Larissa Araz’ın “In Hoc Signo Vinces” başlıklı kişisel sergisi Versus Art Project’te ziyarete açıldı. Sergide farklı mecraların kullanılarak, doğada nesli tükenmekte olan Karaca, Yaban Koyunu ve Kızıl Tilki türleri üzerinden bir anlatım hakim. Bu üç hayvanın taksonomik (kategorizasyon veya sınıflandırma) isimlerinin 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Vulpes Vulpes (Tilki), Ovis Orientalis Anatolicus (Yaban Koyunu) ve Capreolus Cuprelus Capreolus (Karaca) olarak değiştirilmesi serginin konusunu oluşturuyor.
Sergi, Larissa Araz’ın sanat pratiğinde de görmeye alışık olduğumuz video ve ses yerleştirmeleri dışında gravür, desen ve çinko işlerinden oluşuyor.
“In Hoc Signo Vinces” sergisi doğada olduğumuzu hatırlatırken; literatüre dair bilgi veriyor ve sergiye konu olan üç hayvan türü üzerinden dönüp yeniden doğaya bakmaya davet ediyor.
“In Hoc Signo Vinces” sergisi 27 Nisan 2024 tarihine kadar Versus Art Project’te izlenebilir.
Serginin ortaya çıkışı, serginin anlatmak istedikleri, kolektif bir emekle izleyiciye ulaşmasına dair aklıma gelen ve merak ettiğim sorularımı Larissa Araz’a sordum.
‘In Hoc Signo Vinces’ ne demek? Sergi ismini nereden alıyor?
In Hoc Signo Vinces kötü bir çeviri ile zafer bu işarettedir veya bu işaret ile fethedeceksin demektir.
Sergi ismini Roma İmparatoru I.Konstantin’in danışmanı tarihçi Eusebios’un De Mortibus Persecutorum adlı yazıtının içindeki bir anlatıdan almıştır. İmparator I.Konstantin Milvian Köprüsü Savaşı (312) sırasında rüyasında Chi Rho haçını görür ve bir sesin ona ‘zafer bu işarettedir’ demesiyle ortaya çıkmıştır. Alıntıya göre savaşı kazanan Konstantin bir sonraki yıl, 313, Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nda resmi olarak tanınan ve hoşgörüyle karşılanan bir din haline getiren Milano Fermanı’nı yayınladı. 300’lü yıllarda işaret dediğimiz şeyin bir sembol olduğunu düşünürsek 21.yüzyılda buna dil diyebilir miyiz? Dile hükmetmek fethetmek midir?
‘In Hoc Signo Vinces’ sergisinin merkezinde nesli tükenmekte olan Yaban Koyunu, Kızıl Tilki ve Karaca türü hayvanları görüyoruz. Bu üç türü sergiye taşıma fikri nasıl gelişti? Çeşitli mecraları kullanarak gösterdiğin bu hayvanlar izleyiciye ne söylüyor?
Bir arkadaşım vasıtasıyla 2005’te gerçekleşmiş olan isim değişiklikleri hakkında bilgi sahibi oldum. Sergi çok katmanlı. Birkaç bakış açısını ve yorumu beraberinde okunmasını talep eden bir sergi ama genel anlamıyla avlanmayı nesli tükenmekte olan hayvanlar, emperyalizm/kolonyalizm ve dil üzerinden yorumluyor.
‘In Hoc Signo Vinces’ serginde, senin dışında, ses, yerleştirme, gravür baskı ve desen işleriyle farklı isimler de yer alıyor. Sergi için kimlerle çalıştın, nasıl bir araya geldiniz? Serginin kolektif bir çabayla çıkma sürecini nasıl yönettin?
Sergi için pek çok farklı sanatçı ve prodüksiyoncu ile tanıştım. Serginin başından beri beraber çalıştığım hem süreç boyunca benim sağ kolum olan hem de sergide beraber ürettiğim Kirkor Dabanyan çizimlerde bana yardımcı oldu. Eren Şenkardeş Avcılar bölümündeki videonun sesi tasarımını yaptı. 10 dakikalık bir kompozisyon üretti. Derin Ekin Kenter projenin içindeki gravür baskılarının ve plakalarının bütün üretim sürecini yönetti. Cüneyt Özşeker koridorda bulunan hayvanları doğal hareketlerine referans vererek animasyona döndürdü. Kaan Sümer içinde ağaç bulunan müze dolabına bitkilerden hayalimdeki enstalasyonu yarattı. Bütün serginin prodüksiyonunu da Fiksatif ve Habib Bolat gerçekleştirdi. Hepsi sürecin uzun zamandır içinde oldukları için genelde benden daha iyi biliyorlardı ne istediğimi.
Sanat pratiğinin merkezinde fotoğraf olduğunu hatırlıyorum. Görmeye alışık olduğumuzun dışında, ‘In Hoc Signo Vinces’ sergisinde gravür, desen ve çinko da karşımıza çıkıyor. Yeni mecraları bu sergide tercih etmeni nasıl açıklıyorsun?
Araştırdığım konular aslında üreteceğim materyali bana gösteriyor. Bu projeyi araştırırken araştırmalar yaptıkları yıllarda fotoğraf makinesi kullanmayan bilim insanlarını fotoğraf medyumuyla anlatmak bana çok nafile bir arayış gelmişti. Hatta bazen kolaya kaçmak bile oluyor alışageldiği medyumla araştırdığın konuyu anlatmak.