Cevabını bilmediğim sorular soruyorum. Üzüldüğün için utanıyor musun? Ya da öfkelendiğinde içten içe duyduğun üzüntünün üzerini mi örtüyorsun?
Gottman diyor ki, meta duygu kişinin kendisinin veya başkalarının duyguları hakkında hissettikleridir. Ebeveynlerin meta duyguları, çocuklar tarafından modellenmektedir. Ebeveynin sahip olduğu meta duygu; kabul ve empatiye dayanıyorsa, duygular gelişimin bir parçası olarak değerlendiriliyorsa ve ebeveynler güçlü duygulara empati ile yaklaşabiliyorsa, çocukların kendi duygularına yaklaşımı bu yönde olacaktır (Gottman, 1997: 71).
Sahi sen nasıl başa çıkıyorsun ? Kaçarak mı ? Daha güçlü bir şekilde mi? Mesela nasıl yetiştirildin? Duyguların zayıflık belirtisi olduğunu mu öğretti annen, baban ? Büyüklerin? Anneannen “-ay çok güldük, ağlamayalım” mı dedi büyük kahkahaların ardından? Duygularına negatif mi yaklaştın ? İşte tam da bu örnekte olduğu gibi. Yoksa aksine büyüt duygularını, sakla duygularını, abartma duygularını, abart duygularını mı dendi sana ?
Duygulara verdiğimiz tepkileri değiştirebilmek için hangi duyguyu hissettiğimizi bilmemiz gerekiyor en başta. İşte tam burada karşımıza “meta duygular” çıkıyor. Peki nedir bu meta duygular ? Dört ana kategoride tanımlanıyorlar :
- Negatife Negatif meta duygu ( mesela üzüldüğün için utanmak )
- Negatife Pozitif meta duygu ( mutlu olduğun için suçluluk duymak gibi )
- Pozitife Pozitif meta duygu ( rahatladığın için umutlanmak gibi )
- ve Pozitife Negatif ( öfkelendiğin için mutlu olmak gibi ).
Duygulara çeşitli tepkiler veriyoruz. VE bu tepkileri dönüştürmek için öncelikle temelde hangi duyguyu hissettiğimizi bilmemiz gerekiyor. “Erkek adam ağlamaz, toparlan” diye buyrulan bir evde yetiştiyseniz, uzun yıllar sonra hala duygularınızı kendi kendinize tanımlayamıyor olabilirsiniz.
“Ben hissetmenin neresindeyim?” diye merak ediyorsan üç ana başlıkta inceleyebilirsin kendini :
I.Duygusal farkındalık
II.Duyguları ifade etme
III.Duyguları düzenlemek
Her aşamada kendini tanıma yolculuğunda farklı farklı dersler alabilirsin. Sanat, ilk aşamada hayatımıza giriyor ve tam da ikinci basamakta dile geliyor. Sanat icra etmek en güzel sublimasyon. Bir nevi başa çıkma metodu… Aktaramadıklarını aktardığın, hissedemediklerini gösterdiğin bir kendinle başbaşa kalma anları bütünü…
Gelelim en baskın duygulara…
Tüm duygulanımlar arasında en güçlü duygu korku… Biraz şaşıracaksın belki ama bununla başa çıkacağın duygu “cesaret” değil. Çünkü cesaret korku kadar kuvvetli çıkmıyor içinden. Korku onu alt eder ilk hamlede. Çok kuvvetli ve derin bir duygu.
Peki ne yapacaksın ? Korkuya karşı değil de, korkuya rağmen yol alırsan o zaman kurtulabilirsin bu ele geçirişten. Bu da ne demektir? Barışmaktır. Önce kendi duygunla, seni bütünüyle farklı bir enerjiye taşıyacak olan ancak barış olabilir. Kocaman bir sevgi belirir ardından. Korku kadar sıkı sıkı sana bağlanan bir duyguyu cesaretle aşamazsın. Barış ile aşabilirsin. Ve sevgiyle…
Sanatı yaşamaya, yaşamının tamamını sanatla bütünlemeye başladığında olan da kendinle barışmaktır artık. Kendine savaş açarak yaptığın sanat ile kendinle barış içinde ürettiğin de farklılaşır. Şöyle bir düşününce, kim bilir sanatçıların çıraklık dönemleri bütünüyle kendine kavgayken, ustalığı belki de bu korkuyu aşmak ve en başta bu içsel savaşa son vermektir?
2020, Ekim. İstanbul. “Kendine Ait Bir Oda”