SEVTAP ÇAPAN
SEVTAP ÇAPAN

Sevtap Çapan ile harika bir söyleşi

11 Mart 2020

Tiyatro eğitiminin henüz son sınıfında İ.B.B. Şehir Tiyatroları’nda oyunculuğa başlayan, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin ilk mezunlarından tiyatrocu, dizi oyuncusu, sinema oyuncusu, dublaj sanatçısı, köşe yazarı Sevtap Çapan ile harika bir söyleşi…

SEVTAP ÇAPAN
SEVTAP ÇAPAN

Bu kadar yetenek ve aslında farklı disiplin arasında ait olduğunuz meslek hangisi? Sevtap Çapan hangi şapkasını önüne koyduğunda bu bana ait diyebiliyor?

Öncelikle teşekkür ediyorum. Farklı disiplin olarak nitelendirdiğiniz her şey benim için sadece oyunculuk mesleğidir. Temelde ben bir oyuncuyum. Tiyatro, dizi, sinema oyunculuğu diye bir ayrımı kabul etmeyen biriyim. Tecrübelerime dayanarak bunu iddia ediyorum hatta.

Oyunculuğumun uzantısı olarak dublaj sektöründe de yer alıyorum. Orada da yaptığım bir nevi oyunculuktur. Oldukça da zor bir alandır. Çünkü bir film ya da diziyi kendi dilimize çevirip kendi halkımıza aktarırken, aylarını harcayarak belli bir rolü canlandıran oyuncunun oyunculuk kalitesini düşürmeden bunu sadece tek enstrümanınızı – sesinizi kullanarak yapmak zorundasınız. Ve bunu yaparken texti ilk kez görüp o anda deşifre ederek, olayı ve rolü kavramaya çalışırken duygu geçişlerini yakalamanın peşine düşüyorsunuz. Eğer oyuncuysanız ya da tek mesleğiniz dublaj sanatçılığı ise bunu başarıyla yapabilirsiniz.

Köşe yazarlığı. Farklı meslek grubuna ait olarak tek yaptığım bu aslında. Çünkü oyunculukla ilgili değil. Fakat ben tiyatro ve senaryo metin yazarlığı da yaptığım için yazmak konusuna da hâkimim ister istemez. Yazılarımın genel başlığına “Bir Aktris Yazıyor” deme sebebim de olaylara oyuncu olarak gözlemci yanımla değindiğimi ifade etmek içindir.

Kısacası şapka önümde… İçinde bir anne tavşan ve çocukları var. Anne yaş aldı, çocuklar büyüyor, anneden beslenip, anneyi de besliyor artık.

Neden oyuncu olmayı seçtiniz? Oyuncu olmasaydınız hangi mesleğe yönelir diniz?

Bir kez sahneye çıktım ve kendimi iyi hissettim. Yaşamım anlam kazandı. Daha anlamlı kılmak ve kendimi sürekli iyi hissetmek istedim sanırım. Söyleyecek bir sözüm, güzelleştirecek gücüm, buradayım diyecek cesaretim var. Bu yüzden oyuncuyum. Oyuncu olmasaydım avukat olabilirdim sanırım, şu an sadece en uygun olabilecek mesleği söylüyorum. Kendi sözümü söyleyemeseydim bir başkasının sesi olurdum mantığında…

O ilk anlara geri dönsek? Sahnede olmalıyım kararını verdiğiniz o ilk an çeyrek asırdan sonra hala sıcaklığını koruyor mu? Yani iyi ki oyuncu oldum diyebiliyor musunuz?

Ben hala o ilk anın sıcaklığındayım. Üstelik sıcaklığın derecesini artık kendim ayarlayabiliyorum. Elbette iyi ki oyuncuyum. Hem herşeyim hem hiçbirşey!

Profesyonellik yolunda, 90’lı yıllardan bu yana geriye dönüp baktığınızda değiştirmek istediğiniz bir şey var mı?

O günler için verebileceğim en doğru kararları verdim. Değiştirmeyi düşünebileceğim herşey kendinden ödün vermemi gerektirirdi. O yüzden değiştirmek istediğim hiçbirşey yok. Böyle iyiyim.

Profesyonel yaşamınızda bir kırılma noktanız var mı?

Bir değil pek çok kırılma noktası var. Hayatta her zaman aynı anda iki seçenek çıkıyor önünüze ve siz birini seçiyorsunuz. Her seçiminiz kırılma noktanızı oluşturuyor ve hayatınızı şekillendiriyor. 

Sevtap Çapan
Sevtap Çapan

Bir öğretici gözü ile “yeni nesil oyuncu adayları” veya “oyuncuları” hakkında düşünceleriniz neler?

Hmm. Bu konu biraz sıkıntılı… Genelden bahsedecek olursak, gördüğüm kadarıyla şişirilmiş cvlerle dolaşan çok kişi var. Oysa bırakın cvlerde yazılanı, konservatuar birinci sınıfta edinilmiş olması gereken en temel bilgilerin sahnedeki uygulamasını bile göremiyorsunuz bu kişilerde. Bir çalışma sistemine sahip olmayan, role ve metne uygunlukla oyunculuk yaklaşımı sunamayan, düşünmeyen, beden ve ses kabiliyeti sınırlı genç oyuncu ya da oyuncu adaylarıyla burun buruna kalıyorsunuz. Bunlar yine de mühim değil, çalışarak iyileştirilebilir şeyler lakin mesleğe ve meslek büyüklerine saygıda büyük bir düşüş gözlemliyorum. Çağın özelliklerinden biri olsa gerek. Elbette eğitim sistemindeki kalite düşüklüğü de bunda etken diyebilirim. Sahnenin büyülü bir yer olduğunu sadece bir oyuncu hissedebilir. Bunu hissedemeyen, rol küçümseyen, yönetmen, yazar, partner küçümseyen biri ise sadece oyuncu olduğu sanrısıyla yaşar. Çünkü sahne öyle bir yerdir ki seyirciden hiçbir şeyi gizleyemezsiniz.

Bu genellemenin yanında öyle yeni nesil oyuncular var ki onlar tiyatro sanatını ve diğer kolları yukarıya taşıyabilecek yeteneğe ve beceriye sahip. Onlar işte doğuştan sanatçı olanlar, şansları açık olsun dilerim.

Çok yetenekli biri, iyi eğitim aldı, iyi isimlerin yanında duruyor yeterli mi “iyi” oyuncu olmak için?

Bir noktaya kadar yeterli olabilir. Bununla yetinen ise kariyerinde yetersiz kalabilir. Oyuncunun her daim kişisel çalışmasını yapması gerekmektedir. Beden egzersizleri, ses egzersizleri, gözlem, araştırma, çok okuma, seyretme ve pek çok geliştirici unsurla beslenmelidir. Herkesten önce kendi özeleştirisini yapabilmelidir.

Örnek alınan bir oyuncu olarak, siz kimleri örnek aldınız?

Bilmem, yetenekli ve disiplinli, kendine has tarz yaratabilmiş her oyuncu benim için örnektir. Sadece oyuncu da değil bu özelliklere sahip yazar, yönetmen, tasarımcı…

Mutlaka liste kabarık olmalı ama “gözleriniz açık” izlediğiniz hayranlık duyduğunuz birkaç ismi sayın desem?

Bu konu epey hassas kimseye haksızlık etmek istemem. Dediğiniz gibi listem kabarık ülkemizde de dünyada da çok iyi isimler var çünkü…

Tiyatro, resim, heykel, edebiyat ve daha birçok sanat dalını düşünürsek sizce ülkemizde sanatın önünde duran en büyük setler neler?

Sanata yaklaşım biçimi. En büyük set budur. Sanatı ve sanatçıyı küçümseme politikası…

Oyunculuğun zoru kolayı var mı? Yani dizi oyunculuğu kolay iştir siz bir de tiyatro deneyimleyin diyenlerden misiniz?

Oyunculuk oyunculuktur. İlk sorunuzun cevabında da dediğim gibi… Bu işin zoru kolayı yok, çalışkan ve ileri gitmek isteyen bir yaklaşıma sahipseniz, işinizi ciddiye alıyorsanız her iş kolay olmaktan çıkar. Dizi ve tiyatro oyunculuğunda sadece teknik farklar vardır. Oyunculuk sahneden doğmuş bir sanattır. Birebir seyirci ile oynamak, o enerji akışı ve herşeyin o anda gerçekleşmesi oyuncu olduğunu iddia eden herkesin deneyimlemesi gereken birşeydir .

2020 yılı itibari ile güncel projelerinizden bahseder misiniz?

Tiyatro P.A.S ile birlikte yol alacağım. “Ben” Serisi “Kurtuluş” projemizin yeni kahramanlarını sahneye taşıyacağız. Ve “Ben” Serisi “Cumhuriyet” projemizin ilk kahramanı “Ben Nezihe Muhiddin” oyununun hazırlıkları içindeyiz. Bu yıl gerçekleştirmeyi planladığımız lakin kısmet olmayan komedi oyunumuzu sahnelemek için kolları sıvayacağız.

Bunun dışında yeni bir oyun yönetme isteğim var.

Bu keyifli sohbet için teşekkür ediyorum size…

Hasan Nazif Yılmaz

1984 Lovech doğumlu. Fotoğraf çeker, sanatsever.

0 Comments

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Kaçırmayın!

Invaded By The Blue

Cemal Nazım Arslan “Invaded by The Blue” Sergisi gri alan’da

Ayvalık’ın bağımsız sanat inisiyatifi gri alan, Invaded by The Blue
Berkay Tuncay, Yazının Öyküsü ASMR [The Story of Writing ASMR], 2024, 5 kanallı renkli video, ses, 55:19, (Sanatçı ve SANATORIUM’un izniyle)

Berkay Tuncay CLICKTRANCE Sergisi SANATORIUM’da

SANATORIUM, Berkay Tuncay’ın CLICKTRANCE başlıklı kişisel sergisine 20 Eylül –