Yas ve Sanat konulu söyleşimizin ikinci konuğu görsel sanatlar dünyasından, yaşadığımız acı nedeniyle sergisini erteleyen ressam Serdar Dartar. Serdar Bey sanatıyla akademisyenliği beraber yürüten de bir sanatçı.
“Yas tutmak sanata engel olmamalı aksine sanat yasa şifa olmalıdır. Farkında olmadığımız ama yaşadığımız bu durumun farkında oluruz umarım.”
Serdar Dartar
Dün müzik dünyasını ele almıştık, bugün resim alanında bir sanatçımızla söyleşimizi gerçekleştirdik. Yas süreci içinde sanatı uzun uzun konuştuk. İyi okumalar dileriz.
Sanatınız yanında akademisyensiniz. Öğrencilerinize bu toplumun sanata bakış açısını nasıl açıklıyorsunuz?
Sanat aslında hayatımızın her safhasında yer alan bir kavram. İnsanlık var olduğundan beri kendini anlatmak için sanata ihtiyaç duymuş, başlangıçtaki gereklilik, bu işlevsel anlatım daha sonra yerini zamanla daha yoğun, lirik bir ifadeye bırakmıştır. İnsanların ihtiyaçları, yaşamları değiştikçe, gelişim gösterdikçe sanata bakışlarını da değişmiştir. Söz konusu bu değişim ve gelişim dahilinde insanları sanatla buluşturan sebeplerden biri de belki de en önemlisi bir meseleleri olmasıydı ki bu durum da insanlığın mevcudiyetinden bu yana kendini göstermektedir. Sanat yapmak için sanat yapmanın -ki sanat olduğu tartışılır- ötesinde sanat üreticisinin bir derdi olmalıdır, bir soru işareti olmalıdır. Günümüz toplumunda her şeyin çabuk tüketildiğini ve her şeyin değersizleştiğini düşündüğümüzde bazı noktalarda sanata bakış açısının da benzer doğrultuda gittiğini görüyoruz. Sorgulayan, düşünen, okuyan bir toplumun sanata bakış açısı yaklaşımında elzem olduğu konuşulan konular arasında ve bu anlamda çalıştıklarını görmek de umut veriyor.
Yas nedeniyle tüm sanat dalları gibi resim sanatı da durdu. Galeriler kapandı, sergiler iptal oldu. Sizin de “Karşılaşma” serginiz iptal olanlardan. Yas tutmak, sanata engel olmalı mı?
Yas tutmak sanata engel olmalı mı? Aslında engel olmamalı, ki zaten bunu bir engel olarak değil bir erteleme, diğerinin acısıyla hemhal olma olarak düşünmek gerektiğine inanıyorum; fakat bunu yaparken de her şeyden uzaklaşmak da doğru değil bence. Şu açıdan doğru değil; sanat dediğimiz bu kavramın işçisi içinde yaşadığı toplumun bir parçası. Sanatçı, giderek şiddetini arttıran değişim rüzgârı içerisinde çağlar boyu yaşadığı ana tanıklık ederek, kendi yaşanmışlığını toplumdaki değişkenlerle harmanlayarak ifade biçimine dönüştürmüştür. Yaşamış olduğumuz bu acı olaylar neticesinde millet olarak her birimiz derin üzüntü içerisindeyiz. Çoğumuz uzaktan destek olmaya çalışırken, bir çoğumuz da afet bölgelerine giderek destek olmuşlardır. Bu hususta pek çok sanatçının bir araya gelerek eserleriyle yardım sergileri, yardım müzayedeleri gerçekleştirdiğine de şahit olduk. Yaşanılan bu acı olayla yasın etrafında sanatın bir araya getirici gücünü tekrar gördük. Sergimin tarihinin ileri bir zaman dilimine ertelenmesi durumu da herkes gibi o anda sadece ortak bir acı etrafın da toplanmamızdı. Bu yalnızca sanat alanında değil pek çok yönde etkisini gösteren bir durum. Ben galerilerin kapanmasını, sergilerin iptal olmasını söz konusu acıya ortaklık bağlamında gerçekleştiğine inanıyorum ama elbette ki yas tutmak sanata engel olmamalı, gerçek olan şu ki sanat vasıtasıyla kendimizi buluyor ve anlatıyoruz. Duyduğumuz bir ses, gördüğümüz bir renk bizleri birbirimize yaklaştırmıyor mu? Aynı şarkıda acılarımızla ortak hüznü paylaşmıyor muyuz? Aynı resme baktığımızda farklı öyküleri düşünürken aynı renge dokunmuyor muyuz? Farkında olmasak da müzikte, resimde, şiirde ve sanatın her alanında bu duygularla yasımızı tutmuyor muyuz? Yas tutmak sanata engel olmamalı aksine sanat yasa şifa olmalıdır. Farkında olmadığımız ama yaşadığımız bu durumun farkında oluruz umarım.
Yası ve gündemi hiç bitmeyen bu topraklarda herkes mesleğini yaparken sanatçının yapamıyor oluşunu neye bağlıyorsunuz?
Az önce de belirttiğim gibi her durumda kendimizi ifade edebilmek için başvurduğumuz, kendi kilidimizin anahtarı olan sanatın bu manada farkında olmayışımız, ona verdiğimiz değeri de maalesef aynı oranda düşürmekte. Bu farkında olmayış da sanatı değersizleştirirken onu üreten sanatçının mesleki değerini de toplumsal anlamda düşürmekte.
Sizce bunu aşabilir miyiz?
Bunu aşabilmemizin kolay olamayacağı açık, yine de bu hususta daha fazla şeyler yapılmalı, geriden gelen kuşağa sanatı aşılamak anlamında sanatın her alanında teşvik edici etkinlikler gerçekleştirilmeli. Söz konusu durum tabii ki eğitim vasıtasıyla gelişim gösterirken, aileye de bu bakımdan büyük sorumluluk düşmekte…
Son olarak ertelenen serginiz “Karşılaşma”, 8 Mart itibariyle başladı ve 21 Mart’a kadar devam edecek. Yeni serginiz hakkında sizden bilgi alabilir miyiz?
Serginin adı “Karşılaşma”; çünkü sanat bir karşılaşmayı gerektirirken resimlerimde duygularımın resim düzlemine aksi, benim gözümden ve sonra resimdeki figürün ve daha sonra da onu alımlayanın gözünden bir bakışı gerekli kılıyor. Aslında ben resmi tamamladıktan sonra resim, ona bakanın oluyor. Resimdeki her figür resme bakan için kendisiyle karşılaşmasının bir anahtarı aslında. Ben anahtarı uzatıyorum, alımlayıcı da karşılaşma kapısını açıyor. Burada izleyicinin eserle kurduğu ilişki, aslında onun kendi özüyle karşılaşmasını işaret ediyor. Resimler oluşurken paletimden tuvalime aktardığım renkler alımlayıcının ruhuna açılan yolun çizimi gibi. Ben, kendi duygularımı aktarırken bana yol arkadaşlığı eden izleyici, artık yolcunun kendisi…
Sergi metninin ilk satırında da belirttiğim gibi:
“Zamanın törpüleyip durduğu bedenden ruha akseden duyguları, başka bir kapıdan geçerek selamlamak… Ruhun kara kutusunu bulmak… Kendinle karşılaşmak…”
Serdar Dartar – Instagram