İçindeki ağırlığı sanat ile hafifletmeye çalışan ve bunu şiir dizeleriyle yaparken; şimdilerde de şiir albümüyle kulaklara seslenen genç şair. Kendisini, şiirlerini, albümünü ve dizelerinin müzikle buluştuğu o dönemi sevgili okuyucularımız için kendisine sordum.
1-Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Tabi. 1989, Gaziosmanpaşa doğumluyum. Liseye kadar gördüğüm eğitimim bazı kişisel sebeplerden ötürü üniversiteye doğru evrilmedi. Yaşımda askere gidip döndüm. Sonra çeşitli işlerde çalıştım. Grafik tasarım, fotoğrafçılık gibi. Küçük yaştan beri şiire ilgiliydim ama gerçek anlamda ilgilenmeye askerden döndükten sonra başladım diyebilirim. Yine bu dönemlerde bazı arkadaşlarımla dergiler kurduk ve bu dergilerde yazdık. Daha sonraları Soundcloud üzerinden okuduğum şiirlerim de oldu. Natama olmak üzere birkaç dergide şiirlerim yayınlandı. Hayatım büyük bölümü öyle veya böyle şiirle geçti, denebilir.
2-Sizi şiir yazmaya iten durum ya da durumlar neler oldu?
Açıkçası bilmiyorum. İçimde bir ağırlık vardı ve ben de bunu hafifletmek için şiiri buldum sanırım. Hala da aynı şeyi hissediyorum. Yalnız şiir özelinde değil, daha geniş anlamda sanatla da böyle bir ilişkim var. Hayatı bir ağırlık olarak görüyorsam sanatı da onu hafifleten bir araç olarak görüyorum.
3-Şiir üslubunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
Böyle bir tanım yapılabilir mi bilemiyorum. Şiirin her şeyle ve her şekilde yapılabileceğine inananlardanım. Bu yazma biçimime de yansıyor. Her şiiri tek başına bir şey olarak görmeye çalışıyorum ve elimden geldiğince kendimi yenilemeye gayret ediyorum. Üsluptan kastınız eğer yazma biçimim ise buna verebileceğim en doğru cevap böyle bir şeyin olamayacağıdır. Ben şiirde belli bir üsluba yaslanmanın şiiri öldüren bir şey olduğunu düşünüyorum. Eğer bir üslubum varsa bu olmayacağıdır. En azından olmamasına gayret ettiğimi söyleyebilirim. İdealimde her şiirin adeta kendi türü olduğu da söylenebilir, geçmişten bugüne öğrendiğimiz her şiir bence biraz parmak izine benzer. Bu yüzden şiir yazmaya her defasında bir önceki şiire veda ederek başlıyorum. Ne kadar becerebildiğimi bilmiyorum ama idealimin bu olduğunu söyleyebilirim.
4-Cesurca yazılmış dizeleriniz var. Bunlardan ötürü ifade özgürlüğünüze veya şiirinize tepki gelmesinden korkuyor musunuz?
Yani, nerede yaşadığımız ortada. Bu ülkede sanat yapmaya kalkmadan bin kere düşünüyoruz. Orası nasıl anlaşılır yahut burası başıma bir şey açar mı gibi durumlara sıkça rastlıyoruz. Bu kabukları kırmaya çalışan her bir kişi için geçerli. Ben dilime elimden geldiğince sansür uygulamamaya gayret ediyorum. Ve umarım bir gün bunun hakikaten lafının bile edilmeyeceği bir ortama kavuşabileceğimizi umut ediyorum.
5-İlk EP’nizin çıkış noktası nedir? Dinleyenlere ne anlatmak istiyorsunuz?
Ben şiirin işinin anlatmak değil hissettirmek olduğunu düşünüyorum. Bu EP’de de bunu amaçladık.
6-EP kayıt sürecinden bahsedebilir misiniz?
Tabii. Müzikleri ve sesle ilgili aklınıza gelebilecek her şeyi arkadaşım Atilacan (Alpsakarya) yaptı. Biz böyle bir EP’yi uzun zamandır çıkarmayı düşünüyorduk. Şiirin ses olarak da dolaşıma girmesi gerektiğine inanıyorum. Bu süreç de ona katkı sundu.
7-Nasıl bir araya geldiniz?
Tesadüfen. Bir arkadaşım aracılığıyla seneler önce tanışmıştık. Böyle bir iş çıkarmış olmamız da biraz tesadüftü. Ama iyi oldu. 🙂
8-Sizi besleyen şairler kimler?
Bütün türkçe şiir geleneğinden beslenmeye çalışıyorum. Yine de bana en çok dokunan şairlerin İkinci Yeni şairleri olduğunu söyleyebilirim.
9-EP’nin devamı gelecek mi? Klip düşünüyor musunuz?
Umarım gelecek. İmkan olursa klip de düşünüyoruz.
10-Size hangi platformdan ulaşabilirler?
Zaman ayırdığınız ve okuyucularımıza kendinizi açtığınız için teşekkür ederim.