Dirimart Pera’da 9 Eylül’de açılan Canan Tolon’nun “Tunnel Vision” başlıklı kişisel sergisi üzerine…
Cumartesi günü öğle sularında otobüse atladığım gibi kendimi yabancı hissetmediğim yere, Pera’ya attım. Kafamda görmeyi planladığım birkaç sergi vardı. Ama önce kendime bir zorluk çıkartarak, kendimce “ölüm yokuşu” dediğim yokuşu çıktım ve yine “ölüm merdivenleri” dediğim Kazancı yokuşu merdivenlerine benzeyen bir dizi merdiveni çıktım. Her merdiven çıkışımda insan hikâyeleri aklıma üşüşür…
Merdivenlerin beni çıkarttığı, Pera’nın iz bırakan binalarından biri olan Union Française binasına vardım. Binanın yeni misafirlerinden biri de Dirimart. Dirimart Pera olarak konumlanan ve ilk sergisinde Canan Tolun’un Tunnel Vision adlı 5 diptikten oluşan 10 parçalı yerleştirmesi sergileniyor. Sağdan soldan, bir uçtan diğer uca inceledim, inceledim. Tam da ruh halimi çağrıştıran devasa bir iş diye düşünürken aslında o günlerde o kadar da derine bakmayı arzulamadığım bir hal idi benimkisi. Kendime dair. Bireyselliği kenara attığım, kolektif sorunlarla bir hamur gibi yoğurulduğumuz dönemde.
Canan Tolon’un Tunnel Vision adlı çalışmalarını incelerken izleyeni içine çeken bir girdap varmış gibi hissettiriyor. Ancak sanatçı bu işlerini Covid sonrası toplumsal rahatsızlıklar üzerine şekillendirmiş. 5 eser bütününde bir girdap, derinlik sizi nereden bakarsanız bakın içine çekiyor, çekiyor, çekiyor. Bir sorunla karşılaştığımızda diğer sorunların birbirini doğurmasına benziyor. Belki öyle değil. Belki sadece görmek istediğimiz şey veya ne tarafa kaçmak istediğimizle alakalıdır. Bir gerçek var ki o da tek yola hapsolduğumuz.
Resimlere baktığınızda içine düşmüyorsunuz ancak adının da yansıttığı gibi sınırlı bakışı her bir diptikte görüyorsunuz. Sanatçının yansıtmaya çalıştığı toplumsal sıkıntıyı düşününce geçtiğimiz yılların hepimizi kolektif bir sorun içine soktuğu ve gittikçe derinleştiği, derinleştikçe yaraları da uzun süre geçmeyen sonsuzluk hissi veren bir durum yaşattı. Hemen herkeste, her işte bir bozukluk bıraktı. Hep böyle devam edecekmiş gibi.
Tunnel Vision‘ı izlerken sadece resimlerin kendileri değil, mekânın ve ışığın da işleri ne denli yücelttiğini gözlemlemek mümkün. Işık tasarımcısı Utku Kara ile çalışılmış ve sahne aydınlatmalarıyla tabloların merkezine tam da Tunnel Vision‘a isabet edecek şekilde algıyı çekecek biçimde düzenlenmiş.
Ayaklı metal çerçeveler üzerinde sıralanmış resimler izleyeni resmin ortasına çeken, merak uyandıran bir algı yaratarak beden olarak da öne eğilimine itiyor. Biraz daha içeriye bakmak, aramak gibi. Ne kadar derin olabilir ki?
Dirimart Pera binanın -1. katına konumlanmış halde. Resim serisini ve mekânı bir bütün olarak görmek istediğinizde -1. kata iniyor olmanız, duvarların siyah olması, labirent gibi bir koridordan geçmek ve sonunda resimlere varmak başlı başına işlere referans oluyor. Yol sizi tek bir yere götürüyor; belki yalnızlığa belki de pek çokların düştüğü çukura…
Daha derin ve karanlık yerden bakıyorum.
Aradığım ışık sarı veya beyaz olmalı.
Ne şekilde olduğumun önemi var mı?
Şekil mi yoksa his miydi önümdeki?
Durmak kelimeleri boşa çıkartırdı.
Konuşmak efor gerektirirdi.
Daha derin ve karanlık yerden bakıyorum.
Işığa, sana, ona ve buna.
Ufuk yok sanıyorum.
Daha da derine inmiş olmalıyım.
Buldum. Ve çıktım oradan.
Şimdi daha net, daha canlı, daha rahat olarak.
Canan Tolon’un zemin üzerinde çalıştığı resimleri çalışma sürecinin de izlerini taşıyor. Adeta Covid ve/veya yaşanılan her hangi bir buhran sonrası taşıdığımız ağırlıklar, izler gibi. Tüm yükleriyle üzerilerinde. Kaçamadığımız veya kaçmak istemediğimiz, hedefi kestiremediğimiz hem boşlukta hem dolulukta olma hali gibi.
Mekân girişinde Tolon’un kendi kaleminden Tunnel Vision üzerine yazdığı bir yazı öncelikle sizi karşılıyor. İster girişte ister çıkışta okumanızı öneririm. Sergi metni diye düşünerek okumadığım bu metin daha sonra okuduğumda ne gördüğümü destekleyen cümlelerden oluşuyor. Canan Tolon’un resimleri kadar kaleminin de güçlü olduğunu metinden anlayabilirsiniz.
Ayrıca bir sonsuzluğa davet edildiğiniz gibi gövdesi kesilmiş ağaçlara -yarım bırakılmış, gök yüzüne uzayacak daha çok zaman varmışcasına- çağrışımlar da göreceksiniz. Ya da ne görmek isterseniz…
Canan Tolon’un Dirimart Pera’da şu sıralar devam eden ve bu yazıya da konu olan “Tunnel Vision” sergisi 16 Ekim 2022 tarihine kadar ziyaret edilebilir.
*Yukarıdaki dizeler sergiye istinaden kendi kalemimden yazılmıştır.
Canan Tolon ve Dirimart işbirliğinden serginin ortaya çıkmasına dair merak ettiklerimi Dirimart sanatçı ilişkileri sorumlusu Alca Ağabeyoğlu cevaplandırdı. Ağabeyoğlu’nun cevapları şöyle;
Dirimart ile Canan Tolon’un çalışmaya başladığı günden serginin kurulum aşamasına kadar geçen süreçte neler yaşandı?
2022 yılının başında temsiliyetini duyurduğumuz Canan Tolon ile çalışmak hem galeri hem ekip için çok değerli. Bu sebeple Dirimart’taki ilk kişisel sergisine en başından beri çok özenle çalıştık. San Francisco-İstanbul arası uzun fikir alışverişleri ve yazışmalar başladı. Tunnel Vision serisine 2019’da başlayan sanatçı, sergi tarihlerinin ve mekanının ana hatlarının belli olmasıyla beraber bu resimlere geri dönüp üzerlerine çalışmaya devam etti. Canan Tolon San Francisco’daki atölyesinde çalışmalarını bitirirken, Dirimart ekibi olarak biz de üzerimize düşenleri yürütmeye başladık. Sergi mekanının sergiye uygun hale getirilmesi, doğru ışıkları, doğru çerçeveleri bulmak, serginin basın stratejilerinin belirlenmesi gibi çalışmalara girdik.
Canan Tolon’un Dirimart Pera’ya özel sergileme biçimini nasıl yorumluyorsunuz?
Bu sergileme biçimi aslında Dirimart Pera’ya özel yapılmadı, eserler bütününe göre sanatçı tarafından tasarlandı. Mekanın dört bir yanının karanlık olması, her bir resmin üzerine tek bir spot ışığının düşmesi ve resimlerin merkezlerinin çukur olması “Tunnel Vision”ın hem psikolojik hem fiziksel etkisini artırmak için düşünüldü. Diğer yandan, resimlerin yere yakın sergileniyor olmasının sebebi sanatçının onları bu şekilde, yani yerde gerçekleştirmiş olması. İzleyicinin tuvallerin üzerindeki tüm maddeselliği ve pürüzleri inceleyebiliyor olması Tolon’un kişisel talebi ve tercihiydi.
Işık tasarımı da işlere özel olarak tasarlandığını biliyorum. Bundan da bahseder misiniz? Utku Kara ile Canan Tolon’un işlerinin kesişmesi nasıl oldu?
Sanatçının aklındakini en iyi şekilde gerçekleştirmek için profesyonel bir ışık tasarımcısıyla çalışmak istedik. Herhangi normal spot ile aynı sonucu alamayacağımızı biliyorduk. Utku en başından beri çizimleriyle bize yol gösterdi.