Ragnarok Sezon 2: Loki’nin Yükselişi

30 Mayıs 2021

Sevgili okurum, şu evrenin işine bak, 27 Mayıs’ta, yazarlık hayatıma hiddetli bir yön vermiş olan Parçalanmış Yansımalar romanımın zihnime indiği tarihte; bir diğer deyişle, o mevzubahis mitolojik romanın oluşmasının ikinci yıldönümünde, sevdiğim mitolojik dizi Ragnarok’un 2.sezonu düştü Netflix’e. Eh tabii ben de, “Hey gidi Muninn, senin evreninden bir işaret olmalı bu,” diye tebessüm ederek izledim altı bölümü tek nefeste. Nasılsa eserlerimi okuyanlar, beni ve ne kastettiğimi az çok bildiği için lafı fazla dolandırmadan direkt diziye getireceğim. Uzun zamandır dizi ve film analizi yapmayı bırakmıştım –ki zaman içinde dönüşüm geçirip o tarz köşe yazılarımın artık beni tatmin etmediğinden olsa gerek. Amma velâkin bu demek olmuyor ki, dizi ve film izlemeyi bıraktım; hayır, zevkime göre olanları ziyadesiyle takip etmekteyim elbette. Düşündüm de, şimdi bu diziyi naçizane köşemde kısa da olsa ele almazsam, ayıplayan dostlarım olur beni. Mitolojiye farklı; kuir ve hermafrodit yorumlar katıp türeten bir yazar olarak derim ki, bilen bilir meselemi. Neyse… Yazacağım bu analizde karakterlerden –yani tanrı ve tanrıçalardan– bahsederken, kurguda geçen değil de, kuzey mitolojisindeki asıl isimlerini kullanacağımı bilmenizi isterim.

Hiç şüphe yok, Ragnarok dizisinin 2.sezonu kesinlikle Loki’nin sezonu; Loki’nin yükselişi olmuş. İlk bölümden sezon finaline kadar gözümüzün önünde âdeta devleşti Loki. Thor ise biraz geri planda kaldı sanki. Ne de olsa bu iki kardeş arasında, daha trajik, daha travmatik hikâyesi olan Loki’dir aslında. Hiçbir yere sığamaz, nitekim hem tanrıdır hem de dev; hem aydınlıktır hem de karanlık; istenmeyen, dışlanan evlattır. Şekil değiştirebildiği gibi cinsiyet de değiştirebilir, belli bir fiziksel formu yahut cinsiyeti tasvir etmez, karakter profili iyi okunursa özünde kuir bir tanrıdır. Popüler kültürün, yani Marvel’in elinde çocuk oyuncağına dönmüş, özüne ters ve yanlış yorumlanmıştır. (Marvel ve Disney ortak yapımı Loki isimli dizi de yakında geliyor zaten, asıl çocuk oyuncağını o zaman görün derim.) Amerikan pazarlamasıyla yazık edilen kuzey mitolojisine tezat biçimde burada görülüyor ki, kuzey mitolojisinin doğduğu kadim topraklardan biri olan Norveç’ten direkt olarak bu dizinin çıkması, her şeyi daha çekici, daha açık fikirli bir kurgu atmosferine sokuyor. Araya sıkıştırmadan edemeyeceğim, Norveç’te Edda diye bir yer yok, çekimler Odda isimli yerde gerçekleşiyor. Devlerin kutsal diyerek sürekli üzerine çıktığı dev bir dili andıran manzaralı kayanın adı da Trolltunga, the Troll’s Tongue.

Daha açık fikirli kurgu noktasına dönersek, bölümler ilerledikçe kendini bulan Loki’nin kuir olduğunu açıkça belli etmesi, hatta Midgard Yılanı olarak da anılan Jormungadr’ı hiç kimseye ihtiyaç duymadan var etmesi çok güçlü bir metafordur. Senaryoya kimin eli değdiyse alkışlayıp alnından öptüm. Hiç şüphesiz bu bir doğumdu; hep baba olarak anılan, bu yüzden çoğu tasvir analizinde erilleştirilen Loki’nin, karısı diye anılan Angrboda’ya ihtiyaç duymadan doğum yapması, tek kelimeyle muazzamdı. Sürprizleri bozmadan bu yazıyı yazmam imkânsız olduğu için, evet, bu sezon Loki ilk çocuğunu, Midgard’ın dev yılanını doğurdu demekten alamıyorum kendimi. Nasıl olacak bilmiyorum –çünkü epey zor– ama gelecek sezona Fenrir ve Hel’i de var etmesini iple çekiyorum. Onlar da hikâyeye dâhil olursa, işte o zaman savaşı ya da Ragnarok’u görün siz diye eklemeden edemiyorum. Bilmeyenler için bir dipnot; Hel, ölümün ve karanlığın tanrıçasıdır. Fenrir ise, kıyameti getireceğine inanılan, sakınıldığı için zincirlere mahkûm edilen dev kara kurttur; öyle devdir ki, bir dudağı yere değer, diğeri göğe.

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere, yani Freya’ya. İlk bölümde kâhinin Thor’a “başka tanrılar var,” mesajı ile cuma akşamı köprüde Freya ile buluşma ayrıntısı pek çok izleyicinin gözünden kaçmıştır eminim. Loki cuma yemeğinden bahsederken, Thor evden fırlayıp buluşma yerine gidiyor. Bunun bir anlamı var; en önemli tanrıça olan Freya, hem aşk, hem cinsellik, hem bereket, hem de savaş tanrıçası olması yanında aynı zamanda cuma günlerinin de tanrıçasıdır. Friday ismi Freya’dan gelir, tıpkı Thursday’in Thor’dan geliyor oluşu gibi. Wednesday de Odin’dir, yani Wotan. Neyse… Freya’nın dizideki analizini yaparken, politik doğruculuk gereği seçilmiş bir oyuncuyu karşımda görünce şaşırmadım. Nedense bu tanrıçaya kurgularda hep haksızlık ediliyor; doğru yansıtılmıyor. Dizideki yansıması hakkında söyleyebileceğim tek şey, en azından Freya gibi güzel gülümsediği olacaktır. Ayrıca ilk sezonda kâhinin sürekli olarak şahin olup uçması tam bir şaşırtmaca çıktı; sağ gösterip sol vurdular; çünkü normalde şahin olma yetisi Freya’nındır; pelerini sayesinde şahin olup uçtuğundan bahsedilir. Yine, pek çok kurguda olduğu gibi –elbette Parçalanmış Yansımalar hariç– geri planda kalan, en mühim yetenekleri flört ve beyin yıkama olan bir tanrıça gibi gösterilmesinin beni hayal kırıklığına uğrattığının altını çizmeliyim. Arada aksiyon alıyor, mücadele ediyor ama yetersiz bence. En büyük Tanrı diye anılan Odin ile eşdeğerdir Freya. Artık hakkını verin şu kadına. Unutulanı hatırlatın; en kadim tanrıça olduğunun. Kendi de kendini unuttu zaten.

Thor ise Mjölnir’i edinene dek insani duygularla baş etmekteydi; kendi varoluşunun çelişkileri arasında gidip geldi normal olarak. Savaş, adalet ve zaferin tanrısı olan Tyr’i de gördük bu sezon; tek elini kaybetmesi mitolojide de yer alır, unutmayın. Wotan’a, yani Odin’e gelirsek, çok isabetli bir oyuncu seçimi olmuş. Onun hakkında söyleyeceğim hiçbir şey yok her zamanki gibi. Ayrıca bu sezon devlerin de çok pasif kaldığını fark ettim; aktif ve tahrik edici bir dev olan Saxa karakteri, sezon finaline kadar neredeyse yok gibiydi; daha dünyevi işlere, iş insanı olmaya kendini adamıştı. Gözden kaçmayan ayrıntı, Thor değiştikçe Saxa’nın onu etkiliyici bulması zaten aralarında bir şeyler olacağına dair bir işaretti ki sezon finalinde oldu o şeyler. Kaldı ki zaten sezon finaline kadar çoğu karakter haliyle pek varlık gösteremedi; asıl aksiyon ve heyecan altıncı bölümdü. Bunun yanında dizideki müziklerinin enfes olduğunu söylemeliyim. Hele ki hikâyelerimi yazarken dinlediğim birçok şarkının bölümlerde kullanılması, hatta en sevdiğim gruplardan biri olan Heilung’un o muazzam şarkısı Krigsgaldr’ın finalde yer alması koltuklarımı kabarttı.

Kısa oldu biliyorum ama mitolojik analizimi sizleri bunaltmamak adına tamamına erdirmek durumundayım. Tanrısal, kadim ruhların yeniden beden bulduğu, insan bedeninde günümüzde yaşadığı; çevrecilik, iklim felaketlerine karşı kaosun devlerine karşı savaş temalı naif bir dizi olmasının yanında, keyifle izlenebilecek fantastik bir gençlik dizisi Ragnarok. Doğayı ve evrenin bütünlüğünü savunan kadimlerin dengelerin bozulmasına karşı mücadele etmesi yerli yerinde bir kurgu… Yani, sizi korkutmayacak, iklim felaketlerine dair düşünmenizi sağlayacak, akıp gidecek altı bölümlük bir yapım. İzlerken daha da keyif almak istiyorsanız şayet, az da olsa mitoloji bilmekte fayda var, neticede pek çok metafor, pek çok gönderme var. Bana göre ki, işin özüne inersem, mitoloji hafife alınmayacak kadar karanlıktır; yaratıkları, devleri, karanlık tanrıları ile aşırı uğultulu ve kanlı bir kâbustan farksız olup, korku dolu bir intikam ritüeli gibi de gelebilir. Hâlbuki burada öyle bir şey yok, kimi yerde absürtleşiyor, kimi yerde tebessüm ettiriyor. Gelecek ay edebiyat dizimin 3.bölümünde görüşmek dileğiyle. Üzerimde taşıdığım Vegvisir ve Valknut tılsımlardan bir parça gönderiyorum hepinize. Buraya kadar geldiğiniz ve okuduğunuz için minnettarım. Sevgilerimle.

Şeyda Aydın

ŞEYDA AYDIN ya da yurt dışında bilinen adıyla Sheida Aiden, 1981 İzmir doğumlu yazardır ve Dokuz Eylül Üniversitesi mezunudur. Aynı zamanda Türkiye'nin ilk Siberpunk/Solarpunk Queer yani Kuir Bilim-Kurgu romanlarının/hikâyelerinin yazarıdır. Queer Aşk, Ütopya, Distopya ve Paralel Evrenleri esas alan ve yayınlanmış olan eserleri sırasıyla şöyledir: “Diğer Evrenin Senaristi”, “Diğer Evrendeki Kadın”, “Parçalanmış Yansımalar” ve bir spin-off özelliği taşıyan "Kadınların Öldüğü Yer"
Nisan 2021'den itibaren SANAT OKUR platformunda yayınlanan ve başka bir spin-off olan "Veera'nın Seyahatnamesi" adlı edebiyat/hikaye dizisini ayda bir bölüm olmak üzere yazmakta/okurlarla buluşturmaktadır. İsim benzerleri ile karıştırılmadan güncel bilgiler almak için resmi internet sitesine seydaaydin.net adresinden erişebilirsiniz. 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Kaçırmayın!

görmelisin dedi, uzaktaki dağları, 25 x 35 cm, 2023

Gülnihal Yıldız’ın İlk Kişisel Sergisi Kairos Gallery’de!

Kairos Gallery, 14.09 – 21.10.2023 tarihleri arasında Gülnihal Yıldız’ın “bir

SSM’nin Aratatil Çocuk Atölyelerinde Yaratıcılık ve Eğlence Bir Arada

Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), çocukları kasım ayında düzenlenecek eğitici ve