Arda Yiğit
Arda Yiğit

Müzisyen Arda Yiğit İle Harika Bir Söyleşi

3 Haziran 2022

Arda Yiğit:
“Müzik sektörünün geldiği yer itibariyle müziksever, “çalma listeleri dinleyicisi” haline geldi.

Solo çalışmaları ve grubu “Renksiz” dışında müziğin arka plan görevlerinde de yer alan, birçok müzisyenin çalışmasında imzası bulunan bir isim; Arda Yiğit. Güncel müzik çalışmalarını konuşmak üzere bir araya geldik ama konu müzik olunca sınır koyamıyorsunuz. Sohbetimiz müzik dinleyicisinin geçmişten bugüne yansıyan tutumu ve müzik türleri analizi de oldu başka açılardan. 90’lar gençliğinde buruk bir gülümseme belirirken, şu anın genç müzik dinleyenleri için de güzel bir dönem karşılaştırması niteliğindeki sohbetimizi keyifle okumanızı dileriz.

Arda Yiğit
Arda Yiğit

Birçok müzisyen gibi sizin de geçmişinizdeki ortaokul sıralarında içinize düşen müzik ateşi farklı bir mesleğin eğitimini almış olmanıza rağmen sönmeyerek sizi bugünlere getirmiş ve şarkılarınızı müzikseverlerle buluşturmuş. Bu süreci sizden öğrenebilir miyiz?

Bu süreci anlatmaya aslında dönemi anlatarak başlamak daha doğru olacak. 90’lı yıllar, Türkiye’de batı müziğinin bir anda patlama yaptığı, dünyayla bağlantıların ülkemiz adına kuvvetlendiği bir dönem. Ülkede çok acayip şeyler oluyor, efsane isimler konserler veriyor, hala severek dinlediğimiz albümlerin, sanatçıların ilk ortaya çıkmaya başladığı, hem çok kötü hem de çok iyi müziğin aynı anda yayıldığı bir dönem. Ama her şey İstanbul’da olup bitiyor. İnsanlar müzisyen olmaya İstanbul’a gidiyor, dünyaca ünlü isimler konser vermeye İstanbul’a gidiyor. Burdur gibi küçücük bir şehirde yaşıyorum ve hayranlıkla takip ettiğimiz müziğin çok azına ulaşabiliyoruz. Elden ele kasetlerin dolaştığı bir arkadaş ortamında birbirimizi keşiflerimizle besliyor, hiç duymadığımız müzik türlerini birbirimize öğretiyoruz. Etrafımızda bizden başka çok az kişinin bildiği şarkıları gitarda çalabilmek için haftalarca odamıza kapanıp çalışıyoruz. Bir tane müzik market var ve yabancı kaset ayda bir ve çok az sayıda geliyor. Müziğe ulaşmanın bu denli zorlu olduğu bir ortamda arkadaşlarımın katkısı elbette çok büyük. Çok besledik birbirimizi. Elli küsur bin nüfusluk bir şehirde iyi müzik dinleyen kalabalık bir genç nüfus olmamız ne büyük şans. İşte o dönemlerde hayatımın bir parçası olmuş olan müziği ne meslek yaparsam yapayım, ne yaşarsam yaşayayım hayatımdan çıkarmam zaten mümkün değildi. Bir kültür olmuştu artık benim için. Benim bir parçam müzik. Müzik dinlemeden gününü geçiren insanlara hâlâ daha inanamam. Benim için nefes almak gibi bir şey. Aynı zamanda dünyayı güzelleştirebilmek için büyük bir araç ve fırsattır bence müzik.

Müziğe ara verdiğiniz bir dönem olmuş. Veterinerlik mesleğine yoğunlaşmanız nedeniyle verdiğiniz bu arada müziği hiç özlediniz mi? Nasıl bir ruh hali içindeydiniz hatırlıyor musunuz?

Müziğe ara vermek elbette müziği hayatımdan çıkarmak gibi bir şey asla olmadı. En kötü ve en mutlu anlarımda gitarlarım hep kucağımda olurdu. Ama hayatın gerçekleri sırtınıza bazı zorunluluklar yüklüyor. Sizi istemediğiniz tercihler yapmaya zorluyor. Veteriner hekimlik gibi harika bir mesleğin mensubu olmaktan çok mutluyum ve kendimi çok şanslı hissediyorum. Ama hekimlik tüm hayatınızı isteyen bir meslek. Geceniz, gündüzünüz, tatiliniz, mazeretleriniz olamaz. Bunlarla birlikte müziğe hak ettiği zamanı verebilmek zaten mümkün değil. Bu yüzden biraz hayal kırıklığına uğramış hissediyordum kendimi. Üniversite sonuna kadar hayalini kurduğum her şey hayatın gerçekleri karşısında dağılmış gibi hissediyordum. Kendimi fazla hayalci olmakla suçladığımı hatırlıyorum. Ama sonunda hayatımın en büyük parçası olan müzik bir yerden sonra benim de kontrol edemediğim bir şekilde beni bu noktaya sürükledi. Babamın bana ilk klavyemi aldığı 6 yaşımdan bugünlerime baktığımda az bile hayal kurmuşum diyorum. : )

Müzik kariyeriniz boyunca rock, heavy metal, alternatif rock ve elektronik müzik alanlarında şarkılar üretmiş bir müzisyen olarak, adı geçen müzik türlerinin dinleyici kitlesi sanki 90’lar sonu 2000’ler başında daha etkin gibiydi. Ülkemizde bu müzik türlerini dinleyenler gitgide azalıyor mu yoksa bize yansıması mı yanıltıcı?

Aslında bakarsanız 90’lar sonu ve 2000’ler başı gibi etkin olan belli bir müziğin dinleyici kitlesi değildi. O dönem müzik dinleyicisi genel olarak daha etkindi. Müziğin üzerine daha çok çaba sarf eden, anlamak için daha çok zaman veren bir kitleydi. Dolayısıyla bir sahiplenme durumu ortaya çıkıyordu. Rock ve Heavy Metal zaten üzerinde belli anlamda zaman harcamanızı, düşünmenizi gerektiren, derdi olan müzik türleri. 2000’lere kadar albüm alıp defalarca dinleyen dinleyici kitlesi, müzik sektörünün geldiği yer itibariyle “çalma listeleri dinleyicisi” haline geldi. Dolayısıyla dinlediği müzik üzerine kafa yoran kitle azalıyor bu da dinlenen müziğin türünü etkiliyor. Bu yüzden bir anlamda haklısınız. Ama şöyle de bakmak belki faydalı olabilir; müzik bizler gibi sürekli evrilen, dönüşüm, değişim geçiren canlı bir organizma. Kitlelerin farklı arayışlar içinde olması değişimin peşinde koşması sağlıklı. Elektronik müzik için belki daha çok uzun bir yol var ama rock ve heavy metal gibi çok büyük akımlar zaten belli bir doygunluğa ve olgunluğa ulaştı. Dolayısıyla bu müziği dinleyen kitleler de öyle. Mesela hep örneği verilir; Beatles müziğin bugün geldiği noktada çok büyük bir kırılım yarattı. Bugün biraz üzerinde analiz yapsanız çok alakasız olduğunu düşündüğünüz bir elektronik müzik parçasında bile Beatles etkisini görmeniz mümkün. Yani bu bir doyum noktasına ulaştı. Dolayısıyla bu etkinin olmadığı veya daha yaratıcı şekilde yorumlandığı bir müzik içgüdüsel olarak dikkatinizi daha çok çekiyor. Rock ve Heavy Metal için de benzer bir doyum etkisinin olduğunu düşünüyorum. Bu müzik akımlarının kitlesi her zaman mevcut olacak ama beklentileri değişecek ve değişiyor.

Eşiniz Özlem Akpınar Yiğit de müzisyen ve her ikinizin de solo çalışmalarınız yanında bir de ortak grubunuz var: “Renksiz”. Ki bildiğimiz kadarıyla “Renksiz” sizin de ara verdiğiniz yıllardan sonra müziğe geri dönüşünüz olan proje. “Renksiz” ne zaman ve nasıl kuruldu?

Renksiz, biz tanışıp beraber müzik yapmaya karar verene kadar aslında Özlem’in mahlas olarak kullandığı bir isimdi. Özlem’in kendi ismini kullanmamak için sebepleri vardı ve Renksiz de hem onun derdini iyi anlatan bir isim hem de bulduğu bir çözümdü sanırım. Biz 2012’de hayatlarımızı birleştirdiğimizde bir grup halini aldı. O döneme kadar benim dijital ortamda müzik yapmak ile ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Bir şarkının kaydedilip dijital ortamda yayınlanabilmesi için tek şartın bir prodüktör, belki bir aranjör, bir yapım şirketi, stüdyo gibi kalıplaşmış bir silsileyi takip etmek olduğunu düşünüyorduk. Ama 2012’de önce Reaper, sonra Fl Studio, Cubase, Logic gibi programlarla tanışınca önümde birden sonsuz ihtimallerin olduğu yeni bir dünya açıldı diyebilirim. Prodüksiyon, mix ve mastering gibi konulara merak salıp yapabildiğimi gördükçe de cesaretlendik. Kendi müziğimizi başka kimseye ihtiyaç duymadan yapabileceğimizi gördük. O andan itibaren ilk işimiz Özlem’in onun için çok önemli olan ve çok eski şarkılarını düzenleyip kayıt altına almak oldu. Bu anlamda bakıldığında da Renksiz ismini değiştirmeden yola devam etmek çok anlamlı bir hale geldi. Özlem’in bir defteri var görmelisiniz. Bir hazine gibi. Kısacık bir zamana öyle sözler ve şarkılar sıkıştırmış ki. O şarkıların o defterde silinip gitmesine gönlünüz el vermiyor.

Müzik çalışmalarınız yanında YouTube’da yayınladığınız “Logic Pro Türkçe Eğitim Videoları”nız var. Nasıl karar verdiniz böyle bir seri çekmeye ve neyi hedeflediniz? Bu videoların çekimleri güncel olarak artık devam etmiyor ama çektikleriniz hâlâ yayında değil mi?

Ses kayıt ve müzik teknolojileri ile ilgili keşiflerim esnasında karşılaştığım en büyük zorluk, Türkçe kaynağa ulaşmak oldu. Kitaplardan öğrenemeyeceğiniz kadar hızlı güncellenen bir teknoloji olmasına rağmen sadece kitaplardan öğrenebileceğiniz kadar da teknik bilgilere ihtiyaç duyulan bir alan bu. Ve bu alanda yazılı tek kaynak Ufuk Önen’in Ses Kayıt ve Müzik Teknolojileri kitabıydı. Kendisine çok şey borçluyuz. Ancak bu konuda hem dijital ortamlarda hem de yazılı olarak başka bir Türkçe kaynağın bulunmaması beni çok üzdü. Ben belki yabancı dilimle YouTube üzerinden bilgilere erişebildim ama herkes benim kadar şanslı olmayabilir. Ayrıca biraz da yabancı müzisyenlerin bu karşılıksız paylaşım kültürüne imrendim. Keşke bizde de böyle bir kültür olsa, Türkçe kaynak olsa diye hayıflanmaktansa kolları sıvayıp bir kaynak oluşturma işine girdim. Ben bu işe girdiğimde tek bir Türkçe video yoktu bu konuda. Ne acı. Şu an hâlâ yazılı kaynak yok denecek kadar az ve bu, Türkiye’de bu işlerden ekmeğini kazanan duayen müzisyen hocalarımız açısından bir utanç vesilesi. Ancak buna rağmen YouTube’da çok sayıda Türkçe içerik var artık ve bu konuda bir öncü adım atmış olmaktan onur duyuyorum. İlgilenen müzisyenler videolara benim kendi adımla açtığım YouTube kanalımdan erişebilirler. Ancak hem artık yeterli sayıda ve çeşitte video kaynak olması sebebiyle hem de üretime harcadığım zamandan fırsat bulamadığım için güncel videolarla kanalı bir süredir besleyemiyorum.

Sadece şarkı yazarı değil, aynı zamanda oluşturduğunuz ev stüdyonuzda prodüktör, mix & mastering, aranjör olarak da görev alıyorsunuz. Kendi şarkılarınız dışında da profesyonel olarak bu hizmeti başka müzisyenlere veriyor musunuz?

Evet, profesyonel olarak projelerde aranje, prodüksiyon, mix ve mastering konularında yer alıyorum. Ama bu konuda seçici olmaya özen gösteriyorum. Keyif almayacağım hiçbir projede bulunmamaya çalışıyorum. Buna bir iş gözüyle bakmıyorum. En az müzisyenin kendisi kadar heyecan duymalıyım. Bu çok hassas bir çizgi. Bunu bir iş gibi görürseniz bir iş üretirsiniz ama bu sizin için heyecan duyduğunuz bir macera olursa işte orada müzik üretirsiniz. Ben öyle bakıyorum.

Solo çalışmalarınıza dönecek olursak 2021 Ekim ayında 6 şarkıdan oluşan Septic Dreams adlı EP’nizi yayınladınız. Yakın zamanda da son çalışmanız “Wartime Child” müzikseverlerle buluştu, çalışmalarınızın hikayelerini sizden öğrenebilir miyiz?

Septic Dreams 6 şarkıdan oluşuyor. 6 şarkıdan oluşması tesadüf değil. Bu bilinçli bir tercih. Bu sayıyla ilgili çocukça belki ama ilginç tesadüflerim vardır. Septic Dreams aslında can çekişen ekosisteme bir ağıt benim için. İnsanlığın kendi yarattığı problemleri görmezden gelmesine bir isyan. Daha da korkuncu; zekasıyla övünen bir canlıya yakışmayan bir refleks içerisinde bu problemleri görmezden gelerek yaşamaya devam ediyor. Bütün bunlar üzerine kurduğum bir gelecek rüyasını anlatıyor. Marsa gitmeyi ve orada bir hayat kurmayı hayal ettiğimiz dönemlerde aslında kendimize bulduğumuz çaresizce bir çıkış noktası bu. Ayrıca bakış açımızı ve davranışlarımızı değiştirmediğimiz sürece bunun bir sonu olmayacak. Gittiğimiz her yeri sömürmek, tüketmek ve farklı tüketim metodları bulmak konusunda çok becerikliyiz. Hatta belki de tek becerikli olduğumuz konu bu. Buna bir isyandı Septic Dreams. Ben ağırlıklı olarak aşk şarkıları yazan bir müzisyen değilim. İlk başta söylediğim gibi, müzik dünyayı güzelleştirmek için harika bir fırsat olabilir. Bu fırsatı değerlendirmek istiyorum. Başarılı olup olmama konusu mevzubahis değil. Her şeyin sonunda risk alıp benim için önemli olan ciddi konularda bir şeyler söylemezsem müziğim eksik kalır. Wartime Child da bu minvalde bir şarkı. Kurduğumuz küresel medeniyetle övündüğümüz bu çağda, yaşadığımız ilkel savaşlar aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının bir göstergesi. Bu vahşiliğe maruz kalan çocuklardan nasıl mutlu, huzurlu bir dünya kurmalarını ve sürdürmelerini bekleyebiliriz. Katıksız sevgiye en çok ihtiyaç duydukları yaşlarında onları en büyük kötülüklerle, vahşetle, ilkel barbarlıkla tanıştırıyoruz. Onları kirletiyoruz. Wartime Child savaşın çocukları için yazdığım bir şarkı. Şarkıya Ukrayna’dan ve Rusya’dan bir ilgi olduğunu görüyorum. Acılarımızda birleşmek, yalnız olmadığımızı hissetmek birbirimize güç verecek. Böyle böyle iyileşeceğiz. O yüzden bu ilgi benim için çok anlamlı ve kıymetli.

Sohbetimize katıldığınız için teşekkür ederiz. Son sorumuz olarak 2022 planlarınızı öğrenebilir miyiz? Sizin eklemek istediğiniz bir konu var mıdır?

Bu yıl içerisinde üç şarkı daha yayınlamayı planlıyorum. Eğer büyük aksilikler olmazsa (ki bizim sektörümüzde sıklıkla olur : ) ) kısa aralıklarla single olarak şarkı yayınlamayı sürdüreceğim. Üzerinde çalıştığım başka müzisyenlere ait projeler var. Belki bu yıl olmasa da önümüzdeki yıl dinleyiciyle buluşmalarını ümit ediyoruz. Onun dışında hem Renksiz ile hem solo olarak sahne çalışmalarımız sürecek. Görüştüğümüz birkaç festival var eğer gerçekleşirse sizlerle paylaşmaktan çok mutluluk duyacağım ama henüz net bir şey söyleyemiyorum. Özlem’in solo projesi üzerine de çalışıyoruz bir yandan. Biraz bölündüğüm ama üretim anlamında çok verimli bir yıl oluyor benim açımdan. Umarım dinleyicilerle bu sürecin keyfini birlikte süreceğiz. Konserlerde buluşmak üzere diyorum. Bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Çok keyifli bir sohbetti. Biz müzisyenler için kendimizi özgürce ifade edebildiğimiz platformlar çok kıymetli. İyi ki varsınız…

Arda Yiğit

Spotify | Instagram | Twitter

Sanat Okur

Türkiye'nin En Büyük Kültür Sanat Haber Portalı, Sanat Haberleri, Sergi Rehberi, Sanatçı Portfolyoları, Sanat Üzerine Söyleşiler

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Pastalı saldırıya uğrayan Mona Lisa tablosu, 2022
Önceki

Pastalı Saldıraya Uğrayan Mona Lisa, Galeri Muaf Tarafından NFT’ye Dönüştü!

Ouchhh Stüdyo
Sonraki

Ouchhh Stüdyo’nun Yeni NFT Eseri 25 Milyon Liraya 10 Saniyede Satıldı

Kaçırmayın!

Osman Akça

Osman Akça İle “Başka Hikâye” Üzerine Keyifli Bir Söyleşi

Osman Akça, “Başka Hikâye” başlıklı kişisel sergisiyle, 19 Kasım-12 Aralık
Neandria (Nihal Yalçın, Deniz İlhan, Bülent Emin Yarar)

Reha Erdem’in Beklenen Filmi “Neandria” Cuma Günü Sinemalarda

Reha Erdem’in yazıp yönettiği, yapımcılığını Atlantik Film’in üstlendiği “Neandria”, 15