Cansu Sönmez’in üçüncü kişisel sergisi Soğuk Su Kadar Eski Bir Tat, 07 Mart-07 Nisan tarihleri arasında PG Art Gallery’de gerçekleşiyor.
Zeytin, insanlık tarihinin derinliklerinden gelen ve geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan kadim bir ağaç, kadim bir anlatıdır. Mitolojiden ekolojiye, kültürlerin geçmişini şekillendiren bir bilgelik temsilidir. Kökleri, zamanın akışına tanıklık eden anıtlar gibi toprağa sıkıca tutunurken; gövdesi ve meyvesi, insanlık için hem bir yaşam kaynağı hem de bir sembol olmuştur. Yaprakları, barışın ve bilgeliğin habercisi olarak kutsal metinlerde ve sanat eserlerinde yer alırken; meyvesi, dönüşümün ve ölümsüzlüğün simgesine dönüşmüştür.
Lawrence Durrell[1], “Akdeniz’in tümü, dişlerin arasındaki siyah zeytinlerin acı tadından yükseliyor sanki. Etten ve şaraptan daha eski bir tat; serin su kadar eski bir tat.” derken, zeytinin sadece bir meyve değil, insanlık için köklü bir hikâye olduğunu hatırlatıyordu. Bu sergi, işte tam da bu zamansız hikâyeye bir ek yapıyor: Doğadan gelen ve doğaya dönen bir dönüşümün hikâyesi. Mitolojik, kültürel ve ekolojik izlerin kesişiminde, kadim bir bilgeliğin temsili.

Cansu Sönmez, Soğuk Su Kadar Eski Bir Tat sergisiyle bu değerli ağaca dair çağdaş bir bakış sunuyor; çalışmalarında farklı disiplinleri bir araya getirerek zeytinin çok boyutlu bir portresini çiziyor. Sönmez’in yeni eserleri, tarihsel bir yansıma ve ekolojik bir derinlik arayışıyla, zeytinin dönüşümüne dair yeni bir görsel dil kuruyor. Sanatçı, arşiv, araştırma, belgeleme ve materyal araştırmalarını iç içe geçirirken, yapay zekânın ve Oleatex’in geliştirmiş olduğu zeytin atıklarının birleşiminden doğan deri ile akışkan formlar üzerinden insanın doğayla kurduğu ilişkiyi sorguluyor. Vegan biyo-deri ve biyo- materyallerle şekillenen hacim ve yüzey çalışmaları, doğanın döngüselliğini ve sürekliliğini vurgularken; yaratılan imler, seramik taçlar, kolaj ve yapay zekâ video görüntülerle çok boyutlu bir anlatı oluşturuyor.
Soğuk Su Kadar Eski Bir Tat, zeytini yalnızca bir meyve ya da tarihsel bir sembol olarak değil, dönüşümün ve sürdürülebilirliğin dinamik bir unsuru olarak ele alıyor. Sönmez, zeytinin barış, bereket ve bilgelik gibi temsilleriyle olan köklü bağını günümüzün prekar[2] oluşu içinde yeniden düşünmeye davet ediyor. Zeytin sadece geçmişin bilgisini taşıyan bir bellek unsuru değil, aynı zamanda bu bilginin nasıl korunup geleceğe aktarılabileceğini sorgulayan bir metafor haline geliyor.
Keskin hatlar ve sert formlar yerine akışkan ve dönüşebilen yüzeylerle geçmişin bilgeliğini bugüne taşırken; Soğuk Su Kadar Eski Bir Tat, yok oluşun değil, dönüşümün mümkün olduğunu vurgulayarak zeytinin yalnızca geçmişe ait bir sembol olmadığını, aynı zamanda sürdürülebilir bir geleceğin de anahtarı olduğunu gösteriyor. Cansu Sönmez’in eserleri, izleyiciyi doğadan gelenin doğaya dönüşünü ve bu dönüşüm içinde insanoğlunun oynadığı rolü düşünmeye çağırıyor.
PG Art Gallery
Maslak, Atatürk Oto Sanayi Sitesi 6. Sok No: 171, 34398 Sarıyer/İstanbul
[1] Durrell, L. (1978). Prospero’s cell: A guide to the landscape and manners of Corfu. Faber & Faber.
[2] “Prekar,” Latince precarius (belirsiz, kırılgan, güvencesiz) kelimesinden türetilmiş olup, sanat, toplumsal cinsiyet ve ekonomi bağlamlarında istikrarsız ve güvencesiz yaşam ve çalışma koşullarını ifade eder.