”u açtım. Ardından sergiler, fuarlar şeklinde devam etti, ediyor. Üretimlerime İzmir’deki atölyemde devam etmekteyim.

Yaptığınız işi nasıl tanımlıyorsunuz? Adı nedir?

Yaptığım iş beni ben yapan var olma sebebim, olmazsa olmazım, benim yaşam biçimim. Ben de varım dediğim, konuşabildiğim bir söylemim. Adı, farklı medyumlarla çalışıp, üretildiği soyut halden somuta geçmiş hali gibi.

Alper Bıçaklıoğlu

Diorama ne demek? Heykel, resim, seramik gibi bir sanat dalı mı?

Evet “diorama” bir sanat dalı. Her ne kadar ülkemizde hobi olarak görülsede ülkemizde çok yeni bir akım, farklı disiplinlerde diorama sanatçıları var. Bunu 2019 Temmuz ayında Pg Art Galeri’de sanat severlerle buluşturduk. “Powoq” adlı kişisel sergimde diorama bir kurgu olarak ya da gerçek bir anın farklı malzemelerle belli ölçeklere küçültülmüş hali. Aslında fotoğrafın 3D hali gibi. Kompozisyonunuz, kurgunuz ve kullandığınız detaylar ne kadar doğru ve yerindeyse dioramanız da o kadar gerçekçi ve hissedilir olacaktır.

Diorama Türkiye’de biliniyor mu? Geleceğini nasıl görüyor sunuz?

Diorama ülkemizde yeni yeni farkedilen ilgi duyulan, kabul gören bir sanat. Tabii ki henüz çoğu kişi tarafından bilinmemekte ya da maket olarak değerlendirilmektedir. Oysa ki diorama bir maket değildir. Aksine maketin çok çok üzerinde detaylara ve gerçekliğe sahip bir sanattır. Resmin, heykelin eskizi gibi düşünebiliriz. Aslında bir resmi oluşturmak için farklı eskizler yaparsınız aynı şey heykel için de geçerlidir. Diorama da böyledir yani dioramanın maketini yapar daha sonra dioramasına geçersiniz.

Dioramanın geleceğini parlak görüyorum. Merak edilen ve birçok insanın ilgisini çeken bir sanat. Tanımlaması adlandırması da bir o kadar kolay. Zira ülkemizde resim, heykel ve plastik sanatları tanımlayamayan ve sanatı okuyamayan ciddi bir kitle var.(Burada bahsetmek istediğim yanlış anlaşılmasın) Bu noktada bana göre tanımlaması ve aktarması daha samimi gelen bir sanat.

Yaptığınız işe minyatür diyebilir miyiz?

Evet minyatür olarak tanımlayabiliriz. “Diorama” enternasyonel adı. Bu sanatın ülkemizde de karşılığı minyatür olarak okunabilir.

Bir model, ortaya çıkana kadar nasıl bir süreçten geçiyor?

Bir diorama oluştururken bir çok süreç içine girersiniz; yapmak istediğiniz mekan, obje vs her ne ise ilk önce onu belirlemekle başlarsınız. Ben genellikle dış mekan çalışıyorum. Üzerinde graffiti, streetart gibi konuların işlendiği bina ve yapıları tercih ediyorum. Çünkü graffiti, streetart benim olmazsa olmazım. Beni ben yapan yapı taşım diyebilirim. Ona hizmet etmekten gayet mutluyum.

Önce uygulama yapacağım yapının bir kaç açıdan, detaylarının olduğu görsellerini toparlıyorum. Daha sonra bunları atölyemin duvarlarına asıyorum ve o sokakla bir ilişki haline giriyorum. O sokağı yaşamaya başlıyorum. Bu yapı, yaşadığım şehirde ise bolca gidip gözlem yapıyorum, en ufak ayrıntısına kadar benimsiyorum daha sonra dioramayı oluşturacağım malzemeleri seçiyorum. Ben karışık malzemelerle çalışan bir sanatçıyım ve genelde işlerimi geri dönüşüm malzemelerinden oluşturmayı severim. Bu işlerimin ruhuna yansır. Benim için önemlidir. Daha sonra tek tek tüm ayrıntılarını elle şekillendirip üretirim. Diorama çok aşamalı ve büyük sabır gerektiren bir sanattır ve çok iyi malzeme bilgisi tecrübesi ister. Tüm detaylar doğru ve ölçekli olarak yerlerini aldıktan sonra son rötuşlarımı yapar bitiririm.

Çalışmalarınızın konusu nedir? Hepsinin hikayesi var mı?

Yaptığım dioramalarımın bir çoğunda benim hikayelerim, anılarım var. Aslında ben bir noktada anılarımı, acı tatlı hatıralarımı küçültüp ölçeklendiriyorum. İşlerim kendi yaşanmışlıklarımın görsel halleri gibi. Bu bazen beni çok etkileyen bir sokak, bina veya duvar olabiliyor. Eğer bir anım, hatıram yoksa da uygulamamın sonunda onunla bir hatıram, yaşanmışlığım başlamış oluyor. Genellikle varolan yapıları işliyorum. Tabi kurguladıklarım da oluyor ama var olanı şekillendirmeyi daha çok seviyorum.

Pandeminin çalışmalarınıza etkisi oldu mu?

Pandemi, bir çok insan gibi beni de çok ciddi etkiledi. Hayatımda hiç bu kadar çalışamadığımı hatırlamıyorum. Hele bu kadar kaygı içerisinde olup üretemediğimi hiç hatırlamıyorum. Ama bu süreçte kendinize, içe çok dönüyorsunuz. Yaşam tarzınızı, tükettiklerinizi var etmek istediklerinizi çok düşünüyorsunuz. Büyük bir farkındalık süreci. Ciddi ciddi sanatla uğraşıyorsanız bu bir sindirim süreci gibidir. Gözlem yaparsınız, inceler üzerine yoğunlaşırsınız ve sonucunda üretmeye başlarsınız.

Pandemi sürecine ek olarak birçok sektörde de olduğu gibi sanat piyasasında da durma ve ciddi bir bekleyiş yaşanıyor. Sergiler, fuarlar kapanıyor, sanatçılar zor bir döneme girmiş bulunuyor. Üretim, hayat mücadelesi, kapital sıkıntılar vb gibi bu noktada sanat severler ve koleksiyonerlere büyük bir rol düşüyor. Sanat ve sanatı gerçekten desteklemenin vakti belki de. Geleceğimizi inşa etmemizde büyük rol sahibi olan insanlara, sanatçılara içinde bulunduğumuz bu dönem küçük büyük göz ardı etmeden destek olunması gerektiğini düşünüyorum.

Bu süreçte neler planlıyorsunuz?

Bu sürecin sonucunda bununla ilgili çok yazılar yazılacak, çok diorama, resim, heykel, beste üretilecek. Sanatın iyileştiren gücüne hep inanmış biri olarak, kendimi sanatımla iyileştirmeye ve sanat severlere kendimce pozitif yüklemeler yapmaya çalışıyorum. Bu sürecin sonucunda yeni bir sergi ile bunu taçlandırmayı planlıyorum. Tüm insanlık için sağlık ve güzellikler diliyorum.

Kaçırmayın!

Sait Maden

Süreya’nın Şık Dervişi: Sait Maden // Fatma Leylâ Ak

Çocukluk yıllarımda şiirle ilk karşılaşmalarımdan birini Rilke ile yaşamıştım. Şairin
La Terre

Dârülbedâyi Kurucusu André Antoine’ın Filmleri Sinematek/Sinema Evi’nde

FIAF’a kabul edilerek uluslararası sinematekler ağına katılan Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema