Merve Bozcu’nun senaryosunu yazdığı ve yönettiği, Aycan Aluçlu’nun yapımcılığını üstlendiği, Nihal Yalçın’ın başrolde olduğu, Salih Bademci ve Tuğrul Tülek’in ana rolleri paylaştıkları Plastik Rüya kısa filmi, konusu, oyuncu kadrosu ve ödülleriyle dikkatleri üzerine çekiyor.
En son gösterimi 22. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’nde gerçekleşen ve festival kapsamında izleyip keyif aldığım işlerden biri olan Plastik Rüya filmi hakkında merak ettiklerimi başarılı, genç sinemacı Merve Bozcu’ya yönelttim.
Keyifli okumalar…
Seni tanımayan okuyucularımız için kendini tanıtır mısın?
Bu benim için her zaman zor bir soru ama deneyeceğim : ) İsmim Merve Bozcu. İTÜ’den mezun olduktan sonra sinema okumaya karar verip Kadir Has Üniversitesi’nde sinema yüksek lisansımı bitirdim. Aslında akademisyen olmayı planlıyordum ama tez süreci bittikten sonra hemen doktora yapmak istemedim ve tesadüfler sonucu yakın arkadaşım Su Baloğlu ile Onun Filmi isimli belgeselimize başladık. O süreçte film yapmaya dair çok şey öğrendim ve kendimi de tanımaya başladığım bir yolculuğa çıkmış oldum. Hala o yolculuğa devam ediyorum diyebilirim.
Plastik Rüya filminden bahseder misin?
Plastik Rüya süresi 20 dk olan, 37 yaşındaki Belma’nın hiç aklında yokken botoks yaptırıp, yüzünü kaybetme noktasına kadar giden hikayesini anlatan bir kısa film. Benim 30 yaş bunalımım sonucunda ortaya çıktı : ) . Hayatımın hiçbir döneminde yaşın önemine inanmadım ve her yaşın ayrı güzelliğini olduğunu savundum ta ki ben 30’a girene kadar. Hayatımda her şeyin değiştiği bir zamandı ve bir şeylere ayak uydurmaya çalışırken eski enerjimi kaybettiğimi hissettim. Aynaya baktığımda bedenimi, yüzümü olduğum gibi kabullenmekte zorlandım ve bir gün botoks, dolgu, estetik ameliyat gibi şeyleri araştırırken yakaladım kendimi. Araştırdıkça fark ettim ki, bu kendinden memnun olmama hali birden ortaya çıkmıyor. Bir sektör var, o sektörün içerisinde katı kurallar var, gün sonunda size nasıl görünürseniz “güzel”, “çekici”, “alımlı”, “istenilen” biri olacağınızı söylüyor ama o bedenle/yüzle mutlu olup olmayacağınızla ilgilenmiyor. Bu noktada ben hem kendime çok sinirlendim bu tuzağa düştüğüm için, hem de zaten hayatta bir sürü saçma durumla uğraşmak zorunda kalan kadınların üzerinde sürekli “güzel” ve “bakımlı” olmalarını isteyen sistemin baskısına sinirlendim. Botoks ve estetiğe karşı biri değilim, kişi gün sonunda nasıl mutlu olacaksa onu yapsın tabii ki ama dışarıdan gelen dayatmalara tahammül edemiyorum. Çok ciddi bir beden politikası yürütülüyor ve zaten kazanmakta zorlandığımız özgüvenimiz bir de buradan darbe alıyor. Aslında önemli olan şeyin iç enerjimiz, düşüncelerimiz, hayallerimiz olduğu unutturuluyor. Eyleyen bir insan değil bakılan bir nesneye dönüştürülmeye çalışılıyoruz. Bunları düşünüp sinirlenip Plastik Rüya’yı yazdım.
O halde Plastik Rüya sistemin dayattıklarına, kadınlara uydurulan güzelliğe, kadın bedeni üzerinden hak iddia edilmesine ve aslında sistemin kendisine de bir başkaldırı, ses çıkaran bir film diyebilir miyiz?
Başkaldırı şeklinde yorumlamak istemem ama bir kadının kendine başkalarının gözleriyle bakmaya başlamasıyla alt üst olan hayatına odaklanmak istemiştim. Bence kendimizi birilerine göre, bir sisteme göre, içimize sinmeden değiştirdiğimizde tıpkı üzerimize dar/bol gelen bir kıyafet gibi o değişiklik de üzerimize oturmuyor. Plastik’te de bunu görüyoruz aslında, suya atılan küçük bir taşın dalgası büyüyor büyüyor ve Belma’yı korku dolu bir girdabın içine sokuyor ama bu girdaptan onu kurtarabilecek tek kişi yine kendisi. Genel konuşmayı seven biri değilim ama haklarımıza / bedenimize / fikirlerimize / inandıklarımıza kısaca doğru olduğuna inandığımız şeylere sahip çıktıkça onlara atfedilen değerleri değiştirecek olan da biziz gibi hissediyorum.
Plastik Rüya zihnimde gerçek, fantastik ve de ürpertici hisler uyandırdı. Hatta “plastik rüyalar” gerçek olmaya yakın diye düşündüm. Senaryoyu yazarken sen ne düşündün? Estetik kavramını işlerken filmin adına estetik kaygı duydun mu?
Senaryoyu yazarken çok eğlendim : ) . Hatta o kadar içine girdim ki yazarken, düşünmeden içimden geleni yazacağım ve bakalım sonunda nereye varmış olacağım dedim. O fantastik durum o şekilde ortaya çıktı ama bence bu, şu an fantastik. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde bu durum gerçekleşebilir diye düşünüyorum. ( umarım yanılırım : ) )
Filmim adına estetik kaygı duydum tabii ki ama bu ilk aklımıza gelen anlamıyla değil. Görüntü yönetmenimle 1,5 ay filmin nasıl bir dünyası, nasıl bir atmosferi olması gerektiğini tartıştık. Bu dünyayı kurarken yakın planlarla çalışmaktansa oyuncuları, dekoru içine alan geniş planlarla çalışmayı tercih ettik. Bu şekilde yaşayan, gerçeğe daha yakın bir atmosfer yarattık. Filmde çok az yakın planım var ve çok az kesmem var. Bu tercih, Belma’nın yüzünün (ki film bunun üzerine) bakılan, arzu nesnesi haline gelebilecek bir şekilde metalaşmasındansa, Belma’nın içine düştüğü durumu, onun hissettiklerini, özgüveninin adım adım nasıl kırıldığını derinlikli bir perspektiften izleyiciye anlatmamı sağladı.
Rolleri başarılı isimlere teslim etmişsin. Özellikle Belma karakteri için Nihal Yalçın’dan başka isim aklıma gelmedi. Dr. Ali karakteri için Tuğrul Tülek ve Mehmet karakteri için de Salih Bademci öyle. İsimleri seçerken süreç nasıldı?
Bir senaryo yazarken oyuncuları da hayal ederek yazmayı seviyorum. Bunda da Belma karakteri için aklımda olan tek isim Nihal Yalçın’dı. Kendisini hem oyuncu olarak çok beğeniyorum hem de sanata, dünyaya dair fikirlerini çok değerli buluyorum.
İletişim bilgilerine ulaştım ve kendisine detaylı bir mail attım ki olumsuz olarak bile dönüş yapmasını beklemiyordum. Sadece sonradan denemedim demek istemedim. İyi ki de cesaret edip o maili atmışım. 3 gün sonra Nihal aradı ve onunla senaryoyu tartışırken buldum kendimi. Sonrasında da çekim gününe kadar uzun uzun Belma karakterini konuştuk. Açıkçası bu benim için aşırı değerli bir süreçti. İlk kurmaca işim ve ilk defa profesyonel oyuncularla çalıştığım bir iş olmasına rağmen Nihal’in desteğini hep hissettim. Ondan hem profesyonel oyuncularla nasıl çalışılması gerektiğine dair hem de süreç yönetimine dair çok fazla şey öğrendim. Bu anlamda bende hep özel bir yeri olacak.
Nihal tamam dedikten sonra doktor ve eş karakterlerini onu düşünerek seçtim aslında. Yani aralarında nasıl bir kimya olur, yan yana kadrajda nasıl dururlar vs gibi sorularla ilerledim diyebilirim. Tabii ki sadece biçimsel bir şeyden bahsetmiyorum. Birbirlerini oyunculuklarıyla yükseltecek, sahneye aralarındaki o uyumu yansıtabilecek ilişkiler kurmaktan bahsediyorum. Tuğrul ve Salih de bu anlamda çok doğru isimlerdi. Tiyatro yapan, yetenekli, içinde yer aldıkları işleri severek takip ettiğim, çok özel oyunculardı benim için. İkisinin de kabul etmesi beni çok onurlandırdı çünkü dediğim gibi ilk kurmaca işim olacaktı ve profesyonel oyuncuların bana ve senaryoya inanıp bu işe dahil olmalarının anlamı benim için çok başka bir noktadaydı. Ve biz bu şekilde oyuncu seçimini tamamlamış olduk.
Set süreci nasıldı?
Bizim zor bir set zamanlamamız vardı. 3 günde çekmek zorundaydık. Asla 1 gün bile uzayamazdı, öyle bir bütçemiz yoktu ve her bir planın kurulumu 1 saat sürüyordu, üzerine bir de plastik makyaj vardı : ) . Yani ben her sahneyi tek take ya da 2 take alarak çektim ve Nihal, Salih ve Tuğrul olmasaydı bu zamanlamaya uymamız asla mümkün olmazdı ya da gün sonunda böyle bir iş çıkmazdı. O yüzden kendimi bu konuda şanslı hissediyorum.
Plastik Rüya’nın festival serüveni nasıl gidiyor? O tarafta neler oluyor? İzleyicinin tepkisi nasıl?
Plastik Rüya, festival yolculuğuna yeni başladı sayılır. Türkiye’de İstanbul, Ankara ve İzmir’de gösterildi. Yurt dışında Amerika ve Kosova’da gösterildi. Aralık ayında yine Ankara’da, Uşak’ta ve Yunanistan’da, Nisan’da yine Amerika’da olacağız. Onun dışında haber beklediğimiz yerler var ama çoğu 2022’de açıklanacak. : )
Katıldığım festivallerden izlenimlerimi kısaca aktaracak olursam, izleyici Plastik’i seviyor. Hatta şimdiye kadar 2 ödül aldık, ikisi de izleyici oylarıyla belirlenen izleyici ödülüydü : ) . Bu ödül beni ve yapımcımı çok mutlu ediyor. Her ne kadar ben kendi duyduğum bir kaygıdan yola çıkıp film yapsam da gün sonunda bu derdi ortaklaştırabildiğimi hissediyorum. Film yolculuğuna başladı, kendine yeni arkadaşlar ediniyor gibi hissediyorum ve bu beni aşırı mutlu ediyor.
Plastik Rüya’dan bu kadar bahsetmişken izleyici filme nasıl ulaşabilir?
Şu an festival sürecindeyiz, o yüzden festivaller dışında ne yazık ki ulaşamaz ama 4-12 Aralık tarihlerinde Uşak Kısa Film Festivali kapsamında online olarak gösterilecek. Festivali takip ederlerse, ulaşabilirler. (uşakfilmfest)
Son sorum: Kısa filmin etkisi uzun olur mu?
Umarım olur : ) Ben pek projenin türünü ve süresini ayırt etmeyen bir yönetmenim aslında. Uzun, kısa, kurmaca, belgesel… Gün sonunda benim için önemli olan şey üretmeye devam edip, anlatmak istediğim hikayeleri perdede izleme şansını yakalamak.
Plastik özelinde konuşacak olursam, dediğim gibi izleyiciden güzel tepkiler alıyor ve konusu itibariyle tartışılmaya başlandı. Artık benden bağımsız aslında. Yani şöyle ki, ben bir dertle yola çıktım ve bunu anlatmak için, sizi de derdime ortak edeyim diye filmi yaptım. Artık film kendi adına izleyiciyle konuşacak. Benim görevim bitti olarak düşünüyorum : ) Birileri daha da üzerine koyup bu konuyu farklı şekillerde ele almaya karar verirse elbette çok mutlu olurum. Sanat biraz öyle bir şey bence. Şimdi benim başka dertlerim var : ). Onları anlatabilmek için çalışmaya başladım ama Plastik’i de tabii ki yüzümde tatlı bir gülümsemeyle takip ediyorum.
Plastik Rüya kısa filmini takip etmek için tıklayınız.
Merve Bozcu’yu takip etmek için tıklayınız.
Samimi cevapları için Merve Bozcuya teşekkür ederiz.