Kent Oyuncuları’nın Kuruluş Hikâyesini “Perde Kapanmasa Görecektiniz” Kitabında Bir Araya Getiren Deniz Yüce Başarır İle Söyleşi

Kenter Tiyatrosu’nun kurucularından Kent Oyuncuları’na, oyun metinlerinden yetiştirdiği oyunculara, sahnesine kadar Türk tiyatrosu için önemini bilmeyen yoktur. Bu söyleşimizde Kenter Tiyatrosu’nun kurucularından, şair, tiyatro oyuncusu, sinema/tv oyuncusu, seslendirme sanatçısı Kâmran Yüce’nin de kızı olan yayıncı Deniz Yüce Başarır’ın geçtiğimiz ay İstanbul Kitapçısı etiketiyle çıkardığı “Perde Kapanmasa Görecektiniz” adlı kitabı için kendisine ilettiğimiz soruların cevaplarını bulacaksınız.

Bizce, Başarır’ın, Kent Oyuncuları’nın Kuruluş Hikâyesini konu alan, babası Kâmran Yüce’nin arşivinden de yararlanarak hazırladığı bol resimli ve anılarla dolu “Perde Kapanmasa Görecektiniz” kitabı, Türk tiyatrosu adına bugünün ve geleceğin kaynak kitaplarından.

Keyifli okumalar!

Deniz Yüce Başarır
Deniz Yüce Başarır

“Perde Kapanmasa Görecektiniz” gerçekten de yerinde bir isim olmuş. Peki perde kapanmasa neler görecektik?

Bu isim babam Kâmran Yüce’nin Gölge adlı şiirinden bir dize. Şiir şöyle: Ben oyuncuyum/ Eski Yunan’dan beri/ Şimdi adım değişti biraz/ Serseri // Sizi güldürmek ödevim/ Zaman zaman ağlatmak/ Eğer isterseniz/ Takla atmak// Acılarım yok/ Size sattım/ Perde kapanmasa görecektiniz/ Az daha ağlayacaktım…
Tamamını söylemeyelim şimdi…

O perde kapanmasa ne mi görecektik? Bir zamanlar mesleğine tutkuyla bağlı insanların nasıl büyük bir mücadele verdiklerini görecektik. Ekip olmanın sırrını çözmüş olduklarını, inandıkları yolda ilerlerken gösterdikleri direnci, azmi… Zarafet ve nezaket dolu bir çağın tüm güzelliklerini görecektik.

Kent Oyuncuları
Kent Oyuncuları – Erdoğan Ersever, Şükran Güngör, Uğur Say, Müşfik Kenter, Kâmran Yüce, Gülsen Tuncer, Bülent Koral, Güler Kıpçak (Ökten) – Candan İsen (Say) , Yıldız Kenter, Meral Taygun, Ersin Sanver

Şimdinin ve geleceğin önemli tiyatro kaynaklarından birini yazdınız. Perde Kapanmasa Görecektiniz de okuyucuyu ve Kenter Tiyatrosu’nun geçmişini merak edenleri neler bekliyor?

Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Şükran Güngör ve Kâmran Yüce’den oluşan ilk kurucu ekibin tiyatroya başladıkları andan itibaren bir araya gelişleri de dahil olmak üzere mesleklerinde geçtikleri yolu takip ediyoruz. Bu aynı zamanda Türkiye’nin 60lı yıllardan 80’lerin sonuna kadar geçtiği bir yol da. Birleşik Sanatçılar adıyla başlayan sonra Kent Oyuncuları adını alan, Harbiye’de kendi tiyatro binalarını bin bir zorlukla inşa ettirmeyi başaran bir tiyatro topluluğun hikâyesi odakta olan ama aslında bir toplumun geçtiği çeşitli süreçleri de yansıtıyor. Yolu bu tiyatrodan geçen Türk tiyatrosunun birçok önemli ismine de rastlıyoruz yol boyu. Genco Erkal, Çolpan İlhan, Sadri Alışık, Erol Günaydın, Tuncel Kurtiz, Çiğdem Selışık, Göksel Kortay, Sema Özcan, Erdal Özyağcılar, Mustafa Alabora, Gül Onat, Mehmet Birkiye bunlardan sadece birkaçı… Tiyatro metinleri ve dergileri, yazar ve çevirmenler, dekoratörler, grafik tasarımcılar, ışıkçı ve yer gösterenler… Tiyatroda sadece sahnede değil sahne gerisinde de yer alan herkes. Ve tabii bir küçük kız çocuğu da var satır aralarında, şair ve oyuncu babasına hayran küçük bir kız çocuğu.

Perde Kapanmasa Görecektiniz
Perde Kapanmasa Görecektiniz

Perde Kapanmasa Görecektiniz’de Haldun Dormen, Genco Erkal, Göksel Kortay, Sema Özcan (Sarper), Salih Sarıkaya, Güler Ökten, Candan ve Uğur Say, Gül Onat, Mehmet Birkiye ve Mustafa Alabora’nın anılarına yer veriyorsunuz. Kitabınızı yazarken neler hissettiniz? Geçmişi tekrar yaşamak, geriye gidip anıları dinlemek ve bugüne o anıları yazmak size ne hissettirdi? Yazma süreci bu yüzden zor muydu?

Babamın dostlarına teşekkür borçluyum. Hem kitaba anılarıyla büyük bir destek verdiler hem de müthiş renk kattılar. Yıllardır babasından uzak kalmış bir kadını ona yeniden yakınlaştırdılar. 19 yaşındaydım babamı kaybettiğimde. Kafamdaki baba figürü çok güçlü bir karakterdi. Coşkulu, işini aşkla yapan, kendini ait hissettiği tiyatrosunun afişinden dergisine, gazete ilanından basınla ilişkilerine kadar her şeyiyle titizlikle ilgilenen bir baba. Bir kez daha anladım ki, çok haklıymışım ona hayran olmakta. Konuştuğum herkes bana babamı yeniden yaşattı. Bu yeniden kavuşma mutlu etti beni. Ama çoğunlukla onunla ilgili bölümleri yazarken gözyaşı döktüm. Hatta kitapta büyük katkısı olan, arşivi özenle düzenleyen eşim Başar Başarır’a okurken yeniden ağladım. Evet biraz hüzünlü bir süreçti ama bir yandan da müthiş bir gönül ferahlığı getirdi bana.

Tiyatronun A’dan Z’ye bir ekip işi olduğu kesin. Tiyatromuzun devam etmesi için seyircinin de önemli bir faktör olduğunu unutmamak gerekir. Türk tiyatrosu adına Kenter Tiyatrosu’nun, Kent Oyuncuları’nın önemli bir değer olmasını sizin nasıl değerlendirdiğinizi merak ediyoruz?

Kent Oyuncuları çizgisinden hiç sapmayan, yıllarca sadece iyi tiyatro yapmayı amaçlayan, oyun ve oyuncu seçimleriyle, dergisiyle, salonuyla, kulisiyle bu sanat dalını bir bütün olarak görmeyi hedefleyen, seyircisine her zaman saygılı bir topluluk. Ayrıca, büyük bir azimle yaptırdıkları binaları da birçok genç sanatçıya umut olacak nitelikte. Sadece tiyatro düşünen insanların bir araya geldiği bir yer orası. Yıldız Kenter, Müşfik Kenter gibi Türk tiyatrosunun starlarını yaratmış. Üstelik de bunu kitle iletişim araçlarının olmadığı bir dönemde sadece tiyatroyla başarmış. İstanbul’la da sınırlı kalmamış etki alanı, Anadolu’nun dört bir yanına yaptıkları turnelerle ülkenin insanına edebi tiyatro metinlerini taşımayı başarmışlar. Az şey mi?!

Kitabı yazarken babanınız Kâmran Yüce’nin arşivinden yararlandığınızı biliyoruz. Babanızın hem Türk tiyatrosu adına hem de size bırakacak çok değerli bir arşiv tutmuş olması sizin için çok özel olmalı. Nasıl hissediyorsunuz?

Babam Kâmran Yüce tiyatronun dergilerini de ürettiği için her türlü arşiv onun elinden geçerdi. O dergiler de zaten bu kitabın ana izleğini oluşturdu. Çünkü sadece rol dağılımının yer aldığı sıradan bir tiyatro dergisi değil Kent Oyuncuları dergisi. Kapsamlı bir edebiyat dergisi de aynı zamanda. Fotoğraflar, yazılar, gazete kupürleri, hepsini biriktirmiş babam. İyi ki o böyle titiz bir arşivciymiş. Yoksa bu kadar zengin bir görsel şölene ulaşamazdık. Görsel şölen demişken, kitabın tasarımını yapan grafik sanatının ustalarından Bülent Erkmen’i de anmadan geçmeyelim. Kitabın ve dönemin ruhuna o kadar denk düşen bir kitap yarattı ki Bülent Hoca, eminim görseler babam da, Kent Oyuncuları’nın logosunda, afişlerinde, dergi ve yayınlarında tasarımcı olarak imzası olan Yurdaer Altıntaş da coşkuyla sarılırlardı ona.

İzleyicinin alkışa tuttuğu isimlerle iç içe olduğunuzda aklınıza kazınan pek çok özel anı olmuştur. O günlere dair aklınızda yer etmiş, sizi derinden etkileyen veya paylaşmayı tercih ettiğiniz bir anınızdan bahseder misiniz?

Anılarımdan bazıları zaten kitapta yer aldı. Ama genel bir şey söyleyebilirim. Soframızda annemin güzel yemekleri eşliğinde hep tiyatro ve edebiyat konuşulurdu. Bazen tiyatronun ihtiyaçları, yapılması gerekenler konusunda tartışmalar da yaşanırdı. Babam ateşli bir konuşmacı, coşkulu bir tiyatro insanıydı. Daha çok Yıldız Kenter ile onun arasında geçerdi tartışmalar. Babam ayağa kalkar, elini kolunu kullanarak ve kıpkırmızı bir suratla yapılması gerekenleri sıralardı. Yıldız teyzem ise ‘evet ama’ ile başlayan cümlelerle karşılık verirdi ona. Bu tartışmaların ardından ortam sakinleştiğinde yine içkiler içilir, sohbet yumuşar, yola devam edilirdi. Hoş gerilimin uzadığı zamanlar da oldu ilişkilerinde. Benim meslek hayatımın yol göstericisi oldu o akşam yemekleri. İnsanın işini yapıp kenara çekilmesi gibi bir tavrı değil, iyi olsun diye sonuna kadar uğraşan, gerektiğinde tartışarak, gerektiğinde barışarak ekip duygusunu hiç kaybetmeden bir uzun yol koşucusu gibi gözünü hedeften ayırmadan ilerleyen biri olmaya çalıştım hep. Ve coşku. Ve heyecan… Onları hiç kaybetmeden…

Kenter Tiyatrosu’nun, tiyatronun kurucularından olan ve Kent Oyuncuları’nın da üyesi olan usta tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter’in vefatından sonra İBB çatısı altında yeniden hayata geçirilme projesi sizin için ne ifade ediyor? Proje sırasında ve sonrasında, sizin de katkılarınız olacak mı?

Kenter tiyatrosunun yeniden oyunlarla, oyuncularla ve seyirciyle buluşacak olması çok mutlu ediyor beni. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibine çok şey borçluyuz bu konuda. Umarım binanın ruhu korunur. Zaten bu kitabın fikri de bu sahip çıkmayla birlikte doğdu. Projeye katkım Perde Kapanmasa Görecektiniz olsun istedim. Başka bir plan yok şu anda. Ama insanın zihni hiç durmuyor, belki gelir yeni fikirler.

“Perde Kapanmasa Görecektiniz” kitap haberini okumak için tıklayınız.

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.