Eren Coşkun ile Müzik Çalışmaları Üzerine Söyleşi

Eren Coşkun
Eren Coşkun

“Sık sık tekli yayınlama konseptine kapılmak istemiyorum, gerçekten yayınlamaya değer verdiğim şeyleri paylaşmak istiyorum.”

Eren Coşkun

Eren Coşkun ilk çıkış şarkısı “Sit by the Fire”da birlikte çalıştığımız; müziğini farklı ve özel bulduğum çok değerli bir genç müzisyen. Yeni dönem müzik hırslarına kendisini kaptırmadığını hissettirerek, çok sık aralıklarla yayımlanan şarkı trafiğinin aksine oldukça zaman aralıklı şarkı yayımlamasıyla dikkatleri çekiyor. Bu tercih miydi, şartlar mı böyle gerektirdi; İngilizce bir şarkı sonrası Türkçe şarkılarla yoluna devam etmesi ve gelecekteki müzik kariyerine dair pek çok konuyu konuştuk. Keyifli okumalar dileriz.

Sohbetimizle ilk defa ulaşacağın müziksever okuyucularımız olabilir. Onlar için kendini kısaca tanıtabilir misin?

Tabii ki. Adım Eren, 21 yaşındayım, şimdiye kadar yayınlanmış olan 3 teklim bulunuyor ve her birinin bütün kayıt, mix ve mastering süreçlerini kendi evimde ilerlettim. Zaten tekliler arasında zamanda geriye gittikçe hala öğrenme aşamasında olduğum kolayca anlaşılıyor.

Bestelediğim şarkılarda şimdilik genel olarak hep farklı tarzlar ve sesler kovalamaya çalıştım, gelişme aşamasında olduğumun farkındayım ve hiçbir zaman tatmin olmamak bana umut veriyor.

Diskografine baktığımızda; Şubat 2021’de yayımladığın ilk şarkın “Sit by the Fire” sonrası yine aynı yıl Haziran ayındaydı yanılmıyorsam “Güneşe Çok Yakın”ı çıkarttın. Ve sonrası 2022 Ekim ortasına kadar olan sessizliğini “Dön Bak Bana” ile bozdun.
Bu ara bilinçli bir ara mıydı, şartlar mı öyle gerektirdi?

Aslında sık sık tekli yayınlama konseptine kapılmak istemiyorum, gerçekten yayınlamaya değer verdiğim şeyleri paylaşmak istiyorum.

Hali hazırda elimde duran pek çok parça bulunuyor fakat bazıları kendime saklamak istediğim işler, bu sebeple aslında çok sık üretsem de yayınlama aralığım biraz geniş olabiliyor, evet.

Aynı zamanda Galatasaray Üniversitesinde eğitimime devam ediyorum ve hayatımın bu kısmına da önem veriyorum aynı şekilde bu etken de sık sık yayın yapmamın önüne geçiyor ama şimdilik benim açımdan bir sorun yok, sonuçta sadece yaptığım işleri, aklımdan geçenleri paylaşmak istiyorum.

İngilizce sözlü bir şarkıyla çıkış yaptıktan sonra Türkçe sözlü şarkılarla devam ediyorsun. Yeniden İngilizce sözlü de söyleyebilirsin, bağımsız müzisyen olmanın da avantajlarından birisi bu özgür duruşu diye düşünüyorum. Benim sorum; iki tarz arasında dinleyiciye ulaşma ya da kabul görme anlamında bir fark var mı gözlemlediğin?

Aslında bu konu üzerine bir karar hiçbir zaman vermedim, bir şarkıyı yazarken İngilizce mi yoksa Türkçe mi olacağı kararını yani. Kendi müzik zevkim de hem tür hem de dil açısından oldukça karışık dolayısıyla şarkıyı bestelerken ne doğru geliyorsa öyle devam ediyorum açıkçası.

Sorunuza gelecek olursam aslında ana dili Türkçe olan dinleyici eğer dinlediği müzikte sözlere önem veriyorsa Türkçe yazılmış bir şarkıyla daha kolay empati kurabiliyor sanırım. Aynı zamanda İngilizce yazmak da bana farklı bir perspektif katıyor, iki dil de hikâye anlatıcılığı açısından farklı imkânlara sahip yani genel olarak bir dilde anlatamadığımı diğerinde daha kolay anlatabiliyorum ve sanırım bu kararı parçayı yazarken otomatik olarak veriyorum diyebilirim.

Diğer taraftan vokal melodisini dinleyen ama sözleri çok da önemsemeyen dinleyiciler arasında şarkılarda vermek istediğim bağlamlara aynı oranda empati kurduklarını düşünüyorum. Ama genel anlamda dinleyiciler hangi dildeki içeriği güncel hayatta daha çok tüketiyorsa ve belli duyguları o dildeki içeriklerle benimsiyorsa parçalarda da o dildekilere daha çok bağlılık hissediyorlar bence.

Yeni şarkınla ilgili olarak; “Dön Bak Bana”nın hikayesini senden dinleyebilir miyiz? Şarkıda yine benim de çok sevdiğim; müzikseverlerin de “Kırmızı Reçete” grubundan bildikleri Deniz Can Baş da güzel bir sürpriz oldu. Ona da çok sevgilerimizi iletmiş olayım bu vesile ile…

BBİ Music Co. etiketi ile yayınladığım “Dön Bak Bana”nın aslında şarkı içerisinde tam olarak bir hikayesi yok fakat eksik parçaları olan, bunalmışlık ve kafa karışıklığından beslenen bir duygu durumu ifadesi var bence. Şarkının hazırlanma hikâyesiyse şöyle:

Deniz Can Baş’la ikimiz Antalya’da aynı lisede okuduk ve hatta beraber “Beş Çayı” diye bir grubumuz vardı. İkimiz de İstanbul’a üniversite için geldik ve buradayken de birbirimizin yaptığı işlerde fikir alışverişlerinde bulunuyorduk. Ben “Dön Bak Bana”nın sözlerini çoktan bitirmiştim fakat parçayı bir bütüne bağlamakta zorlanıyordum, Deniz’e de şans eseri bir gün projeyi gösterdim ve o gece aslında bütün parçayı beraber bağladık.

Bülteninde “Dön Bak Bana”nın kapak görseli olarak Tomas Rico’nun kendi bahçesinde yetiştirdiği pancarların suyunu kristalize ederken mikroskop ile fotoğrafladığı görseli kullandığın belirtilmiş. Kimdir Tomas Rico senden öğrenebilir miyiz? Ben baktım ama öyle yıkılmadı arama motorları, çeşitli dönemlerden ve değişik mesleklerden bu isimde birkaç kişiye rastladım; doğru Tomas Rico’yu senden öğrenelim.

Tabii ki, Tomas Rico aslında mikroskop altında kaydettiği görüntüleri yayınlayan bir sosyal medya içerik üreticisi, ben kendisine TikTok’ta denk geldim hatta ilk denk geldiğim videosu da kullandığım pancar görselinin videosuydu. Kendisine Instagram üzerinden ulaştım ve görüntüleri kullanmama izin verdi ayrıca parça ile ilgili pek çok süreçte de bana çok destek oldu dolayısıyla kendisini parçada emeği geçen biri olarak görüyorum. Kendi ismiyle çok fazla tanınmasa da “deeperlook” ismiyle TikTok hesabına ulaşabilirsiniz.

Sohbetimize katıldığın için çok teşekkür ederim. Senin eklemek istediğin bir şey var mıdır Erencim?

Asıl ben teşekkür ederim güzel sorularınız için, son olarak aslında bir haber vermek istiyorum. Geçtiğimiz ay bir sahne ekibi kurduk ve aslında ufak ufak provalara da başladık. Klavyede Atakan Durdu, bas gitarda Buğra İnal ve davulda Tunç Güray bulunuyor. Benim parçalarımın yanında coverlar da yapacağımız ekip ile ilgili umuyorum ki yakında güzel haberlerle geliyor olacağım. Takipte kalın!

Beyza Cumbul, On Air Music Co.'da projelendirmeci, müzik ve yaşam yazarı, röportajcı.