Bazıları sadece hatırlatır. // Nil Has

12 Ocak 2020
NİL HAS

Bir süredir yoğunluğumdan dolayı köşeye ara vermiştim. Fakat bir süredir de yazmak için düşündüğüm ve etkileneceğim bir sebep arayışındaydım. Ya da ”o” anı beklemekte diyebilirim.

İşte tekrar yazmam için bana kaynak olan bir durumdan ve izlediğim oyundan bahsedeceğim. Ama öncesinde tatlı bir karşılaşmayla başlayayım;

Cuma akşamı arkadaşlarla oyun öncesi Black Out sahnesinin yanındaki kafede oturmuş bir şeyler içiyorduk. O esnada üniversiteden Sanat Yönetimi hocam Sündüz Haşar’ın karşıdan gelişini gördüm. Bir an ”bahçede oturuyoruz da hoca geliyor” hissi uyandı. 6 sene olmuştu görmeyeli. Ama kendisi hiç değişmemiş ve beni yine mor saçlarıyla kucakladı. Ayaküstü sohbet iş güç meseleleri derken sonradan aynı oyun için geldiğimizi anladım. Hoş tesadüf.

”Anne Yoksa Evde Kimse Yoktur”

Oyun Black Out Sahnesi’ndeydi. İlk defa o sahnede izleyecektim. Merakımla her oyun öncesi olduğu gibi ışıkları, dekoru, seyirci dizilimini, mekana ait diğer özellikleri de gözden geçirdikten ve laklaktan sonra oyun başladı. Ekleyeyim: oyunu eleştirmek yerine oyun sonunda hatırladığım hisleri paylaşacağım.

Her evin bir hikayesi vardır. Her evde en az 2 kişi yaşıyor dersek. O kişinin de hikayesi bambaşkadır. Bazen bir telefon gelir en yakınımızın bize her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu öğreniriz. Biz de ya o yoldan geçmiş ya da başımıza gelmesini ummadığımız bir şey olarak karşılarız. Ama her durum insan için değil midir? Her canlının sıkıntısı bir yerde ortak değil midir?

Uzağa bakmayalım. Biraz uykuya ara verip çevremizi gözlemleyelim ve bir birimizden pek farkımızın olmadığını göreceğiz.

Bir tarafta Kadir ve Matiz, belki mahallemizden belki evimizden belki de çevremizden aşina olduğumuz geleceğini düşleyemeyen yer yer tehlike oluşturabilecek iki karakter.

Diğer tarafta ise hayatta mücadele etmeyi görev kabul etmiş ve var olmak için ödünler vermeyi göze almış liseli Mahsun ve Jiyan.

Kadir öfkeyi, Matiz sıradanlığı, Mahsun yanlızlığı, eksik kalmışlığı, Jiyan kadın olmanın ekstra koruyucu olmayı gerektiren, adımlarında hesap vermeye odaklı tarafını taşıyor.

Karakterler görmezden geldiğimiz, yatak altına tıktığımız, sorgulamadığımız ve yara halinden iz haline dönüşmüş sınıf ayrımını hatırlatırlatıyor. Aslında biz o ayrımı biliyoruz. Günümüz sorunu. İktisatçı Guy Standing buna ”Prekarya” adını vermiş. Yani ”yeni tehlikeli sınıf”. Metalaşmış, yoksul, sorgulamayan, eşitsiz, sosyal olmayan, durumunu göremeyen topluluklar bu tanımın altına sıralanabilir.

Oyuna dönecek olursam; 4 genci karşı karşıya getiren şey ekilmiş bir bahçe oluyor. Bahçenizde dalından kopartılmış bir domates sizi ne kadar sinirlendirebilir ya da ne kadar mutlu edebilir? Düşünün.

”Bazıları sadece hatırlatır”

Buradayız, yaşıyoruz ve ileride ışık var. Makinanın bir dişlisi gibi sadece görevimizi yapıp çekilemeyiz. Zaman zaman okumalı, izlemeli, gözlemlemeli, eleştirmeli, daha iyisine oynamalı ve yol almalıyız. En önemlisi kim olduğumuzun ne yapmak istediğimizin ve nereye süreklendiğimizin farkında olmalıyız. Kendimize hatırlatmalıyız.

Ben hatırladım. Jiyan eski yan komşumun kızı, Mahsun hergün duyduğumuz ve gördüğümüz şiddet mağduru kadınların çocukları, Kadir liseden bazı arkadaşlarım ve Matiz yürürken, otobüs beklerken, sabahın ilk saatlerinde tek bir amaç için ruhsuz bedenleriyle yollara dökülen insanlar.

Uğur Kanbay’ın gece yolları kesişen ve her birinin omuzlarındaki yükle var olma savaşını tek perdeyle anlatmaya çalıştığı oyunu ”Anne Yoksa Evde Kimse Yoktur” sınıfsal farklılıklarla aslında kimsenin kimseden üstün olmadığı ve var olma savaşı içinde yollarının kesişebileceğini hatırlattığı oyunu izleyenleri tekrar düşünmeye ve düşündükçe hatırlamaya ve belki de harekete geçirmeye itiyor.

Görün ve her geçen gün kalabalıklaşan ve sorunların içinde can veren gençlerin olduğu coğrafyamızda çevremizin farkına varalım. Olayların politik oluşu bir yana insani değerlerimizi kullanalım.

Mahsun, Jiyan, Sibel Ünli, Emine Bulut, Şule Çet ve dahaları acı gerçeğimiz.

Nil Has

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Kaçırmayın!

Herkes Her Yerde

“Herkes Her Yerde” Kitabı Raflarda Yerini Aldı!

Kristin Roskifte‘nin yazdığı ve resimlediği, Ümit Mutlu‘nun dilimize çevirdiği Herkes
Keziban Kibar

Portfolyo: Keziban Kibar

Keziban Kibar 1985 yılında Niğde’de doğdu. 2004 yılında Niğde Güzel