Sanatın siyaset, ekonomi, bilim, kültür ve ahlakla kurduğu derin bağ, insanlık tarihinin en eski olgularından biridir. Bu bağ, özellikle toplumların değişim ve dönüşüm süreçlerinde daha görünür hale gelir. Sanatçı, zamanın ruhunu ve çağının izlerini eserlerine işler; bu eserler hem bireysel bir tanıklık hem de kolektif bir hafıza niteliği taşır. Ekrem Kahraman, son dönem çalışmalarında bu tarihsel bağları yeni bir yorumla ele alıyor ve yapay zeka çağının evrimine, bu çağın insan yaşamına dair öngörülerine ışık tutuyor.
Kahraman, hızla ilerleyen teknolojinin insanı bilinmezliğe sürüklediği bu dönemde, zihinsel ve varoluşsal sorgulamalarla bizleri başbaşa bırakıyor. İnsan, düşünerek ve deneyimleyerek varlığı anlamaya çalışır; ancak zihnin kendisini düşünmesi, ironik bir biçimde en az sorgulanan olgular arasında yer alır. Bilinç, çoğu zaman alışkanlıklarımızın gölgesinde unutulur. Kahraman’ın eserlerinde bu sorgulama, insan zihninin bedensel ve duygusal varlıkla kurduğu bağı yeniden ele almakla başlar. Yapay zekanın hesaplama yeteneği, veri işleme kapasitesi ne denli gelişmiş olursa olsun, insanın duygusal ve sezgisel derinliğini anlamaktan yoksundur. Savaş alanındaki teçhizatı analiz edebilir fakat onun yıkımının getirdiği duygusal hissi deneyimleyemez. Beş duyu organımızın algıladıkları, hissettikleriyle eş değildir.
“19. Yüzyıl başında icat edilmiş bir şeydir insan,” diyor Foucault. İnsanın kendisiyle tanışıklığı, tarihsel bir milat olsa da bu tanışıklığın henüz tamamlanmadığını düşünen Kahraman, insanın kendi zihnini çözümlemeye fırsat bulamadan teknolojik bir hızla yapay zekayla birleşmesinin getirdiği endişeyi eserlerine taşır. Ancak bu kaosun içinde, diğer çağları aşmış olmanın verdiği bir umut ve direnç de vardır. Kahraman, sanatın yalnızca bir piyasa nesnesi olmadığını, aynı zamanda siyaset, ekonomi, kültür ve ahlakla bir bütünlük içinde felsefi ve entelektüel bir hazırlık sürecini de içerdiğini hatırlatır.
“Epic Future” sergisi, Kahraman’ın sanat anlayışının bu yönlerini tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Sanatçı, kültür ile sanat arasındaki tamamlayıcı uyumu ayrıştırılamaz bir bütünlük olarak görüyor. Sanat, onun için yalnızca temsil sorunlarına odaklanan bir alan değil, aynı zamanda yaşamın içine karışma çabasıdır. Entelektüel birikimi, tuvalin sınırlarını aşarak edebiyatla, şiirle buluşur ve yeni bir geleceği inşa etmeyi hedefler. Kültürel ve düşünsel imgelerle yüklü formlar, duyumsamalar yoluyla anlam kazanır. Dekoratif sıradanlığa meydan okuyan Kahraman, yaratıcılığı ve estetiği yüceltirken, sezginin ötesine geçen düşünsel bir faaliyetle eserlerini derinleştirir.
Kahraman’ın eserleri, onun bireysel duruşunun ve toplumsal sorumluluğunun bir yansımasıdır. Doğduğu coğrafyanın ve yaşam izlerinin temsilleri, hem kişisel bir direnişi hem de sanatsal bir başkaldırıyı ifade eder. Küçük dairesel noktalar, geometrik formlar ve renk paleti, onun sanatsal ruhunu yansıtan unsurlar olarak öne çıkar. Bu eserler, insanlık adına bir hatırlatma niteliği taşır: “Görmedim, duymadım, bilmiyorum!” diyenlere karşı hakikati işaret eder. Kahraman, sanatını şu sözlerle tanımlar: “Bir iç dökme, dertleşme, tutkuyla harekete geçmiş ve bir daha da yerine oturmamış bir gerçeği arama çabası… Ancak bana kalırsa, bu tavrı bir meydan okuma olarak anlamak en iyisi.”
“Epic Future” sergisi, geçmiş, bugün ve geleceğin iç içe geçtiği bir yapıyla izleyiciye sunuluyor. Timora Sanat’ın üç farklı mekanında, Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset” eserinden ilham alarak tasarlanan bu sergi, bir ön sunum niteliğinde. Kahraman, burada sadece sanatın değil, insanın evrensel yolculuğunun entelektüel bir yansımasını da gözler önüne seriyor.
Güzel işler yapıyorsunuz; devamına ..