Galerie Ramand, sanatçı Deniz Bayav’ın ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergide sanatçının “Bengi Dönüş” serisinden çoğu ilk kez sergilenecek resimlerin yanı sıra suluboya ve gravürlerden oluşan bir seçki yer alacak.
« Günlük hayatımda, yaptığım doğa yürüyüşlerinde her zaman bu karşıtlığı ve döngüyü hatırlatan etkileri, nesneleri ve organizmaları araştırırım ve bunların bir kısmını işlerime aktarırım. Bu döngü ve “sonsuz yeniden geliş” Böyle Buyurdu Zerdüşt’te şöyle ele alınır: “Her şey gider, her şey geri gelir; sonsuza kadar döner varlığın çarkı. Her şey ölür, her şey yeniden çiçek açar, sonsuza kadar sürer varlığın mevsimi.“ 1
Deniz Bayav, resimlerini karşıtlıklara ve zıtlıklara değer vererek oluşturur. Doğaya olabildiğince yakın yürüyüşleri sırasında gözlemci bir tutum geliştiren sanatçı, bitkilere çoğu zaman yer seviyesinden yaklaşır. Bakışı; yaşamla ölüm, yaprakların değişen renkleri ile yenilenmeleri arasındaki farklılıklara ve durum değişikliklerine odaklanır.
Doğanın içindeki yaşam döngüsüne, sürekli kendini yenileyen canlının geçiciliğine dikkatimizi çeker. Sanatsal pratiği, Simon Renard de Saint-André, Pieter Claesz’in vanitaslarının ve Barbizon ekolü ressamlarının izinden gitmektedir. Mevsimlerin döngüsünü tam anlamıyla deneyimleyebileceği bir ortam olarak ormanla hassas bir ilişki sürdürür. Doğada, dönüşüm sürecindeki doğal malzemeler arasındaki zıtlıkları ve ilişkileri arar. Kendi çektiği fotoğraflardan, farklı doğadaki unsurlar arasında dengeyi gözeterek kompozisyonlar oluşturur. Böylece, olası değişikliklerin maksimum düzeyde algılandığı uzay zamanları ortaya çıkarır. Resimleri, kontrastları bir ışık ve gölge oyunu ile güçlendirilen farklı renklerdeki bitkilerin detaylarını göstermektedir. Bakışlarımız daha sonra tuval üzerinde gezinebilir ve genellikle hastalıklı olan ya da böcekler tarafından yenen yaprakların etüdünde oyalanmak için durabilir. Ayrıca bitkilerin çevreleriyle ilgili çeşitli özellikleri hakkında da bilgi edinebiliriz. Doğal olarak dökülen yaprakların, yavaş yavaş ayrışarak humusa dönüşecek bir halı oluşturduğunu düşünürüz : toprağı zengin ve canlı kılan bir süreç. Dolayısıyla toprağın derinliğine ve orada gerçekleşen görünmez yaşama dair bir farkındalık. Sanatçı, makul mesafede kalarak dönüşüm sürecindeki yaşamı takdir etmek için bizi günlük ritmimizi yavaşlatmaya davet eder.
Suyun akışı, onun bitkiler ve diğer organizmalarla karşılaşması da Deniz Bayav’ı ilgilendirir. Resimleri bu elementin gücüne, paradokslarına, aynı anda hem yaşam kaynağı, hem besleyici hem de yıkıcı oluşuna tanıklık ediyor. Bunlar su ve ışık arasındaki etkileşimleri göstermektedir. Her şeyin hareket halindeymiş gibi göründüğü kısacık bir anı ifade ederler. Bazılarında, ağaçlarla yapraklar arasındaki ilişki yansımalar aracılığıyla algılanır. Diğerleri ise bitkilerin yenilenme ve ayrışma sürecini anımsatır.
Sanatçı bazen buluntu öğelerden mikro peyzajlar oluşturur ve bunları fotoğraflayarak iki zamansallık arasında boşluklar yaratır. Birkaç tuval, karlı zeminde ortaya çıkan hem kırılgan hem de dayanıklı bitkileri ortaya çıkarıyor. Onun resimsel çalışmaları, güneşin ve sıcaklığın geri dönüşünü düşünmek için askıya alınmış bir zamanı somutlaştırır.
Deniz Bayav’ın çalışmalarında ışık, doğal unsurların sürekli evrimini tam anlamıyla takdir etme olanaklarını artırır ve ekosistemler içindeki karşılıklı bağımlılıkları düşünmeyi sağlar.
Suluboya çalışmaları, bitkilerin büyümesini, canlılığını, cansız ve canlı arasındaki karşıtlık aracılığıyla görünür kılar. Ömrünün sonuna gelmiş bir bitki ile mermer arasındaki ilişki, ölülerimizi onurlandırmak için çiçekleri kullanma şeklimizi yansıtır. Sanatçı aynı zamanda bağlandığı ve güzelliğini muhafaza ettiği, sonsuzluğun ve zamansızlığın sembolleri solmuş çiçeklere de bir varlık kazandırır. Gravürleri aynı zamanda askıda kalmış bir durumu, durmuş bir zamanı ifade eder ve bize yeni filizlenmeleri hayal etme olanağı sağlar. Ağaç hastalıklarını ve solmayı yeni sürgünler takip edecektir.
Eserlerinin önünde farklı duygular dönüşümlü olarak birbirini izler. Onlar, yenilenmeyi umut etmek kadar zamanın geçişinin farkına varmayı da teşvik ederler : her an sabrı, hayranlığı ve dikkati teşvik eden ebedi bir yeniden başlama. Bu sergi, bakışın sürüklenmesine, renk ilişkilerine, ışık ve gölge oyunlarına ve birbiriyle konuşurken birbirine karşıt olan unsurlar arasındaki görsel dolaşımlara kendini kaptırıp gitmeye davet ediyor.
Pauline Lisowski, sanat eleştirmeni ve AICA üyesi – Şubat 2025
Deniz Bayav
1980 Merzifon doğumlu olan Deniz Bayav lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü’nde tamamlamıştır. Aynı üniversitenin yüksek lisans programından 2003’de, doktora programından 2006’da mezun olan Bayav, resim ve baskı resim üzerine yoğunlaşmıştır.
“Survivor” isimli ilk kişisel sergisini Toronto’daki Gallery 401’de gerçekleştirmiştir. Yurt içinde üç kişisel sergi açan sanatçı 30. Dyo Resim Yarışması’nda Başarı Ödülü ve 6. Uluslararası Osteoporoz konulu resim yarışmasında mansiyon almıştır. Yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda karma sergi, fuar, bienal ve resim sempozyumuna katılan Bayav’ın çalışmaları Bradley Üniversitesi, Art Suites Galerisi, Alfredo Guati Rojo Ulusal Suluboya Müzesi, Luis Noboa Naranjo Müzesi, İlhan Koman Resim ve Heykel Müzesi, Elhovo Belediyesi, Lüleburgaz Belediyesi ve Osman İnci Müzesi’nin koleksiyonunda bulunmaktadır.
Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde profesör olarak görev yapan sanatçı 2006 yılından bu yana aynı üniversitede resim, baskı resim ve desen dersleri vermektedir. 2018- 2019 eğitim-öğretim yılında Fransa Paris 8 Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü’nde “misafir profesör” olarak çalışmıştır. 2023-2025 eğitim-öğretim yılında Sanat Yüksek Öğrenim Okulu | Dunkerque-Tourcoing’da “ziyaretçi profesör” olarak görev yapmaktadır.
- [1] W. Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Çev.: Gülperi Sert, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul 2020, s.: 239. ↩︎